Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Yaşam Çamlıca Parkı çiçekli başörtülü...

        "ATATÜRK" bir iman mevzuu haline geldiğinden beri aşırı tüketimden yorgun. O kadar çok yerde o kadar uluorta ve o denli yoğun kullanılıyor ki artık onu göremiyoruz . Ortalık "Atatürk olmasaydı bu ülke olmazdı, Atatürk olmasaydı biz de olmazdık" çeşitlemelerinden geçilmiyor.

        Ama hepsinden daha kötüsü, "Ey kadınlar, Atatürk olmasaydı seçme seçilme hakkınız olmayacaktı" dedikten sonra, haklılık payı çok yüksek olan bu yargıyı lekeleyen cinsiyetçi, ultra Kemalist goygoylar.

        Atatürk olmasaydı baban kim bilemezdin... Atatürk olmasaydı bilmem hangi şeyhin bilmem kaçıncı eşi olurdun... Şafak Pavey'in 31 Ekim'deki Meclis konuşması ise bu külliyata sınıf atlattı diyebiliriz.

        Konuşmanın genel olarak son derece "ders veren öğretmen" kıvamı içerdiğini geçen yazımda belirtmiştim. Hâlâ aynı düşünüyorum. Pavey'in konuşması hitabet sanatının mutantan bir örneği olabilir, ama bu durum o konuşmanın seksen senelik dışlanma ve ayrımcılığın sona erişini, kadın hemcinsinin nihayet yakaladığı eşitlik fırsatını kutlamak yerine tepelemeyi tercih eden bir konuşma olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

        Kuşkusuz anlaşılabilir kaygılardan ve üzerinde mutabık kalınmış haklardan bahsettiği de oldu Pavey'in. Ama her doğru, muhataba yönelik haksız bir ithamın kuyruğuna bağlanmıştı. "Bizi yok ettiğinizde gelecek olimpiyat tanıtımına kimi koyacaksınız?" cümlesinin artistik ama kendi iddiasını çürütmekle malul hali gibi.

        11 yıldır iktidarda olan muhafazakâr beyler, olimpiyat tanıtımlarında yer alan hanımlardan "yok etme" derecesinde huzursuz olsalar, niye olimpiyatları bu kadar isteyip tanıtımlara bu kadar özensinler? Ya bu tablodan hoşnutsuz değiller ya da iddia ettiğiniz kadar "otoriter" değiller... İki olasılık da korkularınızın yersizliğini ortaya koyuyor, tehlikenin farkında mısınız?

        *

        Bütün sorunlarına rağmen bu konuşmanın kamuoyunda en çok hassasiyet yaratan boyutu şu cümleler oldu: "...Çiçekli başörtüsü ve daracık pantolonuyla, Çamlıca Parkı'nın kuytularında, sevgilisiyle öpüşen genç kıza, özgürlüğünü Mustafa Kemal'e borçlu olduğunu hatırlatmak istiyorum."

        Literatüre girdi: "Atatürk olmasaydı, kızlar oğlanlarla öpüşemeyecekti, başörtülüler dahil." Bunun bir ileri adımı, "Atatürk olmasaydı Türkler öpüşmeyi öğrenemeden ölüp gidecekti" cümlesidir ki, yakında onu da duyarız.

        Lakin burada iç bulandıran daha çok şu: "Atatürk'e olan borcunuzun farkında olun, yoksa biz alacağı tahsil etmeyi, olmadı en yakınınızı tahsilat için görevlendirmeyi iyi biliriz" havası. Ne kadar da kadınca?..

        Tuhaf değil mi?

        Pavey'in temsil etmeye soyunduğu ideolojik örüntü, medyası, entelijansiyası, psikoloğu, sosyoloğu, antropoloğu hep beraber elbirliği ile belirli bir kültür ve yaşam tarzını işledi. Harem selamlık uygulamasını eleştirdi. Kadınlarla erkeklerin ortak alanları kullanmaları gerektiğini haykırdılar ve muhafazakâr kesimdeki yaygın görücü usulünü yerden yere vurarak evlilik öncesi arkadaşlığın, flörtün sağlıklı bir tutum olduğunu yüzlerce kere anlattılar. Geride "Onlar çıkıyorlarmış" deyince tüm saflığıyla "Nereye çıkıyorlarmış?" diye soracak tek bir genç kalmayana dek, çalıştılar.

        Meğer o işler bugünler içinmiş.

        Başını örtsün ya da örtmesin, kendi mahallesinin muhafazakâr, mütedeyyin yaşam pratiğinden ince ince, yavaş yavaş koparılan genç kadınların hayatından "anında görüntü" ile cımbızlanacak birkaç detayı alıp genelleyerek, tevarüs edilmiş değerler sisteminden geride kalanları da kıymetten düşürmekmiş amaç.

        Allah kurnazlığınızı bereketlendirsin.

        Ancak "Kendi yarattığınız radikal canavarın sizi de teslim almasını, sadece bizim var olma mücadelemiz önleyebilir. Bundan sonrasını arif olanlara bırakıyorum" şeklindeki muhafazakâr kadına sesleniş faslı ise kurnazların da yanılabildiğinin göstergesi.

        Varsayalım ki "çoğunluk" bir gün gelecek, kendi "sıkıcı" hayatıyla sizi boğmayı deneyecek. O hal ve şeraitte dahi, hayat tarzınızın emniyet supabı, gizli gizli öpüşen o dar kotlu başörtülü kızların hayata duyduğu tutkuydu. O muhafazakâr kızların bile, dünyevi aşkı cehenneme duyduğu korkuya tercih edebiliyor olmasıydı.

        Sen ise kalktın onu muhafazakâr ve seküler, iğdiş edici ve şüpheci bir merakın önüne bıraktın Şafak Hanım.

        "Radikalleşme canavarı" tam da böyle davet edilir, kışkırtılır, sonra...

        Bundan sonrasını arif olanlara bırakıyorum.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ