Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Kalp Sağlığı Obezite cerrahisine dair bilimsel gerçekler

        Ceyda ERENOĞLU / GAZETE HABERTÜRK

        İşadamı Mustafa Koç’un ani ölümü dikkatleri bu konunun nedenlerine çevirdi. “Koç’un 13 ay önce geçirdiği obezite cerrahisi bu sorunda tetikleyici olabilir mi” sorusunu sorduğumuz uzmanlar buna “Hayır!” yanıtını veriyor. Amerika’da genel cerrahi alanında laparoskopik ameliyatlar içinde safrakesesi ameliyatlarından sonra 2. sırada yer alan obezite cerrahisi sadece bu ülkede yılda yaklaşık 250 bin hastaya uygulanıyor. Gelişmiş Batı ülkelerinin sıralaması da buna yakın sonuçlar veriyor. Obezite cerrahisinin kardiyoloji ve endokrinoloji kongrelerinde yer bulması ve ülkemiz tıp fakültelerinde zorunlu ders konusu olmaya başlaması da bilimselliğinin bir diğer göstergesi olarak değerlendiriliyor. İşte bu cerrahiyle ilgili uzman görüşleri.

        "KALP-DAMAR HASTALIKLARINDAN KORUNMADA YARARLI"

        Acıbadem Üniversitesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Başkanı PROF. DR. CEM ALHAN:

        Obezite cerrahisi her ne kadar birçok kişi tarafından sadece zayıflama amacıyla yapılan bir ameliyat olarak bilinse de işin aslı öyle değildir. Bu cerrahi günümüz tedavi kılavuzlarında, vücut kitle indeksi 30 - 35 aralığında olup hafif obez olarak tanımlanan hasta gruplarında bile sadece kalp-damar hastalıklarından korunma amacıyla önermektedir. Bunun nedeni obezite cerrahisinin sadece kilo kontrolü sağlamayıp diyabet, kolesterol yüksekliği, uyku apnesi gibi kalp-damar hastalıklarına yol açtığı kesin olarak bilinen sorunları da büyük ölçüde ortadan kaldırmasıdır. Mustafa Koç özelinde bir yaklaşımda bulunacak olursak çok genç sayılacak bir yaşta (henüz 42 yaşında) by-pass ameliyatı olmuş, peşi sıra da şahdamarı tıkanıklığı nedeniyle bir ameliyat daha geçirmiştir. Daha o dönemde kolesterol seviyelerinin çok yüksek olduğu bilinmektedir. Dedesi ve babasının Türkiye ortalamalarının çok üstünde sağlıklı bir şekilde yaşadıkları göz önünde bulundurulursa, Mustafa Koç’un genetik yatkınlıktan bağımsız olarak çok ciddi bir damar sertliği problemiyle karşı karşıya kaldığı tartışılmaz bir gerçektir. Obezite cerrahisinin belki de en çok yarar sağladığı hasta grubu bu tür hastalardır. Bu açıdan bakıldığında, “Keşke daha önce obezite cerrahisi geçirseydi” diye düşünülebilir. Ameliyattan 13 ay sonra yaşanmış bu talihsiz olayı obezite cerrahisine bağlamak mevcut bilimsel veriler ışığında mümkün değildir. Diğer taraftan daha önce by-pass ameliyatı olmuş ve kalbinin sağlam, damarlarının ise açık olduğu gösterilmiş bir hastanın uygun koşullar altında olamayacağı hiçbir ameliyat yoktur.

        "FAZLA KİLO AMELİYATIN KENDİSİNDEN DAHA RİSKLİ"

        Memorial Şişli Hastanesi Kalp Damar Cerrahisi Bölüm Bşk. PROF. DR. BİNGÜR SÖNMEZ:

        Diyet ve spor ile kilo kontrolü sağlanamıyor, hızla kilo alınmaya devam ediliyor ise kalp hastalıkları ve diğer metabolik hastalıklarla mücadele için obezite cerrahisi seçenekleri düşünülmeli ve tedaviye doğru zamanda başlanmalıdır. Obezite cerrahisi için vücut kitle indeksinin hesaplanması gerekmektedir. Vücut kütle indeksi 35 ve üzeri olan hastalar obez sınıfına girmektedir. Obezite vücuttaki şekerin yükselmesine, hareket kabiliyetinin azalmasına, horlama ve uykuda solunum durmasına bile neden olabilir. Bu hastalıktan cerrahi yollarla kurtulmak mümkündür. Vücuttaki fazla kiloların obezite cerrahisinde yaşanabilecek risklerden daha fazla risk içerdiği unutulmamalıdır.

        Obezite cerrahisinde dikkat edilmesi gereken iki unsur bulunmaktadır. Birincisi cerrahiye geri dönüşü olmayan aşırı kilolara varılmadan doğru zamanda karar vermek ikincisi ise kısa zamanda hızlı ve çok fazla kilo vermenin kan yağlarını serbest bırakıp kolesterol dengesini bozmasının istenmeyen sonuçlara neden olabileceği gerçeğini unutmamaktır. Cerrahi sonrası kişi “ameliyat oldum ve bir daha kilo almayacağım” gibi bir fikre kapılmamalı doktorları ile her zaman iletişim halinde olmalı, sağlıklı ve dengeli bir şekilde beslenmeli, fiziksel aktivitelerini de doktorun önerisine göre yapmalıdır. Genç yaşta kalp rahatsızlığı geçiren kişilerin daha ileri yaştakilere göre daha dikkatli davranmaları gerekmektedir. “Ameliyat oldum artık biyonik adam sayılırım!” şeklindeki bir yaklaşım aynı sorunların tekrar yaşanmasına neden olabilir.

        • Değişik ameliyat çeşitleri olmakla birlikte tüp mide ve by-pass ameliyatları en sık yapılan ameliyatlar arasında bulunuyor. Tüp mide ve gastrik by-pass ameliyatlarında mide değişik biçim ve oranda küçültülüyor. Türkiye’de geçen yıl 10 bin civarında şişmanlık ameliyatı yapıldığı, bu rakamın Fransa’da 36 bin olduğu belirtiliyor.

        "BU OPERASYONLAR ERKEN ÖLÜM RİSKİNİ YÜZDE 40 AZALTIYOR"

        Bezm-i Alem Vakıf Üniversitesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı DOÇ. DR. HALİL COŞKUN:

        Obezite ameliyatı sonrası meydana gelen ölümler çok konuşulurken, obeziteye bağlı başka hastalıklardan ölümlerin konuşulmamasının temel nedeni obezitenin bir hastalık olarak kabul edilmemesidir. Oysa birçok hastalığın sebebi (diyabet, hipertansiyon, uyku apne hastalığı gibi) ve artırıcı temel faktörü obezitedir. Obezite görsel bir sorun olmayıp çok ciddi sonuçları olan öldürücü bir hastalıklar kümesidir. Günümüzde tüm dünyada diyet, egzersiz ve ilaçlarla başarısız olan obez bireylere obezite ameliyatları önerilmektedir. Yapılan çalışmalar (N Eng J Med 2007) bu ameliyatların erken ölüm riskini yüzde 40 oranında azalttığı yönündedir. Obezite ameliyatları öncesi hastalar birçok tetkik ve konsültasyondan geçirilir. Eğer hastada daha önce tespit edilmiş bir kardiyak sorun varsa mutlaka kardiyoloji görüşü alır ve risk durumu değerlendirmesi yapıp devamında anestezi ekibi ile görüşerek ameliyatla ilgili olası durum değerlendirmesi gerçekleştiririz. Yapılan çalışmalar yüksek kilo değerlerinin kalp üzerinde çok fazla yük ve risk oluşturduğu yönünde. Bu nedenle kalp rahatsızlığı geçirmiş obez bir kişi kardiyoloji ve anestezi değerlendirmesinde ameliyat olabilir onayını alırsa ameliyat olmasında çok ciddi bir fayda söz konusudur. Bu durumdaki kişilerin obezite ameliyatından sonra daha yakın takipte tutulmasında fayda vardır. Ameliyat sonrası genel risk ilk 30 gün için daha önemlidir. Zaman ilerledikçe kişinin kilo kaybıyla birlikte kalbi üzerindeki yük de azalır. Bu konuda yapılan geniş kapsamlı bir çalışmada (Obes Surg 2015) obezite ameliyatları sonrası kalbin diyastolik ve sistolik fonksiyonları ile myokard yapısı üzerinde olumlu etkiler oluştuğu bildirilmektedir.

        "TÜP MİDE AMELİYATININ RİSKİ, SAFRAKESESİYLE AYNI"

        İstanbul Bariatrics Kliniği PROF. DR. AHMET TÜRKÇAPAR:

        Morbid obezlerin tedavi edilmemeleri halinde yaşıtlarına göre 10-15 yıl daha erken vefat ettikleri bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Obezite, Dünya Sağlık Örgütü’nün de (DSÖ)) kabul ettiği ciddi bir hastalıktır. Bu hastalarda en önemli ölüm nedeni ani kalp krizi riskinin 6 kat fazla oluşu, diyabet hastalığı ve yüksek tansiyon gelişimine bağlı sorunlar ile kanser gelişiminin artmasıdır. Yapılan araştırmalar diyet, egzersiz ve psikolojik desteğin etkin şekilde uygulandığı hastalarda bile kalıcı kilo kaybetme olasılığının yüzde 2 olduğunu gösterir. En az iki kez uygulanan ve en az 6 ay sürdürülen diyet/egzersiz/psikoljik desteğe karşın kilo verilemiyor, tekrar morbid obez olunuyor ve obezite problemi en az 3 yıldır sürüyorsa bu kişinin mutlaka cerrahi tedavi endikasyonu vardır. Bu noktada hastanın doğru zamanda doğru cerrahi ekiplere yönlendirilmemesi hem tıbbi bir hata hem de zaman kaybıdır. Er ya da geç ortaya çıkacak yandaş hastalıklar açısından bu ameliyat ne denli erken uygulanırsa hasta o denli yarar görecektir.

        ABD’de kalp by-pass’ı ameliyatı için kabul edilebilir ölümcül risk yüzde 2.5 civarındadır ve buna rağmen koroner by-pass yapılmaya devam edilir. Şu anki ölümcül cerrahi risk oranımız yüzde 0’dır. IFSO (International Federation for the Surgery of Obesity) rakamlarına göre tecrübeli merkezlerde tüp mide (mide küçültme) ameliyatının riski safrakesesi ameliyatı kadardır. Diğer taraftan şişmanlığa bağlı kalp damar sistemi hastalıklarında obezite cerrahisinin ölüm riskinde azalma ve kalp fonksiyonlarında düzelme gösteren yüzlerce çalışma vardır. “Curr Opin Cardiol” Dergisi’nde 2011 yılında Dr. Benraoune tarafından bu çalışmalar topluca sunulmuştur. Bilim üretimi adına dünyanın en prestijli ülkelerinden olan İsveç’te yapılan bir çalışmada obezite cerrahisinde 10 yıllık uzun dönem takipte kalp hastalıklarının risk parametrelerinde yüzde 50 oranında azalma tespit edilmiştir. Şişmanlık cerrahisi hastalığın gelişimini durdurup kalp fonksiyonlarında düzelme sağlasa da tıkalı damarları açma özelliği bulunmamaktadır. İdeali, obezite cerrahisinin morbid obezitenin kalp üzerine yaptığı tahribatlardan önce uygulatılmasıdır.

        • Halk arasında “kelepçe” yöntemi olarak bilinen yöntem mide girişine laparoskopik olarak şişirilebilir bir bant takılmasını içeren ve artık popülaritesini hızla kaybetmekte olan en ilkel laparoskopik şişmanlık cerrahisi yöntemidir. Gıda alınımını kısıtlayıp erken doyma yaratması kilo kaybıyla sonuçlanır. Ancak bu uygulamada iştah hiçbir zaman tam anlamı ile azalmaz. Bu bantlar 15 yıl kadar önce ilk çıktığında ortaya çıkan olumlu hava son 10 yıldır giderek değişmiş ve yöntem çok sınırlı bir hasta grubu dışında terk edilmek üzeredir. Mide bandı daha pratik ve geri dönüşlü gözükmesine karşın uzun dönem takiplerde sorunsuz olmadığı görülmüştür. Bu konuda en deneyimli Belçikalı cerrahların 12 yıllık takiplerinde yüzde 50 başarısızlık bildirmeleri tekniğe olan güvenin ciddi biçimde sorgulanmasına yol açmıştır.

        "AMELİYAT SONRASI VÜCUDA YÜKLENMEMEK GEREK"

        Anadolu Sağlık Merkezi Kardiyoloji Uzmanı DR. GÜRSEL ATEŞ:

        Kalp sorunlarını ya da kalp krizini mide küçültme ameliyatlarına bağlamak doğru değil. Aksine mide küçültme ameliyatlarının kalp sorunlarını azalttığını gösteren pek çok bilimsel çalışma var. Ancak yıllarını fazla kiloyla geçirmiş bir kişinin tüm damar sistemine getirdiği yük nedeniyle damarlarının zayıf kişilere göre daha hızlı şekilde yaşlanıp yıprandığını unutmamak gerek. Bu sıkıntılar mide küçültme ameliyatından sonra da sıfırlanmaz. Ameliyat öncesi bir kardiyoloğun hasar tespiti yapması ve damarların yaşını ölçmesi önemlidir. Mide küçültme ameliyatından sonra özellikle de kilo verilmeye başlanan dönemde hastalar yıllardır gerçekleştiremedikleri şeyleri başarmak isterler. Bunlardan biri de aşırı spordur. Burada dengeyi iyi ayarlamak ve vücuda bir anda yüklenmemek gerekir.

        "UYGUN BULDUĞUMUZ TÜM HASTALARA ÖNERİYORUZ"

        Anadolu Sağlık Merkezi Endokrinoloji ve Metabolizma Uzmanı DR. AYŞE SERAP YALIN:

        Mide küçültme ameliyatları kalp hastalıkları açısından tetikleyici bir risk oluşturmaz. Sağlıklı beslenme ve egzersize ragmen kilo veremeyen, cerrahi hakkında yeterli bilgiye sahip, ameliyat sonrası gerekli hayat tarzı değişikliklerine uymaya istekli, psikolojik sorunları olmayan, vücut kitle indeksi (VKİ) > 40 kg/m2 veya VKİ ≥ 35 kg/m2+eşlik eden hastalığı (tip 2 diyabet, kalp hastalığı, uyku apnesi, hipertansiyon vb) olanlara mide küçültme ameliyatı öneriyoruz. Mide küçültme ameliyatları sonrası diyabet gibi hastalıkların kontrol altına alınabildiği doğrudur. Hastayı bu konunun uzmanının takip etmesi ve sağlıklı bir beslenme planı ile düzenli bir egzersiz programı oluşturulması gerekir. Ameliyat sonrası uzun dönemde hastanın sağlıklı bir beslenme planı ve düzenli bir egzersiz programı uygulaması uzman biri tarafından takibiyle kalp sorunu yaşaması ya da kalp krizi geçirmesi beklenmez. Bu hastalar önerilen şekilde sağlıklı kilo verdikleri sürece ameliyat öncesi riskleri giderek azalır.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ