Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya İnternet artık yoksulların da gözdesi

        Kentli yoksullar için televizyonun, gazetenin, cep telefonunun, İnternet’in anlamı ne? Eskişehir'de yapılan “Yoksulların Günlük Yaşamında Medya” başlıklı TÜBİTAK projesinde bu sorularla ilgili ortaya çarpıcı yanıtlar çıktı.

        “Yoksulların Günlük Yaşamında Medya: Eskişehir Bağlamında Bir Alan Araştırması” başlıklı proje, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi’nden Yrd. Doç. Dr. Hakan Ergül’ün yürütücülüğünde aynı üniversitenin Sosyoloji bölümünden Yrd. Doç. Dr. Emre Gökalp ve İletişim Bilimleri Fakültesi’nden Doç. Dr. İncilay Cangöz tarafından gerçekleştirildi. Projenin danışmanı, Galatasaray Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Öğretim üyesi Prof. Dr. Ali Ergur. TÜBİTAK tarafından desteklenen ve yoksul aile bireylerinin günlük yaşamlarında medya tüketimine odaklanan proje, kullanılan etnografik yöntemler açısından Türkiye’de bir ilk olma niteliği taşıyor.

        Toplam on sekiz ay süren ve 2009 yılı sonunda tamamlanan çalışma, Eskişehir kent merkezinde yoksulluğun derin biçimde yaşandığı Yıldıztepe ve Gültepe mahallelerinde gerçekleştirildi. Proje süresince 208 yoksul hanede toplam 546 kişiyle anket ve yüz yüze görüşmelerin yanı sıra, 15 hanede de altı ayı aşkın süre boyunca katılımlı gözlemler gerçekleştirildi. Çalışmaya gönüllü olarak katılan ve mezhepsel, etnik, politik, kültürel farklılıklar taşıyan ailelerin aynı coğrafyada yaşamak dışında en belirgin ortak özellikleri, yoksulluk. Proje süresince araştırmacılar söz konusu yoksul hanelerin günlük yaşamlarına doğrudan katılarak, anne, baba ve çocukların günlük yaşamlarında televizyon, gazete, radyo, cep telefonu, bilgisayar ve interneti nasıl kullandıklarını da inceleme fırsatı buldular.

        Araştırma örneklemin bazı önemli sosyo-demografik özelliklerine bakıldığında, örneklemin % 57’si kadın, % 43’ü erkek. Annelerin % 77,8’i, erkeklerin ise % 60,3’ü ilkokul ve altında bir eğitime sahip. Araştırma kapsamındaki hanelerin % 40,5’i ayda 500 TL’den daha az bir gelire sahip. Hanelerin % 44,1’i aylık 500 ile 1000 TL arasında bir gelire sahipken, sadece % 15,4’ü 1000 ile 1500 TL arasında bir aylık gelire sahip.

        Projeyi yürütenlere göreprojesonucunda elde edilen çok sayıda bulgudan bazıları şöyle:

        - Yoksul hanelerde yeni iletişim teknolojilerine yönelik önemli bir eğilim görülse de, televizyon, en çok tüketilen araç olma özelliğini koruyor. Televizyon, yoksul aileler için eğlencenin, haberin, yakın ve uzak dünyaya ilişkin bilginin, fantastik olanla iletişime geçmenin temel kaynağı durumunda. Bu hanelerde yaşam, uygun bir mutfak, sağlıklı bir soba olmadan da bir şekilde sürerken, televizyonsuz bir hayatın tahayyülü bile son derece güç gözüküyor.

        - Ancak yoksul bireylerin, genel olarak medya özel olarak televizyon aracılığıyla sürekli inşa edilen “gerçekliğin” kendi gerçekliklerinden farklı olduğuna dair bir kanaate sahip oldukları söylenebilir. Dolayısıyla, medyanın geniş halk kesimlerini “uyuttuğuna” dair amiyane klişe savın sorgulanması gerekmektedir. Araştırma süresince, evlerde çok farklı konular üzerine sohbetler ya da tartışmalara denk gelinmiş olsa da, bunların önemli bir bölümü işsizlik, “geçim sıkıntısı” ve çocukların geleceği üzerine olmuştur. Yoksul bireylerin önemli bir bölümü ayrıca hem medyaya hem de mevcut ekonomik politikalara karşı oldukça eleştirel değerlendirmeler yapmaktadır.

        - Yoksul ailelerdeki sosyo-kültürel farklılıklara karşın, bu farklılıkların medya tüketimine yansıması çok düşüktür. Yoksul ailelerin büyük bölümü, kendi kültürel, etnik, mezhepsel kimliklerini hedefleyen kanal ve program içeriklerinden çok, sosyoekonomik statü (SES) göstergeleri açısından üst gelir gruplarını hedefleyen programları tüketiyor. Bu tür programlara ilişkin özellikle sol görüşlü ve/veya alevi ailelerde eleştirel bir bakışla yaygın olarak karşılaşılsa da, son gözlemde, bu eleştirellik kanal ve program tercihlerine yansımıyor.

        - Araştırmaya katılan yoksul hanelerin yarısına yakını (% 47) modem sahibidir ve hane üyelerinin % 43’ü İnternet kullanmaktadır. İnternet, bütün aile üyelerinin bilgiye ve habere ücretsiz ulaşma, iletişim kurma, posta ve mesaj gönderme, iş ve indirim ilanlarını takip etme, film izleme, müzik dinleme, oyun oynama, bilgi edinme gibi gereksinimlerini -oldukça düşük bir maliyetle- karşılamada “kullandıkları” bir araç olmuş durumda. Bu nedenle İnternet, çalışmaya katılan hanelerin yoksul olmalarına “karşın” değil, neredeyse yoksul oldukları “için” edindikleri bir iletişim ortamı konumunda. Veriler, bu konuda üretilebilecek makro sosyal politikalar için önemli ipuçları da taşıyor.

        - Araştırma kapsamındaki aile üyeleri toplamında cep telefonu sahipliği % 70,1 ve yoksul hanelerdeki ortalama cep telefon sayısı 2,68’dir. Bu oran babalarda % 89,6, annelerde % 58,5, kız çocuklarda % 69,1 ve oğlan çocuklarda % 63 düzeyindedir. Fakat mevzu cep telefonu olunca yoksulluk aynı zamanda kontörsüzlük olarak da tezahür etmektedir. Fakat cep telefonları ve evlerdeki “Caller ID” özelliğine sahip telefonlar özel olarak kontörsüzlükle genel olarak da yoksullukla mücadelede çok işlevsel bir biçimde kullanılmaktadır. Bir kere çaldırınca “camdan bak”, iki kere çaldırınca “buraya gel” vb anlamlara gelecek şekilde ve hiç kontör ücreti ödemeden gerçekleşen bu haberleşme biçiminin yoksullukla baş etmede oldukça kayda değer bir strateji olduğu ifade edilebilir.

        - Yoksul ailelerde medyanın kültürel tüketiminde cinsiyete göre önemli farklılaşmalar görülüyor. Çalışmaya katılan hanelerde kadınların % 58’i hiçbir zaman gazete okumadıklarını belirtirken, kahvehane, işyeri gibi kimi kamusal alanlarda ücret ödemeden gazete okuyabilen erkekler için bu oran % 46. Haber veya tartışma programı gibi kaynağını “gerçeklikten” alan program türleri erkekler tarafından daha çok tercih edilirken; kadınlar dizi, film gibi kurgusal türleri tercih ediyorlar. Kadınların ve genç kızların kayda değer bir bölümünün, kendi sınırlı sosyoekonomik ve kültürel yaşamlarında sahip olamadıkları “şefkatli babayı” “karısıyla iletişime açık eşi”, “romantik sevgiliyi” veya “tutkulu aşkı” bir bakıma dizilerin kurgusal dünyasında yaşadıkları görülüyor.

        - Televizyondaki sağlık ve beslenme konularında uzman doktorlar ve/veya diyetisyenlerle yapılan ve bu konularda ücretsiz enformasyon veren programlar özellikle kadınlar tarafından yoğun bir ilgiyle izleniyor.

        - Toplumsal yaşamda var olan geleneksel kadın ve erkek rollerini medya yeniden üretmeye devam etse de özellikle İnternet ve cep telefonu, ekonomik ve kültürel baskı altındaki kadınlar ve kız çocukları için evin dışı dünya ve kamusal alanla daha özgürleştirici bir iletişim kurmalarında önemli rol üstleniyor.

        Araştırmanın katkıları arasında iki nokta öne çıkıyor: Bu çalışmayla Türkiye’de yoksulluk ve medya tüketimine odaklanan sınırlı sayıdaki araştırmaya önemli bir katkı sağlanmıştır. Ayrıca yoksulluğun dayattığı sınırlarla baş etmede iletişim teknolojilerinin ne tür roller üstlenebileceği de açıkça gösteriliyor.

        4

        Çalışma sonuçları açısından, yoksulluk ve medya tüketimine dair altı çizilmesi gereken bazı öneriler şöyle sıralanabilir:

        1. Yoksul kesimin gereksinimlerini hedef alan ve “dijital eşitlik” ilkesine dayanan sosyal politikalar geliştirilmeli. Özellikle bilgisayar ve İnternet kullanımını teşvik edecek kültürel, eğitsel ve ekonomik politikalar eş zamanlı olarak uygulanmalı.

        2. Türkiye’de yayıncılık alanında ciddi bir ticarileşme yaşanırken, kamusal yayıncılık ilkesi unutulmuş durumda. Oysa geniş kapsama alanıyla karasal yayıncılık yapan televizyon kanallarının ruh ve beden sağlığı, sağlıklı beslenme ve hijyen gibi yaşamsal konularda, konunun gerçek uzmanlarıyla ticari ve popüler kaygılar gütmeden programlar yapması “kamusal sorumluluk” açısından halen, özellikle de yoksullar açısından oldukça önemlidir.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ