Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Magazin Gökhan Türkmen: Babalık anlatılmaz

        Ömür SABUNCUOĞLU/HABERTÜRK MAGAZİN

        BabalarGünü için Gökhan Türkmen’in Kavacık’taki sıcak yuvasına konuk oldum. Kapıda beni, Gökhan ile eşi Sinem Türkmen kucaklarında dünyalar güzeli kızları Nil Rona’yla birlikte karşıladı. Bu mutlu aile tablosuna ve Nil Rona’ya en baştan “Maşallah” demek istiyorum. Küçük hanım, babasıyla sohbet ederken bize devamlı gülücükler attı. Onun o güzel, olumlu enerjisi hepimizi sardı ve zaman su gibi akıp gitti.

        -Babalar Günü’n kutlu olsun.

        Teşekkür ederim. Çok keyifli, çok güzel bir gün. Baba olmak çok güzel, anlatılamayacak bir şey. “Ben böyle hissediyorsam, annesi kimbilir neler hissediyordur?” diye düşünüyorum. Erkek, sadece doğumu bekliyor. Kadın, içinde büyütüyor, içinde yaşıyor. Onun bir parçası. Sevdiğin kadınla, “Kadınım”, “Hayatımın kadını”, dediğin insanla bir çocuğunun olması çok güzel bir durum. Evlat sahibi olmak herkesin yaşaması gereken bir duygu. Herkese tavsiye ediyorum. Ben 32 yaşında baba oldum. Bu duyguyu genç yaşta yaşadım. Bunun içinde karıma ve bütün aileme teşekkür ediyorum.

        -Erkekler hep “Baba olduktan sonra olgunlaştım” der. Sen kendinde böyle değişimler hissettin mi?

        Ben çocukken de ağır ve oturaklıydım. Belki de ailemden gelen bir şey bu. Ablam da öyledir. Küçükken her şeyin farkına varıyordum. Küçük yaşta çalışmaya başlamak, bazı sorumlulukları almak ve almak zorunda olduğunu görmek, seni daha erken olgunlaştırıyor. Ben genel olarak hayata büyük tepkiler veren bir adam değilimdir.

        -Tam tersi olmak ister miydin? Mesela sevincini daha büyük göstermek?

        Yok, bu halimden memnunum. Önemli olan o büyük sevincin altında ne yaşadığın. Benim yanımda olan yakınlarım neler yaşadığımı bilir. Onların bilmesi bence yeterli. Zaten herkes bilmesin, biraz da gizemli olunmalı. İnsanların, “Neye sevinir?” diye düşünmesi güzel bir şey bence.

        -Nil Rona “Baba’” diyor mu?

        “Aba” diyor. (Gülüyor) Annesine de, sevdiği birini görünce de “Aba” diyor. Birkaç gün evde yoksam, eve geldiğimde bana “Aba” demesi çok güzel. Gülüp sarılması acayip duygular.

        'İSİM KOYMAK GERÇEKTEN ZORMUŞ'

        -Nil Rona isminin anlamı nedir?

        Mavi aydınlık demek. İsim konusunu çok araştırdım. Hangi harfle başlayan isimler, nasıl karakterlere sahip olur? Sonu ‘A’ ile biterse ne olur? 4 harfli isimler en ideal isimlermiş. Sesli harfi çok olanlar ideal değilmiş. İsim koymak gerçekten zormuş. Arkadaşlarım çocuklarına isim ararken, “Koyun gitsin işte” diyordum ama konu kendi çocuğun olunca işler değişiyormuş. İleride ona nasıl sesleneceklerine kadar düşünüyorsun. Onun da kendini iyi hissedip “İsmimi çok seviyorum” diyebileceği bir ismi olsun istedik. Nil ismi hiç aklımızda yoktu. Kısa 2 isim olması ve ikisinin birlikte söylenmesi güzel olur diye düşündüm.

        -Doğumdan sonra geceleri ağlaması sizi zorladı mı?

        Her çocuk kadar ağlıyor. Öyle bizi hiç uyutmuyor gibi bir durum yok.

        -Altını değiştiriyor musun?

        Değiştiriyorum tabii. (Gülüyor) Ama anne daha hızlı ve pratik. Sinem’in işi olunca Nil’le bütün bir günü birlikte geçiriyoruz. Baba-kız takılıyoruz.

        -Baba-kız ilişkisi de özeldir.

        Evet, erkek çocukla anne de başkadır. İşim gereği çok fazla evde olamıyorum. Ama yine de biz sabah birlikte kahvaltı eden bir anne-babayız. Çok iç içeyiz. İşim olmayınca evde oluyorum. Stüdyo evin içinde, Nil Rona canı istediği zaman yanıma geliyor. Bunlar çocuk için çok önemli şeyler.

        -Nil Rona için en büyük hayalin ne?

        Her baba gibi onun çok mutlu olmasını istiyorum. Hangi işi yaparsa yapsın, etrafına her zaman pozitif enerji veren bir çocuk olmasını hayal ediyorum. Baba-kızdan çok dost ve arkadaş olmayı çok isterim. Bana hiç yalan söylememesini arzu ediyorum. Bunu da ona aşılayacağım ve öğreteceğim.

        'İKİNCİ ÇOCUK İÇİN PLAN YAPMADIK'

        -İkinci çocuk fikrine nasıl bakıyorsun?

        Vallahi bilmiyorum. Şu an kafamızda var ama kendiliğinden oluşacak sanırım. Bunun için bir plan, program yapmadık.

        -Nil Rona’ya yazdığın bir şarkı var mı?

        Henüz yazmadım ama içimde birikiyor, mutlaka olacaktır.

        -Sana benzeyen yanları neler?

        Annesi gibi çok hareketli ama bir yandan da çok oturaklı bir tavrı var. Sıcağı hiç sevmiyor, ben de hiç sevmem. Uyurken de benim gibi yattığı yerin tam tersi tarafından kalkabiliyor.

        -Kendi babana aldığın ilk hediyeyi hatırlıyor musun?

        Parfüm almıştım ve çok beğenmişti.

        -Baba olduktan sonra babanı daha mı iyi anladın?

        Tabii ki. Eskiden dediği şeyleri düşünüp “Demek bu yüzden demiş” diyorsun. Biraz geç oluyor tabii... Aslında evlat sahibi olmadan önce de anlamak lazım. Bir de büyüdükçe daha iyi algılayabiliyorsun. Ne amaçla söylediğini anlıyorsun. Bazı şeyler yaşanmadan anlaşılmıyor.

        'ALBÜM SANATÇISIYIM'

        -Müzikle ilgili yeni çalışmaların var mı?

        Ekimde albüm çıkaracağım. Belki maksi single gibi 5 şarkılık, belki de 10 şarkılık bir albüm olur. Temmuz ayında stüdyoya giriyoruz, repertuvarımız hazır. Sadece katyıtları yapacağız.

        -Son zamanlarda kimse albüm çıkarmıyor...

        İşte ben de o ikilemdeyim. Ama dinleyiciler benden albüm bekliyor. Albüm sanatçısıyım, öyle hissediyorum. Single’la ilerleyen bir hayatım olmadı. İnsanlar albümümü ellerine aldıklarında dinlemek istiyor, 4 şarkı onlara çok kısa gelebilir.

        'ŞARKILARIMI DUYGULARIMLA YAPIYORUM'

        -“Hit şarkı çıkarmanın bir matematiği var ve ona göre yapılıyor” deniyor. Öyle mi?

        Yok canım. Müzik duygu işi. Klasik müziğin bir matematiği var ama biz popüler müzik yapıyoruz ve bu duyguyla yapılıyor. İçimizde bir duygu yaşıyoruz ve onu dışarı atmamız gerekiyor. Ben şarkı yaparak atıyorum. En kötü anımda bile bir şarkı yaparak iyi hissedebiliyorum. Matematiğe girsem insanlara o duyguyu ve samimiyeti veremem. Hit diye bir şeye de inanmı- yorum. Hangi şarkının ne zaman sevileceğini kimse bilemez. ‘Bu Akşam Ölürüm’ gibi bir gerçek var. 10 yıl önce de vardı, kimse yüzüne bakmıyordu. 10 yıl sonra patladı. Demek ki her şarkının zamanı var

        'ÇOK AYNI ŞARKI VAR DİNLEMEK ZOR OLUYOR'

        -Şu an Türkçe pop dinleyebiliyor musun? Şarkıların hepsinin birbirine benzediği iddia ediliyor.

        (Gülüyor) Evet çok aynı şeyler var, dinlemek zor oluyor. Çok alakasız bir şey duyarsan “Ne kadar güzelmiş” diyorsun. Alternatif şeyleri her zaman daha çok sevmişimdir. Küçüklüğümden beri hiç Türk pop müziği sevdalısı olmadım. Her zaman daha farklı, algımı da vizyonumu da açacak şeyler dinlemeyi tercih ediyorum. Bu alternatif rock da pop da olabilir. İlyas’ın (Yalçıntaş) son şarkısını çok sevdim. Bazen çok normal bir şarkı bile çok güzel gelebiliyor. Gökçe’nin son şarkısını da beğendim. Onun dışında pop müzik dediğimiz o hareketli müzikten hoşlanmıyorum. Daha canlı ve akustik yapılan şarkıları seviyorum. Enstrüman duymak istiyorum.

        'AKUSTİK MÜZİK DAHA SAMİMİ'

        -Ayşegül Aldinç’le birlikte yorumladığınız ‘Durum Leyla’ şarkısı çok sevildi. Zirveye çıkacağını tahmin ediyor muydun?

        Çok keyifli oldu, Ayşegül Hanım’a da çok uydu. İnsanları enstrümanlardan uzaklaştırmaya başladılar ama son zamanlarda akustik müziğe dönüş var. İnsanların sıkıldığını anladılar. Akustik müzik daha samimi ve bir ruhu var.

        -Şarkılarını başka sanatçılara vermek konusunda seçici misin?

        Benden şarkı isteyen çok insan olmadı. Aslında satmıyoruz, o şarkıyı emanet ediyoruz. İnsan iyi bakacak birine amanet etmek ister, ben de öyle yapıyorum. Bir Keremcem’de, bir de Ayşegül Aldinç’te şarkım var

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ