Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Gündem Medya Kanallar selçuk yöntem ece saruhan röportaj

        RÖPORTAJ / Ece SARUHAN

        HEP söylerim; tiyatro insanlarından oluşan sevgi dolu bir ikinci ailem var benim. Reenkarnasyona, ruhun bazı insanları görür görmez tanıdığına inanan biriyim. Oyunlarda, kulislerde, röportajlarda tanıştığım tiyatrocular arasında bana, “Kesin benim ruh ailemden” dedirten insanlar var. Onlardan biridir Selçuk Yöntem. O da benim gibi ruhun hatırladığına inanıyor; “Benzer enerjiler er ya da geç birbirlerine çekilir. Yaşamı sadece bu dünya olarak ele almamak lazım. Bu hayatta yaşadığımız ruhsal buluşmaların nedeni daha önceden yaptığımız kontratlara bağlı olabilir” diyor. Onun ne kadar iyi bir oyuncu olduğunu, karizmasını, muhteşem ses tonunu herkes biliyor. Bunların yanı sıra hayata gönül gözüyle bakan biridir Selçuk Abi.

        Onunla sohbet ederken kendiliğinden öyle cümleler dökülüverir ki dilinden; kalbiniz, ruhunuz silkeleniverir. Benim için modern zamanın şifacılarından biridir, değdiği kalbi iyileştirir ya da iyileşmesini sağlayacak reçeteyi verir. Üstelik bilmişlik taslayarak yapmaz bunu; şifası su misali içinden akar yolunu bulur. Cihangir’i çok sevmemin başlıca nedenlerinden biridir onunla karşılaşma ihtimali. Uzaktan gördüğüm anda kollarım iki yana açık vaziyette yanına koşarım. Arkadaşlarım “Koskoca Selçuk Yöntem’in yanına gidiş şekline bak” diye takılır bana. Lafı, “Onun koskocalığı kalbinin büyüklüğünden kaynaklanıyor” diye tıkarım ağızlarına. Sarılırken gerçekten sarılır, gülümserken gerçekten gülümser, eğlencelidir, dobradır, duygularını hakkını vererek yaşar. Uzun lafın kısası insan gibi insan! Yarından itibaren hafta içi her akşam saat 19.15’te ‘Büyük Risk’ adlı yarışmayla Show TV ekranında olacak Selçuk Abi. Kendini bilmesiyle, kültürüyle, hayat deneyimiyle bilgi yarışması sunmaya o kadar yakışıyor ki...

        'Nereden geldiğimizi unutmamalıyız'

        Ekranda ‘Bü­yük Ris­k’ gi­bi bil­gi­ye da­ya­nan ve insana “Televizyon bana bir şey kattı” dedirten bir ya­rış­ma­nın yer al­ma­ sı mut­lu­luk ve­ri­ci. Sen de prog­ra­mı çok mut­lu su­nu­yor­sun Sel­çuk Abi. Bu, bü­yük ke­yif ala­rak yap­tı­ğın bir iş öy­le de­ğil mi?

        Evet, çok se­ve­rek yap­tı­ğım bir iş. Her mes­le­ğin yan kol­la­rı var­dır. Bu da ak­tör­lü­ğün yan kol­la­rın­dan bi­ri. Çok cid­di­ye alın­ma­sı ge­re­ken bir tür oyun­cu­luk. Se­yir­ciy­le ile­ti­şim kur­ mak, ek­ran­da­ki in­san­lar­la ener­ji­ni pay­laş­mak çok ke­yif­li. Or­ta­ya çok gü­zel bir alış­ve­riş çı­kı­yor. Kö­ke­nin­de bil­gi olan bir ya­rış­ma ol­ma­sı da çok önem­li. For­ma­tı çok gü­zel; ben ce­vapla­rı ve­ri­yo­rum, ya­rış­ma­cı­lar so­ru­yu bu­lu­yor. Ya­rış­ ma­cı­la­rın se­ri şe­kil­de so­ru­yu bul­ma­la­rı­nın ge­rek­me­si, bir ya­rış­ma­cı­nın ka­za­nır­sa er­te­si gün de ya­rış­ma­ya ka­tıl­ ma­yı sür­dür­me­si il­gi çe­ki­yor. Ha­ya­tın kö­ke­ni­ne ba­kın­ca her şey bil­gi üze­ri­ne ku­ru­lu. Bil­gi­len­dik­çe öğ­re­ni­yor­sun, öğ­ren­dik­çe ge­li­şi­yor­sun, ge­liş­tik­çe ol­gun­la­şı­yor­sun, ol­ gun­laş­tık­ça pay­la­şı­yor­sun. Bil­gi­nin gü­cü çok bü­yük. Ya­rış­ ma­nın ik­ra­mi­ye­si de var ama ya­rış­ma­cı­la­rın ço­ğu “Bu­ra­ya para için de­ğil, ya­rış­mak için gel­dim” diyor.

        ‘SAMİMİYET HER ZAMAN KAZANIR’

        Emi­nim se­ni ta­nı­mak için ya­rış­ma­ya ka­tı­lan­lar da olu­yor­ dur...

        Sağol­sun­lar, olu­yor. Ya­rış­ma sı­ra­sın­da ben de çok şey öğ­re­ni­ yo­rum. Bü­tün bun­lar bir ara­ya ge­lin­ce or­ta­ya sı­cak bir at­mos­ fer çı­kı­yor. Sa­mi­mi­yet ya­şa­mın her bo­yu­tun­da ka­za­nır. ‘Bü­ yük Ris­k’ sa­mi­mi bir iş. Artık ye­ni bö­lüm­le­ri­miz­le Show TV’­ de ola­ca­ğız. Bu, ya­rış­ma­ya ye­ni bir kan ge­tir­di. Prog­ra­mı açar­ken “Ye­ni bir gün, ye­ni ya­rış­ma­cı­lar, ye­ni bir he­ye­can” di­yor­dum. Şim­di bu­na ye­ni bir ka­nal da ek­len­di. Ka­na­lı­mız da bi­zi çok gü­zel mo­ti­ve et­ti. Her tür­lü des­te­ği sağ­lı­yor­, he­ye­canı­mı­zı pay­la­şı­yor­. Show TV’­de çok mut­lu ola­ca­ğı­mı his­se­di­yo­rum.

        Pa­ray­la il­gi­li risk al­ma ko­nu­sun­da he­pi­miz in­ce ele­yip sık do­kur­ken, baş­ka­la­rı­nın kal­bi­ni kır­ma ris­ki söz ko­nu­suy­ sa hiç dü­şün­me­den hare­ket ede­bi­li­yo­ruz. Sa­nı­rım fi­ya­tı olan şey­ler de­ğe­ri olan­lar­dan da­ha kıy­met­li ge­li­yor ar­tık ço­ğun­lu­ğa, ne der­sin?

        Çok önem­li bir nok­ta­ya de­ğin­din. Bir kâ­ğıt par­ça­sı­nı ris­ke atar­ken de­fa­lar­ca dü­şü­nüyor ama in­san­la­rı çok ko­lay kı­ra­bi­ li­yo­ruz. Çok ra­hat hak­sız­lık ve vic­dan­sız­lık ya­pı­la­bi­li­ yor. Ama vic­dan­lı ve yü­rek­li in­san­lar da var. Ben in­sa­na ve iliş­ki­le­re özen gös­ter­mek­ten ya­na­yım. Ego­lar, kıs­kanç­lık­ lar ol­ma­say­dı ha­yat da­ha sa­de, pay­la­şım­cı ve an­lam­lı olur­ du. Her­kes ken­di ça­pın­da bu­nu de­ne­se, dün­ya ­bambaş­ka bir ye­re gi­der.

        ‘KİMSE KİMSEDEN ÜSTÜN DEĞİL’

        Sen bu ka­dar gü­zel kal­ma­yı na­sıl ba­şar­dın Sel­çuk Abi? Egonu nasıl alt ettin, şöh­ret mik­ro­bu­nu na­sıl di­ze ge­tir­din?

        Gü­zel söz­le­rin için te­şek­kür ede­rim. Ne­re­den gel­di­ği­mi­zi unut­ma­ma­lı­yız. Ben doğ­du­ğum andan iti­ba­ren ta­nı­nan bir in­ san de­ği­lim, hiç­bir za­man da ta­nın­mak için mü­ca­de­le et­me­ dim. Sa­de­ce işi­mi yap­tım, ge­ri­si ken­di­li­ğin­den gel­di. Ha­ yat­ta­ki si­hir­li ke­li­me ken­di­li­ğin­den­dir. Ta­nın­ma du­ru­mu­ nu üst nok­ta­ya çı­ka­rır­sak ha­ya­tı ve in­san­la­rı ze­de­le­me­ye baş­la­rız. Biz in­sa­nı ele alı­yor, in­sa­nı yan­sıt­ma­ya ça­lı­şı­ yo­ruz; bu ha­ta­ya düş­me­ye hak­kı­mız yok. Kim­se ken­di­ni bir şey zan­net­me­me­li. Her in­san bi­ri­cik­tir, kim­se kim­se­den üs­tün de­ğil. Ne ol­dum de­ğil, ne ola­ca­ğım di­ye­cek­sin. Sa­de, iç ten, sevgi do­lu olacaksın. Zor değil ki bu!

        Pe­ki risk al­mak­la aran na­sıl?

        Risk al­ma­dan ge­li­şim ol­mu­yor. Ris­k alır­ken de ha­ya­ta sa­mi­ mi yak­laş­mak ge­re­ki­yor. Riski yüreğiyle alana kâi­nat yar­dım edi­ yor. Ben de ha­ya­tım­da risk­ler al­dım. Ba­zı­sı ba­na ya­nıt ver­ di, ba­zı­sı be­ni üz­dü. Ben ha­ya­tı bir okul ola­rak gö­rü­yo­rum. Bu cil­ve­ler olmasaydı, hayat çok yavan olurdu. Risk­ler her­ke­sin ha­ya­tın­da var, ol­ma­lı da.

        ‘İnsan kendiyle uğraştığı zaman zenginleşir

        Son dö­nem­de ti­yat­ro­nun üze­rin­de çok fazla bas­kı var. Bu ko­nu­da ne­ler söy­le­ye­cek­sin Sel­çuk Abi?

        Ti­yat­ro ha­ya­tın ay­na­sıy­sa ha­yat ol­du­ğu sü­re­ce bu ay­na da va­r o­la­cak. Top­lum­lar­da çal­kan­tı­lar, ka­rı­şık­lık­lar, sa­nat üze­ri­ne sal­dı­rı­lar ola­bi­lir ama sa­nat ken­di özün­de o ka­dar kuv­vet­li ve zen­gin bir kav­ram ki bu­gü­ne kadar onu kim­se yok ede­me­miş. Ben­ce kur­tu­luş sa­nat­ta ve sa­na­tın sos­yal ya­ şam için­de­ki ye­rin­de sak­lı. Sa­na­tı eği­tim ala­nı­na da yay­dı­ ğı­mız­da, sos­yal ya­şa­mın için­de­ki ye­ri­ni ge­liş­tir­di­ği­miz­ de her şey çok fark­lı ola­cak. Med­ya ve sa­nal dün­ya bir yere ka­dar; in­sa­nı üs­tün kı­lan el eme­ği­dir. El eme­ği de her za­man öne­ mi­ni ko­ru­ya­cak ve va­r o­la­cak­tır.

        Keş­ke okul­lar­da ti­yat­ro ders­le­ri ol­sa. İn­san­lar dra­ma yo­ luy­la ken­di­le­ri­ni ta­nı­sa, ka­bul­len­se, ken­di­le­riy­le ba­ rış­sa. O za­man dün­ya baş­ka tür­lü bir yer ola­bi­lir ben­ce; ne dersin?

        Çok hak­lı­sın. Okul­lar­da ti­yat­ro ko­lu var­dır ama müf­re­da­ta ti­yat­ro der­si kon­sa, oku­la git­me­nin ren­gi de­ği­şir. Bu­nu bi­ li­yor­lar ama de­ğer­len­dir­mi­yor­lar. İn­san ken­diy­le uğ­raş­tı­ ğı za­man zen­gin­leş­me­ye baş­lar ama bu kim­se­nin işi­ne gel­mi­ yor. Çağ­daş­laş­ma­nın ona gö­re­si, ba­na gö­re­si ol­maz. Ge­liş­ miş ül­ke­le­re ba­ka­rak ope­ra­da, ti­yat­ro­da, ba­le­de, re­sim­ de, hey­kel­de, ede­bi­yat­ta ne­ler yap­tı­ğı­mız, ne­re­le­re gel­di­ ği­miz or­ta­da. Bu po­tan­si­yel bu top­rak­lar­da var. Bu­na kim­se du­var çe­ke­mez, o ba­raj mu­hak­kak bir ge­dik bu­lur ve tek­rar ta­şar.

        Se­ni ne za­man ye­ni­den ti­yat­ro sah­ne­sin­de gö­re­ce­ğiz? Çok öz­let­tin ken­di­ni...

        Ben de ti­yat­ro­yu çok öz­le­dim. Şu an­da­ki tem­pom ti­yat­ro yap­ ma­ma izin ver­mi­yor ama ilk fırsatta mut­la­ka ya­pa­ca­ğım.

        Ai­le­yi tem­si­len Iraz sah­ne­de. Üstelik bu se­zon kariyerine oyun yazarlığını da ekledi...

        Evet, Iraz al­dı gö­tü­rü­yor. Yaz­dı­ğı oyun fes­ti­va­le ka­bul edil­di. Çok gu­rur­lan­dım kı­zımla. Bu ara­da tem­muz ayın­da ben de bir din­le­tiy­le sah­ne­de ola­ca­ğım. Özen Yu­la met­ni, şi­ir­le­ri yaz­dı. Fa­zıl Say bes­te­le­ri yap­tı. Bu proje beni çok heyecanlandırıyor

        ‘Aşk tarifsizliktir’

        ‘Bu­gü­nün Sa­ray­lı­sı­’ ad­lı di­zi­de Ata Ka­ti­poğ­lu adın­da bir mü­cev­her ta­sa­rım­cı­sı­nı canlandırıyorsun. Ge­çen­ler­de Ata ta­sar­la­dı­ğı kol­ye­ye ba­kıp “U­ma­rım göz­le­ri­nin ışıl­tı­sı­nı yan­sı­ta­bil­mi­şim­dir kı­zım” de­yin­ce çok duy­gu­lan­dım...

        Çok gü­zel söy­lem­le­ri var di­zi­nin. Mü­cev­he­ri mü­cev­her ya­pan onu ta­sar­layanın or­ta­ya yü­re­ği­ni koy­masıdır. Bu, her iş için ge­çer­li. Di­ziy­le il­gi­li al­dı­ğı­mız re­ak­si­yon­lar çok iyi. İn­san­lar di­zi­de Ye­şil­ça­m’­ın ta­dı­nı bul­duk­la­rı­nı söy­lü­ yor. Bu, çok ho­şu­ma gi­di­yor.

        Ye­şil­çam ta­dın­da de­miş­ken, se­nin aş­ka ba­kı­şın da o tatta öy­le de­ğil mi Sel­çuk Abi? Es­ki Türk film­le­rin­de­ki ten­den ön­ ce ruh­ta bu­luş­ma du­ru­mu­na inanan­lar­dan­sın...

        Aşk be­nim için ruh­sal bir bu­luş­ma­dır, do­ku tut­ma­sı­dır. As­lın­ da aşk üze­ri­ne ya­pı­lan tüm ta­rif­ler bo­şu­na. Aşk ta­rif­siz­lik­ tir. Ne­re­de baş­la­ya­ca­ğı, na­sıl ge­li­şe­ce­ği, ne­re­de bi­te­ ce­ği bel­li ol­maz. Aş­kın özün­de sev­gi, say­gı ve pay­la­şım ol­ma­ lı; ego ol­ma­ma­lı. Gü­nü­müz­de pek çok in­san “Aşk var­sa sı­kın­tı var­dır, acı var­dır” di­ye şi­kâ­yet edi­yor. Ben bun­la­ra ka­tıl­mı­ yo­rum, aşk gü­zel şey­dir. Ha­ya­tın akı­şı­na ken­di­ni bı­ra­ka­cak ve denk ge­lir­se aş­kın hak­kı­nı ve­re­cek­sin, bu şan­sı de­ğer­len­ di­re­ceksin.

        ‘Hayatla dans etmek lazım’

        Bir dö­nem ekranda ‘Yok Böy­le Dan­s’ di­ye bir ya­rış­ma var­dı. O ya­rış­ma­ya ka­tıl­say­dın to­zu du­ma­na ka­tar­dın Sel­çuk Abi. Hep söylüyorum; se­nin­le dans et­me­yen­ler ek­sik ya­şı­yor. Sen dans et­ mi­yor­sun uçu­yor­sun, part­ne­ri­ni de uçu­ru­yor­sun. Dans eği­ti­ mi al­dın mı?

        Kon­ser­va­tu­var­da ders­le­ri­miz var­dı ama ben­ce bu iş sa­de­ce eği­tim­le ol­maz. Mü­zi­ği sev­mek, mü­zi­ğ­e ru­hu­nu ver­mek, müziğin ru­hu­nu alıp ha­ya­ta ge­çir­mek ge­re­ki­yor. Ben ha­ya­tım bo­yun­ca dans et­me­yi çok sev­dim. En et­ki­li de­şarj ol­ma yön­tem­le­rin­den bi­ri.

        Ha­yat­la dans etme­yi de se­versin...

        Ha­yat­la dans et­mez­sen zevk al­maz­sın ki! Ba­zen ha­yat­la gü­zel bir vals ya­par­sın, ba­zen har­man­da­lı oy­nar­sın. Dan­sın tü­rü se­ nin ha­yat­ta­ki rüz­gâ­rı­na gö­re de­ği­şir. Ha­yat­ta­ her şe­yi ta­ dı­nı ala­rak, se­ve­rek yap­mak ge­re­ki­yor.

        ‘Sesinizin tellerine oturmak istiyorum’

        Gelelim şu dillere destan ses to­nu­na... Kız ar­ka­daş­la­rım bir Yet­kin (Di­kinci­ler) ile bir de se­nin­le rö­por­taj yap­tı­ğım za­man­lar­da ba­na “E­ce ne olur dö­nüş­te ses­le­ri­ni bi­ze ge­tir” di­yor­lar...

        Sa­ğol­sun­lar, ben de in­san­lar­dan be­ni çok mut­lu eden yo­rum­lar alıyorum. Ge­çen­ler­de bir ka­dın ta­kip­çim Twit­te­r’­dan “Se­si­ni­ zin tel­le­ri­ne oturmak istiyorum” yazmış mesela. Çok hoşuma gitti.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ