Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Magazin Didem Soydan: 25 dakikada sıkılaşıyorum

        ÖMÜR SABUNCUOĞLU / HABERTURK MAGAZİN

        Hiç tanışmasanız da yıllardır birbirinizi tanıyor gibisinizdir ya, Didem Soydan’la biz aynı öyleyiz. O kadar çok ortak arkadaşımız var ki, biz hiç karşılaşmasak da devamlı onlardan birbirimizi dinliyormuşuz meğer. En büyük ortak noktamız da spor. Fit In Time’ı yaparken, sohbet de edelim dedik. Çocukluk yıllarından, Can Bonomo ile yaptığı evlilik hazırlıklarına kadar her şeyi konuştuk...

        Bu kadar yoğun tempo içerisinde spora nasıl vakit ayırıyorsun?

        Fit In Time ile 6 ay önce tanıştım ve haftanın 2 günü yapıyorum. 25 dakika sürüyor ve bu iş yoğunluğunda benim için müthiş bir şey. Normalde en hızlı spor bile giyinmesi ve duşuyla 1.5 saat sürüyor.

        25 dakika yeterli mi?

        Tabii, sıkılaştırıyor, dayanıklılığı ve kondisyonu artırıyor. Kas kütlesini harekete geçiriyor. Milli sporcular da yapıyor. Salona gelen kadın milli atletlerimizle arkadaş oldum. Husain Bolt da çalışıyor. Profesyonel sporcular yapıyorsa vardır bildikleri diye düşünüyorum.

        Eskiden hentbol oynamıştın sanırım.

        Evet, lise yıllarında 4 sene oynadım. Bizi çalıştıran bayan hocamız aynı zamanda beden eğitimi öğretmenimizdi. Çok seviyordum.Neredeyse hocamla vakit geçirmek için başlamıştım. Ergenlikle beraber enerji atacağım tek şey hentboldu. Çok da iyi oyuncu değildim, hatta vasatlar arasındaydım. Ama boyumun uzamasında ve gelişimimde çok yardımcı oldu.

        O yıllarda hangi mesleği yapmanın hayallerini kuruyordun?

        Ortaokulda hiçbir hayalim yoktu. Ailemde çok fazla öğretmen vardı. Ben de yola öyle çıktım ama lisede edebiyat ve psikoloji okumaya karar verdim. Fakat “Senin matematiğin de iyi, Türkçe-Matematik oku” dediler. Aslında daha iyi yönlendirilebilirdim. Sonra ‘Bilgisayar- Grafik’ okudum.

        ‘HİKÂYE GİYİM FİRMASINDA BAŞLADI’

        Peki modellik?

        İçinde karanlık oda olan bir evde büyüdüm. Dayım fotoğrafçılık okuyordu. Işık ayarlanacaksa o obje ben oluyordum. (Gülüyor) “Işığı yüzüne al” derdi. Poz verirdim. Hentbola başladığımda o olay bitti.

        Ne zaman “Ben manken olacağım” dedin?

        Lise 2’de boy atmamla birlikte, “Manken mi olacak bu kız? Boyu nereye gidiyor?” gibi cümleler duymaya başladım. Ama üniversitede mankenliği yine unuttum. Fakat arkadaşlarımla gezip tozmak istiyordum ve aldığım harçlık yetmemeye başlamıştı. Ailemin durumu iyiydi ama annem öğretmenliğin verdiği duyguyla,“Harçlık bu kadar, fazlası olmaz. Ayakkabın varsa ikincisi yok” derdi.

        Otoriter ve disiplinli bir anne.

        İyi ki de öyle yetiştirmişler. “Ben yarım gün çalışacağım” dedim. Taksim’de bir giyim firmasında işe girdim ve bütün hikâye öyle başladı.

        Arada bir uğruyor musun o mağazaya?

        Hiç uğrayamadım çünkü tanıdığım kimse kalmadı. Bir gün mağazaya tasarımcı Ümit Ünal geldi, alışveriş yaptı. Kendini tanıttı. “Yanlış anlamazsan ben seni çok beğendim. Bir defile yapacağım. Defilede de değişik kişileri kullanacağım, sen de öyle birisin” dedi. Benim de saçlarım o zaman çok kısa, piercing’im var. “İzin günüme denk gelirse gelirim” gibi bilinçsiz bir yanıt verdim. (Kahkahalar) “Ben müdürünle konuşup izin alırım” dedi.

        ‘AİLEM BENİ HEP DESTEKLEDİ’

        Sonra ne oldu?

        Bir hafta sonra tekrar geldi. “Vücut ölçülerin lazım. Prova yapacağız” dedi. İşin ciddiyetini orada anladım. Defile günü, büyük panik atak geçirdim. Selin Toktay, Ahu Yağtu, Ece Sükan, Cansu Dere defile kadrosundaydı. Topuklu ayakkabıyla hiç yürümemişim, bir tek lise balosunda giymiştim, onda da yarısında çıkarmıştım. (Gülüyor)

        Destek olan modeller oldu mu?

        Özellikle Ahu Yağtu, Ece Sükan, Sema Şimşek, Çağla Şıkel çok destek oldu. Her şeyi soruyordum, işin bütçesini bile onların yönlendirmesiyle alıyordum.

        O dönemle bu dönemi mukayese edersen...

        Benim başladığım zaman 10 defile varsa, şimdi bir defile var. 10 sene önce magazin programlarında garip sansasyonel görüntüler ya da öyle lanse edilen haberler vardı. Bir genç kız, “Anne baba, ben model olacağım” dediğinde, ilk tepki çok büyük korku ve desteklememe oluyordu. Aileler için modellik çok zor bir meslekti.

        Sende nasıl olmuştu?

        Benim ailem, neyi yapmak istiyorsam çok destekledi. “Saçımı kazıtacağım” dediğimde, “Kazıtma” deselerdi, gidip kazıtırdım. Ama “İyi olur, yaz geliyor, serinlersin” dediler, “İyi o zaman kazıtmayayım” dedim. Endişeleri olsa bile, bunu yansıtma şekilleri çok farklıydı.

        ‘Ağustos sonunda evleneceğiz’

        Can Bonomo ile evlilik tarihi belli oldu mu?

        Ağustos sonu. 26-30 Ağustos tarihleri arasında bir gün olacak.

        Türkiye’de mi yurtdışında mı?

        Henüz karar veremedik. Can’ın setinden dolayı netleştiremiyoruz. Çok hızlı bir imza atıp kutlama da yapabiliriz, büyük bir şey de. Saklamıyoruz, paylaşacağız.

        Yurtdışında evlenenler eleştiriliyor. Senin bakış açın nasıl?

        İki gönül bir olunca samanlık her yerde seyran olur diye düşünüyorum. (Gülüyor) Belki özel bir şey olsun istiyorlardır, orada tanışmışlardır. Bir şey diyemezsin, insanların fikirleri farklı.

        ‘Can’la aramdaki duygu çok önemli’

        Gelinliğini seçtin mi?

        O kadar çok gelinlik giyip, çekim yaptım ki... Tasarımcıların bir kıyafet yırtıldığında, koca kıyafeti bir günde hazırladıklarını biliyorum. O yüzden gelinlik benim çok anlam yüklediğim bir şey değil. Can’la aramdaki duyguya daha çok anlam yüklüyorum.

        Allah tamamına erdirsin.

        Amin, çok teşekkür ederim.

        ‘Aşkımız karşılıklı verilen çok büyük bir emek’

        Can Bonomo’nun en sevdiğin yönü ne?

        Çok fazla öğrenme isteği olması. Her hafta yeni bir şey öğrenmeye çalışması beni çok etkiliyor. Ben işkoliğim, 7/24 çalışırım, şikâyet etmem ve yaz tatili aramam. Birisinin ilk defa bu konuda beni anladığını gördüm. Can sabah kalkıyor, oturuyor ve çalışmaya başlıyor. Biz ona “Hadi kalk” demezsek uyuyana kadar çalışıyor.

        Can’a olan aşkını nasıl tanımlarsın?

        Karşılıklı verilen çok büyük emek.

        Evlilik fikri korkutuyor mu?

        Korkutmuyor, belki tarih yaklaşınca hissederim. Çünkü henüz öyle bir telaşa girmedik. Birbirimize verdiğimiz değerde bir değişiklik olmayacak.

        ‘Anneliğe hazır değilim’

        En son evlenecek isim olarak gösterilmiştin.

        Dışarıdan baktığında dövmeli, devamlı yurtdışına giden, bir model var. Evlilik bizim bilinçaltımızda, bir kafese girmek, imza atıp sorumluluk almakla alakalı olduğu için beni onunla bağdaştıramıyorlardı. Can için de aynı şeyi söylüyorlar.

        Anneliğe hazır mısın?

        O sorumluluğa daha hazır değilim. Beni korkutuyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ