İç eleştiri özgürlüğü yoksa dış eleştiri özgürlüğü de olmaz!
Habertürk yazarları daha ilk anda, hiç çekinmeden kendi gazetelerini ve yayın yönetmenlerinin tutumunu alenen ve sert olarak eleştirebilmişlerdir.
HABERTÜRK ve Fatih Altaylı “Manşet tartışması”nda nihayet taşlar yerine oturdu galiba. Medyanın geneline hakim “Aklıselim refleks” kışkırtmalara, haybeye linç çağrılarına izin ve onay vermedi. Herkes –eleştirileri olmakla birlikte- gerçekte asıl yapılmak isteneni kısa sürede anladı. İlk andaki velveleye kanmayıp, gaza gelmedi. Popülist ve ucuz suçlamalar, kestirmeden etiketlemeler işe yaramadı. Her zaman olmasa bile çoğu zaman olduğu gibi “Makuliyet” agresif tutumlara, “avami çığırtkanlıklar”a karşı galebe çaldı. Tüm varoluşunu “Negatifizm”e bağlamış yaklaşımların -henüz “geri adım” atmasalar bile- ilk andaki kadar “Kıyıcılık”ları kalmadı. Şartlı biçimde de olsa “camia” olayı bir şekilde kendi içinde “tolere” etmesini bildi. Başlarda onların “fıştıklama”sına, “dolduruş”una gelenlerde bile kısa sürede jetonlar düştü!
İÇ ELEŞTİRİ ÖZGÜRLÜĞÜ YOKSA DIŞ ELEŞTİRİ ÖZGÜRLÜĞÜ DE OLMAZ!
Bu vesileyle bugün aslında gözümden kaçmayan fakat öncelik diğer noktalarda olduğu için ele alamadığım bazı hususlara değinmeye çalışacağım. Gerçi daha önce senarist Birol Güven tweet’lerinde “Habertürk yazarları kendi gazetelerini, kendi yazıişlerini eleştiren yazılar yazabiliyorlar. Bence bunu da not etmek lazım. Önemli bir nokta.” diyerek bu meseleye temas etmişti.