Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Magazin ‘Akarken doldurayım zihniyetinin ürünü’

        Hadise, reklam sözleşmesine mugayir davranınca 250 bin Euro tazminat ödemeye mahkûm edildi. Hadise’nin, ablası Hülya Açıkgöz ve kardeşi Derya Açıkgöz vasıtasıyla başka firmaların reklamını yaptığı iddia edildi. Hadise’nin bu ‘açıkgöz’lüğü ve kötü marka yönetimi hakkında ne düşünüyorsunuz?

        İPEK DURKAL: Hadise’nin yaşadığını en iyi atalarımız özetlemiş: Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak. Bu kadar büyük bir reklam anlaşması yapmışken biraz ondan biraz da bundan kazanayım dersen sonunda elindeki her şeyden olursun böyle...

        ESİN ÖVET: İnsanların soyadları ve isimlerinin hayatlarını etkilediği söylenir. Acayip denk gelmiş. Şaka bir yana kötü olmuş. Ben Hadise ve kardeşlerinin hiçbir reklamı iyi yönettiklerini düşünmüyorum Bu yaz yaptıkları beach projesinde de sorun vardı.

        KADİR KAYMAKÇI: Ağızlarını her açtıklarında ‘profesyonellikten’ bahseden sanatçılarımızın başına ne geliyorsa ‘amatörlüklerinden’ geliyor! Ablası klibini yönetir, kardeşi kıyafetini tasarlar. ‘Biz harika bir ekibiz’ diye yola çıkıp bir de fiyakalı ‘Duygularla değil profesyonellikle karar veririz’ gibi cümle kurarsan amatör amatör 250 bin Euro ödersin!

        REŞAT BALCIOĞLU: Hadise’yi son birkaç yıldır müziği ile konuşan var mı Allah aşkına, ya aşklarıyla ya da para pul meseleleriyle gündemde. ‘Akarken küpü dolduralım’ diyorlar, yaptıkları şeyin elle tutulur yanı yok. Hadise’nin program yaptığı stüdyoya icra memurlarının gelip takılarını alması ise tam bir rezalet. Gerçekten ‘açıkgöz’ bir aileymiş.

        OBEN BUDAK: Marka yönetimi ve Hadise o kadar uzak iki kavram ki. Bence kendine haksızlık ediyor. ‘Ben Hadise’yim istediğimi yaparım’ kafasından çıkması lazım. Plaj açtı gitmedi bile, zannetti ki insanlar Hadise plaj açtı diye koşacak. Yok öyle dünya. Bir firmayla anlaşmalı olduğu halde başka markanın tanıtımını yaptı. Ceza yöntemiyle eğitilebilir gibi geliyor bana, laftan anlamadığı kesin. Ya da akıl verenlerini değiştirmesi lazım.

        BÜLENT İPEK: Hadise soyadı gibi değil, çok samimi bir ünlü. Hadise’nin açıkgözlülüğü değil de amatörlüğü diyelim. Kendisini profesyonel menajerler yerine aile üyelerine emanet etmesi amatörlüktür. Bizim sanat dünyamızın eksiği budur. Dolandırıcı menajer ve muhasebeciler yüzünden sanatçılar işlerini iş bilmez aile üyelerine emanet etmek zorunda kalıyor. Hadise’nin ablası da artık amatör değil, ustalaştı tabii. Çıraklık döneminde böyle yol kazalarına sebebiyet vermişler küçük kardeşiyle birlikte. Hadise o olaydan sonra Instagram hesabını kapatmıştı.

        ‘Erdal Beşikçioğlu krizi yönetemedi’

        Erdal Beşikçioğlu, yönettiği ‘Tüy Kalemler’ oyununun başrol oyuncusu Burak Sergen’i galadan bir gün evvel kadrodan çıkardı. Sergen, “Rolü çok beğendi kendine aldı” diye suçlarken, Beşikçioğlu ise “Bazen tiyatro sahnesinde böyle faşizan hareketler gereklidir” dedi. Hangisi haklı?

        İ.D.: Her yönetmenin genel provada beğenmediği oyuncuyu değiştirme hakkı vardır ancak hiçbir yönetmenin bunu oyuncunun kendisinden önce bir gazeteye açıklama hakkı yoktur.

        E.Ö.: Direkt rolü çok beğenmiş, kıskanmış ve almış bunun başka bir açıklamasını düşünemiyorum. Her iki taraf da konuştu, mevzu uzadı. Ama bu kadar uzamasına hiç gerek yok. Beşikçioğlu rolü beğenmiş ve kendi yapmak istemiş. Hepsi bu. Yani Erdal Bey, Burak Sergen’in dizisini bahane etmeden “Ben istedim ve aldım” dese daha cesurca olurdu.

        K.K.: Ben burada haklı birini göremiyorum! Hadise için söylediklerim Erdal ve Burak Bey için de geçerli! Oturup konuşarak halledebilecekleri bir meseleyi böyle ortalığa döküp resmen ‘tüy’ dikmişler...

        R.B.: Erdal Beşikçioğlu da Burak Sergen de çok değerli iki oyuncu, belli ki Erdal Bey böyle bir opsiyon kullanmış, yönetici olmak demek karar almak demektir. Kararına saygı duyuyorum, Burak Bey de en kısa sürede yine başarılı oyunlarla sahnede olacaktır.

        O.B.: Bir yapımın yönetmenine laf söylenmez, oyunu için en iyisini o düşünür çünkü. Rolü beğense baştan kendi oynardı zaten, kadroyu yönetmen kurmaz mı? Bir anda diziden çıkarılan oyunculardan hiç farkı yok.

        B.İ.: Faşizan hareket yapacaksan başta yapar, sonra susarsın. Erdal Beşikçioğlu, ilk açıklamasında değişikliğin nedeni olarak Burak Sergen’in dizisinin yoğunluğu nedeniyle provalara katılmamasını göstermişti. Keşke daha fazla konuşmasaydı. Önce dizi çekimini polemik çıkmasın diye bahane ettiklerini söyledi, sonra da ‘Burak Abi’ diyerek Sergen’in oyunculuğunun yetersiz olduğu söylentisini yaydı ortalığa. Beşikçioğlu krizi yönetemedi. Haklı bile olsa Burak Sergen’i mağdur konuma oturttu.

        ‘Bu film Serenay’dan çok Nejat’a yarar’

        Serenay Sarıkaya’nın ilk sinema filmi olma özelliğini taşıyan ‘İkimizin Yerine’ görücüye çıktı. Filmi nasıl buldunuz ve gişede başarılı olur mu?

        İ.D.: Gişe işlerinden anlamıyorum ama filmi mutlaka izleyeceğim.

        E.Ö.: Serenay Sarıkaya iyi oynamış. Gişede fazla iddialı olduğunu sanmıyorum. Serenay’ın hayranları ‘Süper gençlik filmi geliyor coşacağız, eğleneceğiz’ diye beklerse hayal kırıklığına uğrar.

        K.K.: Ben gişe şansını çok yüksek görmüyorum doğrusu... Milyon barajını geçerse süper başarı, daha üstü muhteşem olur.

        R.B.: Serenay Sarıkaya oynadığı dizilerle izleyiciye kendisini kabul ettirmiş bir isim. Bu film bence daha çok Nejat İşler’in uzun bir aradan sonra perdeye dönüş yaptığı film olacaktır diye düşünüyorum. Nejat İşler zor günler geçirdi, hastalığını atlattı ve en iyi yaptığı iş olan oyunculuğa döndü. Bu film Serenay’dan çok Nejat İşler’e yarar.

        O.B.: Ben izlemedim, merak da etmedim açıkçası. Umur Turagay işlerine bayılsam da gişe için bir araya getirilmiş iki isim olarak görüyorum Serenay ve Nejat’ı. Açıkçası Serenay’ın oynayacağı romantik-komedi filmini merak ederim, ağır bir dramı değil.

        B.İ.: Normal bir dönem olsa gişede bir ‘Issız Adam’ patlaması yapabilir, milyonlarca kişi tarafından izlenebilirdi. Sinema adına çok normal bir dönemde değiliz. Sadece komedi filmlerinin gişe yapabildiği, diğer filmlerin ilgi görmediği, hele sanat filmi denen festival filmlerinin vizyona bile giremediği çöle dönmüş bir sinema ortamı var aslında. Suçlusu tabii ki Yeşilçam döneminden beri furya mantığıyla iş yapan film yapımcıları.

        ‘Sibel Can, Pinokyo olsa burnu uzardı’

        Sibel Can’ın, Rihanna’nın meşhur ettiği 40 bin TL etiketli kalp şeklindeki kürk mantoyla verdiği poz çok konuşuldu. Tepkiler üzerine Can “Ben zaten o kürkü almayacaktım. Hayvanseverleri denedim” dedi.

        İ.D.: Sibel Can iki yıl önce bir ödül gecesinde de Rihanna olmaya çalışırken Emine Beder’e benzememiş miydi? Sibel Can bu Rihanna işini hiç beceremiyor, girmesin bu toplara.

        E.Ö.: Aldıysa ve sonradan böyle bir açıklama yaptıysa yazık olmuş. Çünkü o kürk kendisine yakışmaz. Ona vereceği parayı başka bir şeye harcasın.

        K.K.: Sibel Can, tilki gibi maşallah Merak ediyorum hayvanseverler Sibel Hanım’ın sınavından geçtiler mi acaba?

        R.B.: Sibel Can, Pinokyo olsa burnu uzardı, yalan söylediği verdiği cevaptan o kadar belli ki. Aldığı ya da alacağı tepkilerden korktuğu için böyle bir şey demiş. Ayrıca kürk hiç yakışmamış Sibel Hanım’a. Bir kendisine bir de Rihanna’ya baksın.

        O.B.: Çark etmek bizim sanatçıların pek sevdiği bir davranış. Hayvanseverlerin baskısı boşuna değil. O kürkün gerçeğine o kadar para verene kadar, çok daha ucuza sahtesini yaptırabilir. Sahnede bir kıyafetin orijinalini giyen tek kişi Ebru Gündeş olabilir. Genelde ellerinde modelle terziye gidip benzerini diktiriyorlar.

        B.İ.: O kürk Sibel Can’ın vücut yapısına göre değil. Manken ölçülerinde çok ince ve uzun boylu kadınlara göre bir tasarım. Hayvanseverleri denemek için giymesi iyi olmuş.

        ‘Beren Saat’ten Maria Puder olmaz’

        Sabahattin Ali’nin ‘Kürk Mantolu Madonna’sı haftaya damga vurdu. Sinemaya uyarlanacak ünlü roman önce televizyonda devasa bir gafa kaynaklık etti, ardından Beren Saat’in Maria Puder’i oynayacağı haberleri çok tartışıldı. Sizce Maria Puder’i kim oynamalı?

        İ.D.: Beren Saat ile anlaşılmış zaten. Şahane bir seçim. Ben esas, Raif Efendi’yi ve onun bir kaşık suda boğulası karısını kim oynayacak, onu merak ediyorum...

        E.Ö.: Beren Saat’ten Maria Puder olmaz. Meryem Uzerli’den iyi olur.

        K.K.: Beren olmaz! Bence Bonbon Funda oynasın, Recep İvedikvari bir uyarlama olur böylece:)

        R.B.: Sanatı sanatçılar icra etsin, magazini de magazinciler tartışsın, yoksa böyle rezil rüsva olursun. Kitabı okumadım bu yüzden içeriğini bilmiyorum Beren Saat’e o rol yakışır mı ona da ben değil senaristler veya yapımcıları karar versin.

        O.B.: Rol yaparken kırık Türkçe kullanmak zor iş, Esin’in yazdığı gibi Meryem Uzerli olabilir. Güçlü kadın imajından Songül Öden ve Dolunay Soysert de olabilir aslında. B.İ.: Beren Saat, Meryem Uzerli ikisi de olabilir. Bensu Soral, Hande Erçel gibi daha yeni nesilden oyuncular da seçilebilir. Ama romanı okurken Maria Puder, benim kafamda Tuba Ünsal tarzı bir kadın olarak canlanmıştı.

        HT MASA /HABERTÜRK MAGAZİN

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ