Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Özel Röportajlar Köpek Kadın Erkek’ adlı oyununda rol alan Barış Yıldız, Zamire Zeynep Kasapoğlu ve Caner Cindoruk “Bir sahte çorbanın içinde hepimiz kaynıyoruz” diyor

        HT MAGAZİN / Ece SARUHAN

        HEP söylüyorum, bazen bir oyun ruhunuzda en yakınlarınızın bile yaratamayacağı etkiyi yaratır. Öyle bir ayna tutar ki içinize eğer kendinize izin verirseniz terapi etkisi yaratır sizde...

        Moda Sahnesi’nin ‘Köpek Kadın Erkek’i bende bu etkiyi yaratan oyunlardan biri oldu. Sibylle Berg’ün yazdığı, Sibel Arslan Yeşilay’ın Türkçe’ye çevirdiği oyun bir kadın ile bir erkek arasında yaşanan aşkı bir köpeğin gözünden seyirciyle buluşturuyor. Kemal Aydoğan’ın yönettiği oyunda kadını Zamire Zeynep Kasapoğlu, erkeği Caner Cindoruk, köpeği ise Barış Yıldız canlandırıyor.

        Kadının da adamın da isimlerini bilmiyoruz ama izlediğinizde siz de göreceksiniz onları çok iyi tanıyoruz. Adam grafiker, kadın çevirmen. Meslek icabı biri fotoğrafı, diğeri metin okumayı çok iyi biliyor. Ama sıra aşka gelince bu iki orta yaşlı insan mutluluğun fotoğrafını çekmeyi de, mevcut fotoğrafın altındaki avaz avaz bağıran metinle yüzleşmeyi de beceremiyor. Ne kadar tanıdık bir tablo öyle değil mi? Çoğumuzun, içinde gülümsüyor pozu kesmeye alıştığı bir tablo. Oyundaki ne istediğini ve istemediğini çok iyi bilen, gerçekleri olduğu gibi söyleme cesaretini gösterebilen köpek sayesinde, kestiği pozla yüzleşirken buluyor kendini insan.

        Oyunu izlerken çok eğleniyor ama hayatın içinde benzer durumları yaşarken takındığı sahte gülümseme aklına geldikçe de midesine kramplar giriyor. Ben sık sık içli içli gülerken yakaladım kendimi. Köpeğe sarılıp “Beni bir tek sen anlarsın” diyesim geldi. O ruh haliyle oyun biter bitmez Kasapoğlu, Cindoruk ve Yıldız’la sohbete koyuldum. Sohbetimiz de oyunun iç dünyamda yarattığı ritimde aktı; dalgalı... Hem derin derin iç çekmeli, uzaklara dalmalı hem de bol kahkahalı...

        ‘BİR SAHTE ÇORBANIN İÇİNDE HEPiMiZ KAYNIYORUZ’

        Oyundan yanımda bana ne istediğimi ve istemediğimi hatırlatan pek çok replikle çıktım. Özellikle “Yanlış hayat doğru yaşanmaz” repliği içimde çınlayıp duruyor hâlâ. Tüm benliğimizi doyuracak bir aşkın hayalini kurarken kırıntılarla doymaya çalışmakla yetindiğimizle bir kez daha yüzleştim sayenizde...

        Barış Yıldız: Metin o kadar hayatın içinden ki benzer yorumları pek çok seyirciden duyuyoruz. Oyun sırasında da tepki veriyorlar. Siz de gördünüz salondan öyle tepkiler geliyor ki... Oyunun pek çok yerinde salondan sesler yükseliyor.

        Zamire Zeynep Kasapoğlu: Yazar, sıradan bir ilişkinin günlük hayatta hiç üzerinde durmadığımız anlarını çok güzel çekip almış. Oyunu izleyen herkes kendinden bir şeyler buluyor. Hayatın debdebesi içinde gözümüzden kaçan çok doğru tespitleri var. Bu yüzden seyircimiz, “Çok gülüyoruz ama oyundan karnımıza yumruk yemiş gibi çıkıyoruz” diyor.

        Prova sürecinde siz de hissettiniz mi bu duyguyu?

        Caner Cindoruk: Hissetmez olur muyuz? “Ay bu benim” dediğimiz çok zaman oldu. Bu, karşılığı pek çok seyircide olan bir oyun. İlişki yaşamış herkese dokunuyor. Aslında anlatılanlar çok trajik. Hiçbir yere varmayacağı bile bile inatla sürdürülen ilişkilere en yalın haliyle bakıyor. “Yanlış hayat doğru yaşanmaz” repliği de bu noktada devreye giriyor. Hikâyeyi köpek yerine kadın ya da erkek anlatsaydı belki bu kadar ironik olmazdı. Köpeğin tarafsız bir yerden çıplak gerçekleri anlatıyor olması, oyunun tespitlerinin seyirciyle daha kolay temas etmesini sağlıyor.

        İnsanoğlunun doğadan öğreneceği çok sey var. Oyundaki köpek de dürüstlüğü ve ne isteyip istemediğini bilmesiyle bunun en açık örneği... Onun gibi olabilme cesaretini gösterebilseydik, aşkın canına okumak yerine tadını çıkarıyor olurduk belki de...

        C.C.: Köpek çok güzel bir metafor. “Ben artık bu dünyayı anlayamıyorum. Bu dünya ait olduğum yer değil” diyebiliyor. Eve alınmasıyla bir ilişkiyi başlatıyor, finaldeki hareketiyle de yaşadığımız ilişkilerin gerçekliğini sorgulatıyor.

        B.Y.: Biz insanlar oyunda olduğu gibi hayatta da pek çok şeye “Aman neyse” deyip geçiyoruz. Oyundaki köpek, “Aman neyse” deyip geçtiğimiz her şeyi tokat gibi çarpıyor yüzümüze. Köpeğin bir kemiği var ama dilinin kemiği yok. Lafını esirgemiyor. Gerçek hayatta da köpeklerin algıları çok açıktır. Evdeki bir gerginliği, heyecanı hemen anlarlar. Ayrıca utanacak bir şeyleri de yoktur. İnsanlar gibi cinselliğinden, tepkilerinden ya da çıplaklığından utanmıyor köpekler. İnsan ise sistemin koyduğu engellerle yaşıyor. Şekil olarak kalıplı, kumaşların içine girmiş, kariyer yapmış ama duygularının içi giderek boşalıyor. Bir sahte çorbanın içinde hepimiz kaynıyoruz. Oysa duygumuzu, coşkumuzu küstürmememiz gerekiyor. En kıymetli şeyimiz duygularımız çünkü.

        Tiyatro bu yüzden benim vazgeçilmezim. Duygularımızı canlı tutuyor...

        C.C.: Kemal Abi’nin (Aydoğan) çok güzel bir lafı var. “Keşke hayatta hiç sıkıntı kalmasa biz de tiyatro yapmasak” diyor. Ama bu sıkıntılar hep yaşanacak çünkü acımasız bir döngünün içindeyiz. Bunlar yaşandığı sürece biz de derdimizi sahnede anlatmaya çalışacağız. B.Y.: Tiyatro farkındalık demek. Farkındalık arttıkça hassasiyet de artacaktır.

        ‘Elektronik sevinçlerin peşinde yalnızlaşıyoruz’

        Oyundaki çift “Birlikte ne güzel zaman geçiriyoruz” diyor. Kapitalizm öyle bir esir almış ki bizi birlikte zaman geçirmek bile paylaşımda bulunmaktan çıktı, birlikte zaman tüketmeye dönüştü.

        Zamire Zeynep Kasapoğlu: Maalesef kapitalizm ne isterse o oluyor. Teknoloji ilerledikçe, hayat kolaylaştıkça insan ilişkileri zarar görüyor. Çok klasik bir örnek olacak ama eskiden insanlar birbirlerine mektup yazarlardı, o mektubu postalamak için bir efor sarf ederlerdi. Şimdi tek tuşla istediğimiz insana ulaşabiliyoruz. Elimize telefonu, bilgisayarı alıp kapıyı kapatıyoruz. O kapıyı kapattıktan sonra geçmiş olsun zaten!

        Caner Cindoruk: İnsanoğlu yalnızlaşmaya başladı. Elektronik sevinçlerin peşine düşmüş durumdayız. Oyunda da gördüğümüz gibi ilişkiye başlarken bile kendi çabalarımızla başlamıyoruz. Araya çöpçatanlar giriyor. Günümüzde başlıca çöpçatan internet. Bize bazı şeylerin doğrudan gelmesine o kadar alışmışız ki çaba kalmamış. Emek yok!

        ‘FAST FOOD DAHA ÇOK ACIKTIRIR’

        “Günümüzde ilişkilerde emek yok” dediniz. Emek olmayınca ortaya çıkan yemeğin tadı da oyundaki gibi midede kramplar yaratan cinsten oluyor haliyle...

        Barış Yıldız: Fast food bir duygunun kimseyi doyurmadığının farkına varmak lazım. Fast food daha çok acıktırır. Günümüzde ilişkileri fast food yaşıyoruz. Sevişmeler bile performansa dönüştü.

        Caner Cindoruk: Aşk olmadan yaşanan cinsel ilişkiler zamanla insanın içinde varolan aşk kapasitesini de yokediyor.

        Zamire Zeynep Kasapoğlu: Her şeyin hızlı tüketilmesine alıştık. Duygular da arada tükenip gidiyor maalesef.

        ‘Erkeğin içindeki öküz bir yerinden patlak veriyor’

        Oyunda kadının erkeğin bağlanma korkusuna ip metaforuyla bulduğu çözüme çok güldüm. Nedir bu korkunun nedeni? Acaba tek çare ip mi?

        Caner Cindoruk: Aşk bir örgütlenme işidir, kadın ve erkek doğaları gereği örgütlenebiliyorlarsa aşk mümkündür. Günümüzde bu örgütlenme birçok şeyi yok saymakla başlıyor. Dış dünyayı ve sistemi yok saymaya başladığında insanın hayatında aşk belirebiliyor. Bu sağlanamadığı için aşk çok zor ve çok fazla mutsuz insan var. Oyun erkek egemenliğine ve sisteme çok sert bir eleştiride bulunuyor, erkeğin kurduğu düzene çok sert bir tokat atıyor. Sistem mutlu aşkı öngöremiyor. Oyundaki erkek kadına birlikte yaşamayı teklif eder etmez geri adım atıyor. Kendin teklif ediyorsun niye kaçıyorsun? Madem aşk var, kaçacağına tadını çıkarsana be adam!

        Zamire Zeynep Kasapoğlu: Kadın su gibidir, girdiği kabın şeklini alır. Oyunda da bu böyle. Ama erkekler genelde bağılılık ve özgürlük arasında ikilem yaşıyor. Bu yan çizmeyi ben de hiç anlayamıyorum. Neden birbirimizin şansı olmayalım ki?

        Barış Yıldız: Kadın kendini erkeğe sonuna kadar açabilen bir yerde duruyor. Erkek ise dışlak! Kotaları, huzursuzlukları var. Ben de anlayamıyorum niye olduğunu.

        Neden bir rahat edemiyorsun be adam?

        Kur aşamasında oyundaki gibi çok rahatsınız ama... C.C.: Ooo, şahaneyiz. Erkek elde edene kadar kadının dizinin dibinden ayrılmıyor. Elinden çiçekler, dilinden iltifatlar düşmüyor. Ama zamanla erkeğin içindeki öküz, bir yerinden patlak veriyor. Oyunun adını ‘Köpek Kadın Öküz’ olarak değiştirsek mi acaba? n Kadınlar da sol göğüslerinde öküz beslemeye bayılıyor ama... Z.Z.K.: Her seferinde o çiçeklere, sürprizlere inanıyoruz. Başından beri gerçeği hissetsek de başka bir yere gideceği ihtimaline inanmak istiyoruz.

        ‘Birbirine yakışan renkler gibi olduk’

        Caner Cindoruk, Zamire Zeynep Kasapoğlu ve Barış Yıldız, “Kendimizi sahnenin coşkusuna bırakmış durumdayız. Prova sürecinde birbirimizin iç dünyalarına tanıklık etmek bizi daha da bağladı. Birbirine yakışan renkler gibi olduk” diyor. Gerçekten öyleler... ‘Köpek Kadın Erkek’, 8 Şubat’ta saat 16.00 ve 19.00’da, 14 Şubat’ta saat 16.00 ve 20.30’da, 15 Şubat’ta saat 17.00’de, 19 Şubat’ta saat 20.30’da Moda Sahnesi’nde. Biletler 0 216 330 58 00 numaralı gişede ve www.modasahnesi.com’da. Mutlaka ekleyin bu sezon izlenecek oyunlar listenize...

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ