Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Can ile canan arasında birden fazla hadise vardır

        -İsviçre'de canım sıkılıyordu. Beş yıl sonra bile neler olacağını bilebiliyordum. Hayatımda hiç heyecan, hiç sürpriz yoktu. Türkiye'de ise, bırakın gelecek haftayı, yarın bile neler olabileceğini kestirmiyorum. Burada hayat var, heyecan var.

        Ülkemizin en büyük holdinglerinden birinin büyük patronu ile söyleşi yapıyordum. Sıfırdan başlamış ve kısa zamanda bir sanayi ve ticaret imparatorluğu kurmuştu. Neye ne zaman yatırım yapacağını çok iyi biliyor ama ekonomiden konuşurken "emisyon" ile "enflasyon"u karıştırıyordu. Ona da "Nasıl bu kadar kısa zamanda zengin oldun?" diye sorduğumda, şu cevabı vermişti:

        -Okumadığım için hızlı kazandım, zengin oldum. Okumuş olsaydım korkardım…

        FRANSIZCA VE İNGİLİZCE

        Sosyal bilimler eğitimi almış, daha sonra meslek olarak seçtiği finans alanında en üst yöneticiliklere gelmiş bir bilge kişi ile, Türkiye'nin sorunlarını tartışıyorduk. Şöyle seslendirmişti teşhisini:

        -Türkiye'nin talihsizliği Şinasi ve Namık Kemal gibi Batı'yı ilk tanıyan aydınların Fransızca öğrenmeleridir. Türkiye, Tanzimat'tan başlayarak, Fransız sistemini benimsedi. Fransız sisteminin özünde devleti vatandaşlardan korumak vardır. Devletin en büyük tehdidi vatandaşlardır, halktır. Şinasi ve Namık Kemal, Fransızca yerine İngilizce öğrenselerdi kaderimiz farklı olurdu.

        Gazetede günlük yazı yazarken, geçmişte duyduğum bu tür cümleleri de hatırlarım.

        Rahmetli tiyatro sanatçısı İsmet Ay'ın annesi, hep hatıralarından söz edermiş. Bir gün İsmet Ay annesine çıkışıp "Biraz da bugünden, yarından söz etsen olmaz mı?" deyince, yaşlı kadın öfkelenmiş, bağırmış:

        -Benim akılsız oğlum. Hatıralar ihtiyar beyinlerin bastonudur. Sen bunun bile farkında değilsin!...

        MOUSE VE KLAVYE

        Aslında "eski" ile "yeni" de çok göreceli kavramlar değil mi?

        Örneğin "Aydınlanma" Batı için eski çağların olayı.. Ama bazı coğrafyalar için "Aydınlanma" , hala yarına dönük bir beklenti… Siz istediğiniz kadar "Globalleşme" deyin, "Bilişim Çağı" deyin, internetten söz edin. Oysa internetten yararlanırken ve bilgisayar ekranı karşısındayken bile, çağı ıskalamak mümkündür. Meslektaşım Şeref Oğuz, "Bilgisayarın mouse'u tüketici, klavyesi üreticidir" demişti bir keresinde.

        Özetle, dünü hiç unutmayan ama yarına dönük yaşamaya çalışan ve klavyeyi özgür düşünce üretmek için kullanan bir gazeteci ile her gün burada buluşacaksınız.

        -Hoş bulduk!

        ŞAKA
        SİYASETEN EMEKLİLİK…

        Parti listelerinde ön sıraları alan yeni milletvekili adayları ne kadar mutlu ise, gözden düşüp liste sonlarına ya da liste dışına itilen eski milletvekilleri de o kadar mutsuzlar.

        Siyasette bu yeni kadrolara "Değiştirme Birlikleri" denilir.

        Bir parti ne kadar başarılı olursa olsun, değiştirme birlikleri, eskilerin bir bölümünü mutlaka siler, atar. Sonra da ilerideki seçim gelir ve yeni değiştirme birliği de, eski birliğin üyelerini tasfiye eder.

        Yani seçimde kim kazanacak diye 22 Temmuz'u beklemeyin sakın. Aday listeleri, kimlerin kaybettiğini şimdiden gösteriyor.

        SANAYİCİLİK Mİ EMLAKÇILIK MI DAHA KARLI?
        Koç Holding'in General Electric Ampul Fabrikası'ndan sonraki en eski endüstri kuruluşu Demirdöküm, Alman Vaillant şirketine 238 milyon dolara satıldı. Buna karşı İstanbul Zincirlikuyu'daki Karayolları arsası, Zorlu Holding'e 800 milyon dolara satıldı.

        Koç Ailesi'nin 3'üncü kuşak mensuplarından birinin bu durumu yorumlaması şöyleydi:

        -Dedemiz Vehbi Koç, Demirdöküm'ün kurulduğu 1954'te sade bu arsayı değil tüm Zincirlikuyu'yu yok pahasına satın alabilirdi. Ama o sanayici olmayı yeğ tuttu.

        Aslında aynı durum tüm girişimciler için söz konusu. Nejat Eczacıbaşı da, bugün Kanyon'un bulunduğu arsayı, 1950 yılında ilaç fabrikası kurmak için metrekaresi 260 kuruştan almamış mıydı? Eczacıbaşı o tarihte elindeki parayla, tüm Levent'i satın alabilirdi. Ama o da fabrika kurdu.

        Bu durumdan alınacak dersin ne olduğunu karar vermek kolay değil. Ama galiba her sanayi yatırımı yapan, bir miktar da arazi alırsa, çocukları ve torunları daha rahat eder.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ