Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Sağlık Ruh Sağlığı Seni EMDR'la unuttum!

        IŞIL CİNMEN

        icinmen@haberturk.com

        HABERTURK.COM

        Yeni yıl için dilekte bulunurken, “Kafa sağlığın yerinde olsun” derim.

        Bence çok önemli o.

        Kafan yani ruhun iyi değilse, tonla paran, fıstık gibi vücudun, yanında arkadaşın, dudağında sevgilin, arkanda annen, baban olsun, pek işe yaramaz.

        Bitmeyen iç savaşında kendi kendini vurur durursun.

        Suçlarsın, korkarsın, panik atak geçirir ağlarsın, ilişkilerini yürütemez, yaptığından tatmin olamaz, öfke ve umutsuzluk nöbetleri arasında mekik dokursun.

        Çoğu insan o labirentten kendi kendine çıkamaz; ama çıkamayacağını da anlamaz.

        Öyle yıllarca debelenir durur…

        Oysa kolu kırılsa hemen doktora koşar; sanki ruhundaki kırık, kolundaki kırıktan önemsizmiş gibi…

        Labirentten çıkmak için pusula ve ışık gerekir.

        Pusula, iyi bir doktor; ışık, etkili bir yöntem.

        Yılın son günlerinde ihtiyacı olanlara umut ışığı olabilecek bir terapi yöntemi anlatacağım.

        Araştırdım, soruşturdum ve etkisine ikna oldum.

        Bugün, EMDR sayesinde “çok kısa sürede hayatım değişti” diyen Meral Pinkler anlatacak.

        (Kendisi de İstanbul Üniversitesi Psikoloji bölümü mezunu.)

        2014’ün ilk haftasında da Uzman Psikolog Emre Konuk’la bu tekniğin detaylarını ve sonuçlarını konuşacağız.

        Adı: EMDR

        Açılımı: Eye Movement Desensitization and Reprocessing

        Türkçesi: Göz Hareketleriyle Duyarsızlaştırma ve Yeniden İşleme

        Bu psikoterapi yaklaşımı, tedavide ilaç kullanmıyor.

        Bugüne kadar 2 milyona yakın kişinin farklı psikolojik rahatsızlıkları bu yöntemle tedavi edilmiş.

        En büyük farkı ise süresi. Klasik bir terapi yıllar sürebilirken EMDR, üç-dört seans gibi kısa bir zamanda etkisini gösteriyor.

        EMDR'a göre psikolojik rahatsızlıklarımızın çoğunun kaynağı işlenmemiş anılar.

        Yani şöyle:

        Normalde beyin, biz yeni bir olayla karşılaştığımızda aldığı bilgiyi işliyor ve kullanılabilir hale getiriyor. O olayın çevresindeki duygu, düşünce, imge, ses, koku gibi bileşenleri de ilişkili anıya bağlayıp bütünleştiriyor.

        Ancak sizi çok rahatsız eden ya da olumsuz duygular hissetmenize neden olan olaylar olduğunda ya da travmatik bir süreç yaşadığınızda bu sistem bozuluyor.

        Duygular, düşünceler, imgeler, sesler, beden duyumları yaşandığı haliyle, işlenmeden depolanıyor.

        Ve yıllar sonra bile kişi, o olayın etkisinden kurtulamıyor; o tortu duygularına, davranışlarına ve nihayetinde karakterine siniyor.

        Hani Gandhi demiş ya:

        “…Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür.

        Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür.

        Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür.

        Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür.

        Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür.

        Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür” diye…

        İşte bazen yaşananlar ve hatta biz çocukken olanlar, karakteri yanlış yönlendiriyor ve kişinin kendisiyle ilgili olumsuz inançları oluşuyor; onlar kadere dönüşmesin istiyorsanız kendinize yardım etmelisiniz.

        EMDR, bu tür izole anıların işlenmesini sağlayan fizyolojik temelli bir terapi.

        Beynin zamanında yapamadığı işlemi yapmasını sağlıyor.

        Kilitli kalmış anının kilidini kırıp danışanın ondan artık rahatsız olmamasını, anıyı yeni ve sağlıklı bir perspektiften görmesini sağlıyor.

        İşe yaradığı alanlar şöyle: kişilik bozuklukları, panik bozukluğu, kaygı bozuklukları, depresyon, komplike yas, rahatsız edici anılar, fobiler, yeme bozuklukları, performans kaygısı, stres kontrolü, bağımlılıklar, cinsel ve/veya fiziksel taciz, cinsel işlev bozuklukları, özgüven sorunları, migren.

        Şimdi Meral’in nesi varmış bakalım…

        Neyin vardı?

        Bir kaç yıl önce psikoloğa gitme ihtiyacı hissettim. Birkaç terapi yöntemi denedim. Biri telkindi, 6 ay sürdü. Daha sonra bir süre klasik psikoterapiye gittim. Ama bunların derdime derman olmadığı anladım.

        Derdin neydi?

        Depresyon. Biraz 30 yaş bunalımı gibiydi. Yaptıklarımın anlamı olmadığını düşünmeye başladım. Kim olduğum, ne yapmak istediğim konusunda sürekli sorgulama yapıyordum. Varoluşsal bir kaygı içindeydim.

        İlişkiler?

        Ve ilişkilerimde sıkıntı yaşıyordum.

        EMDR’ı nereden duydun?

        Bir arkadaşım bu terapinin onun için çok faydalı olduğunu söyledi. Kısa sürdüğünü söylediği için ben de merak ettim. Çözüm odaklı bir terapi; ben de kişisel olarak kısa vadede çözüm yaratana değer veren biriyim. İlk seansta doktorum ne olduğunu açıkladı, sonra da başladık.

        Neymiş peki?

        Bir nevi unutturma, daha doğrusu duyarsızlaştırma. Geçmişte yaşadığın kötü olaylar yeniden işleniyor ve o anıya karşı duyarsızlaşman sağlanıyor. Böylece bugünkü hayatını etkileyen semptomlar tedavi ediliyor.

        İyi de nasıl yapıyorlar bunu?

        İlk önce hangi anılar üzerinden çalışacağınız belirleniyor. Konuşarak… Daha sonra terapistin elindeki resimlerden o anıyı temsil eden bir resim seçiyorsun ve onunla ilgili duygularını anlatıyorsun. Resme odaklanıyorsun ve negatif olan her şeyi düşünmeye başlıyorsun. Düşünüyorsun, hissediyorsun, aynen eskisi gibi yaşıyorsun.

        Ağlıyor musun?

        Birçok tepki verebilirsin. Ağlama, öfke krizi, kıskançlık, çaresizlik…

        Sonra?

        Sonra kontrolsüzce düşünmeye, zihninden geçen imgeleri fark etmeye başlıyorsun. Bu sırada terapist parmaklarını iki yöne doğru hareket ettiriyor, onu takip ediyorsun. Bunun beynin iki yarısını da harekete geçirdiği söyleniyor.

        Hipnoz gibi değil, bilincin tamamen açık değil mi?

        Tabii açık. Bu esnada her iki elinde de titreşim veren küçük aletler oluyor ve kulağında da “tık tık” benzeri sesler çıkaran bir kulaklık. Görüntüler geliyor, geliyor, geliyor. Sonra ara oluyor, gördüklerini aktarıyorsun. Bu hareketler 90 saniye arayla tekrar ediliyor. Terapist, “Hadi bakalım, bir daha” diyor. Kaldığın yerden tekrar başlıyorsun.

        Bu süreçte olan ne?

        Negatif duyguların ve inanışların pozitife çevrilmesine çalışılıyor. O uyaranlar sürekli geldikçe ve sen düşündükçe daha net görüyorsun. Görüntüler sürekli karşına geliyor. Ama gelirken, uyaranlar onu etkisizleştiriyor. Geçmişte olanla, bugün arasında sağlıklı bir bağ kurulması sağlanıyor. Düşünürken, ses ve ritimle odağın değişiyor. Hem farkındalık artıyor, daha derin düşünmene neden oluyor ama aynı zamanda hissizleştiriyor. Yani bir süre sonra o 'an'ı düşündüğünde sana bir anlam ifade etmiyor. Üzülsen bile kahrolmuyorsun.

        Etkisizleştirdiğin anı neydi?

        15 yıl önce yaşadığım bir kayıp. Sorunlarımın kaynağının bu kayıp sırasında yaşadığım travma olduğunun farkında değildim. Bu terapi sırasında ortaya çıktı.

        Nasıl?

        İlk başta hikâyemi anlattım. Birkaç hikâye vardı hayatımı etkileyen. Terapist birini seçmemi istemişti ve ben başka birini seçmiştim.

        O seçtiğin kesin aşktır…

        Evet, ilişkiler konusunu seçmiştim. Sonra terapi esnasında gözümü kapadım ve düşünceler belirdi. Olayları gördüğün zaman birbirlerine bağlanıyorlar ve kaynağa kadar iniyor. Bir aşk hikâyesinden yola çıkıp sonunda bir kayıpla karşılaştım.

        Kendi hayatının filmini izler gibi…

        Aynen öyle. Kendi geçmişini izleme fırsatı veriyor sana. Hiç beklemediğin kareler çıkıyor ve onları görünce bütünlük oluşuyor. Birden esas sorunu fark ediyorsun ve onun üzerine yoğunlaşıyorsun.

        EMDR için, Eternal Sunshine of the Spotless Mind* (Sil Baştan) filmindeki gibi demişler sözlükte. Öyle mi gerçekten?

        Unutmuyorsun ama hatırladığın olaydan artık etkilenmiyorsun. Bu yönüyle benzetilebilir.

        Bu süreçte terapist konuşuyor mu?

        Hayır, konuşmuyor. Sen sadece anılarını düşünüyorsun.

        Sen konuşuyor musun?

        O sırada konuşmuyorsun. Terapinin sonunda bir konuşma oluyor.

        Kaç seans gittin?

        Daha üçüncü seansta “bende ciddi bir farklılık var” diye hissettim. Altı seansta sorunum çözülmüştü ama ben kendi isteğimle yedindi seansa da gittim. Emin olmak istedim.

        Yedinci seansta ne anladın?

        Devam etmenin anlamı olmadığını anladım, konuşacak bir şey kalmamıştı. Artık iyi hissediyordum, bunu görmem hayatımı değiştirdi.

        Bu deneyim sonraki yıllardaki davranışlarını etkiledi mi?

        Düşüncemi değiştirerek hislerimi ve böylece davranışlarımı değiştirebildiğimi gördüm. Bu büyük bir bilgi, bu bilgiyi içselleştirdim. Kendi düşünce paternimi buldum. Yani “neyi nasıl yanlış düşünüyorum”u buldum ve çözüm bulma yöntemimi değiştirdim.

        Terapiye gitmeden önceki Meral’i üç sıfatla tanımla.

        Kendini suçlayan, ne yapacağını bilmeyen, karamsar.

        Sonrası?

        Kendinden memnun, çözüm bulabilen ve pozitif.

        Sihirbazlık gibi geliyor hala…

        Birisi dokundu diye değişmiyorsun, senin uğraşman, o bakış açısını idrak etmeyi istemen lazım.

        *Eternal Sunshine of the Spotless Mind, (2004 yapımı film): Clementine, ayrıldığı Joel’i unutarak mutsuzluğunu bitirebileceğini düşünür. İnsanların hafızalarını temizleyen bir doktora gider. Joel ile ilgili tüm anılarını sildirir. Bu durum karşısında hayal kırıklığına uğrayan ve Clementine’i unutmak için aynı prosedürü kendi üstünde uygulatmaya karar veren Joel, laboratuarın yolunu tutar. Fakat işlemin bir noktasında, kaybetmek istemediği hatıralarla karşılaşır. Vazgeçmek ister. Clementine’ı içinde tutmak ister. Ama uyku halindeyken sesini duyuramaz. Ve Clementine’ı zihninin içinde saklamaya çalışır. Birlikte Joel’in zihninde bir yolculuğa çıkar ve birbirlerini kaybetmemeye çalışırlar

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ