Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Polemik Musul Başkonsolosluğu’nun tahliyesi neden 48 saat gecikti?

        Aykut YILMAZ/ANKARA

        IRAK Şam İslam Devleti (IŞİD) militanları, Türkiye'nin Musul Başkonsolosluğu'na baskın yaptı ve konsolosluktaki 49 kişiyi rehin aldı. Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Artan güvenlik tehdidi nedeniyle alarm halindeydik. 3 gün önce tahliye talimatı gönderdik" dedi. Çatışmaların yoğunlaşmasıyla tahliye sırasında doğacak riskin Musul'da kalmalarından daha büyük olacağını düşünen Konsolosluk yetkilileri, tahliye kararını uygulamadı. Baskın sonrası Ankara'da tartışılan en önemli konu, "Tahliye konusunda nihai kararı kim verir" oldu.

        'Tahliye etmek belki zor olmuştur'

        İlter Türmen Emekli BÜYÜKELÇİ:

        MERKEZDEN tahliye edilsin talimatı gelince yapacak bir şey kalmaz, tahliye etmek gerekir. Tahliye edilsin diye talimat göndermek kolay ama tahliye nasıl olacak? 49 kişinin içerisinde aileler de var. Tahliye etmek söylendiği kadar kolay değil. Tahliye emrini verdim diyen kişi neden tahliye olmadığını da izah etmelidir. Tahliye biraz zor olmuş olabilir. Vasıta göndermek, destek olmak gerekirdi.

        'Bulunduğumuz ülkeyi en son biz terk ederiz'

        Uluslararası Stratejik Araştırmalar Kurumu Başkanı Özdem SANBERK:

        KONSOLOSLUĞA verilen talimatı doğal olarak görmedik. Burada bir hükme varmak kolay değil. Gerçekten de bu olağan uygulamadır. Oradaki büyükelçinin, misyon şefinin değerlendirmesi önem taşır. En iyi değerlendirecek kişi oradaki kişidir. Tabii onlar da yolların emniyetine göre bir değerlendirme yapmış olabilirler. Türk diplomasisinde bir gelenek bu. Daima bulunduğumuz ülkeyi en son terk eden ülke oluruz.

        'Nihai kararı merkez vermeliydi'

        Eski Büyükelçi Ümit PAMİR:

        İKİ yöntem vardır. İlki konsolosun Ankara'ya, 'Burada şartlar ağırlaştı. Tahliye etsek iyi olur' diye telgraf çekmesidir. Bunun geçmişte örnekleri vardır. Bir de bazı yerlerde 'burayı artık kapatalım, tahliye edelim' demek sanki bir korkaklık olacağı düşüncesiyle bu konu Ankara'da çözülür. Oradaki insan genç bir memursa bakanlığa karşı, 'korkaklık etti, kaçtı' denmemesi için çekinmiş olabilir. Bakanlığın şartları görüp 'Kapat gel kardeşim' demesi gerekirdi. Olması gereken Musul'dakilerin 'şartlar ağırlaşıyor' diye raporlaması, o rapora göre de merkezin 'Kapat gel kardeşim' demesi gerekirdi. Nihai kararı merkez vermeliydi.

        'Geç kaldıklarını düşünmüyorum'

        Türkiye - Irak İş Konseyi Başkanı Ercüment AKSOY:

        TÜRK Dışişleri'nin konsolosluğu boşaltmakta geç kaldığını düşünmüyorum. Konsoloslukla pazartesi günü görüştüm. Dışarı çıkmaları, içeride kalmalarından daha tehlikeliydi. Libya'daki gelişmeleri de yakından izlemiştim. Bu tür olaylar aniden gelişebiliyor.

        'Oradakiler trenden bilet mi alacaklardı'

        MHP Iğdır Milletvekili Sinan OĞAN:

        HAYAT memat meselesi olacak 'ya arkadaşlar siz orada bakın bir duruma' diyeceksin. O zaman Dışişleri Bakanı ne işe yarıyor. Oradaki konsolosluğumuza suçu atmaktan başka bir şey değildir. Son derece saçma bir iddiadır. Türkiye zamanında maalesef tedbirini alamamıştır. Kaldı ki orada bunun olacağı biliniyordu. Ben Meclis'te bunun olacağını söyledim. Onlar bilmiyorsa ben söyledim. Ama onların da bilmeme ihtimalini ben zayıf görüyorum. Zaten bilmiyorlarsa dükkanı kapatsınlar. Olması gereken ilgili birimlerin oturup, oranın görüşüyle beraber bir karar almasıydı. Karara göre de 'şu saate kadar, şu plan dahilinde boşaltın' denmeliydi. Kararı onlara bıraktılar. Onlar ne yapacak? Trenden bilet mi alacak? Otobüse binip mi gelecek? Böyle saçma bir şey olur mu? Devlet onun gereğini yapacak. Gerekirse uçağını gönderecek. Gerekiyorsa özel harekatını gönderecek. Devlet budur. Yoksa 'biz onlara dedik, bir otobüs bileti alın gelin'. Böyle saçma bir iddia olur mu?

        'Kararı onlara bırakmak 'korkuyorsan gel' gibi anlaşılır'

        Emekli diplomat Onur ÖYMEN:

        ULUSLARARASI tatbikatta bir ülkede ciddi bir güvenlik tehlikesi varsa iki şey yaparsınız. Öncelikle konsolosluğun zaruri olmayan personelinin ailelerini tahliye edersin. İkinci olarak da vatandaşlarınıza 'o ülkeye, o bölgeye gitmeyin' diye uyarıda bulunursunuz. Nitekim Amerikalılar da 21 Mayıs'ta böyle bir uyarıda bulunmuşlar. Vatandaşlarına Irak'ta durum çok tehlikelidir. O bölgeye gitmeyin ABD Büyükelçiliği sizi koruyacak durumda değildir' diye. Yapılması gereken buydu. Bir diğer nokta ise kararı konsolosluğa bırakmak doğru bir yaklaşım değil. Çünkü konsolosluk nihayet oradaki yerel imkanlarıyla ancak bir durum değerlendirmesi yapabilir. Ama Türkiye'nin elinde geniş istihbarat imkanları var. Yani Irak'ta durumun ne olduğunu Türkiye herhalde daha önceden tespit etmiştir. Onun için 'biz size bırakıyoruz' demek doğru değil. Nitekim kararı onlara bıraktığınızda 'çok korkuyorsan gel' gibi anlaşılır bu. Türkiye gibi büyük bir devletin bunları bilmesi lazım. Kanaatimce zamanında tahliye edilmemesi bir hata olmuştur.

        'Her halükarda yanlış karar'

        Emekli diplomat Faruk LOĞOĞLU:

        TAHLİYE kararının konsoloslukta çalışanların inisiyatifine bırakılması doğru değil. Konsolosun inisiyatifine bırakılacağı ortamlar, sadece koşulların belirsizlik içerisinde olduğu, şiddet ihtimalinin oldukça düşük olduğu ortamda olur. O zaman konsolosluğun inisiyatifine bırakılabilir. Fakat ortalığın toz duman olduğu, şiddet mesajlarının havalarda uçuştuğu, herkesin korku içerisinde yaşadığı, konvoylara, insanlara, araçlara saldırıların olduğu ortamda tahliye kararının konsolosluk çalışanlarına bırakılması sorumluluktan kaçmaktır. Bunun doğru olduğuna da inanmıyorum. Biraz kendi sorumluluklarını küçültmek için yapılmış. Her halükarda yanlış karar.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ