Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Spor Futbol Messi'nin rüzgarında Ronaldo - Futbol Haberleri

        Euro 2016 nihayet bitti. Doğrusunu söylemek gerekirse modern futbol döneminin en sıkıcı maçlarına sahne olan turnuvalarındandı. Finali de aynı ölçüde sıkıcıydı. Statlarda ve ekran başında şampiyonayı izleyenler sıkıntıyı giderecek eğlence unsurları bulmak için turnuvanın suyunu sıktı.

        Kepsler, fotomontajlar, videolar her yerdeydi. Hem de son dakikaya kadar. Ufukta, Boateng’in ceza sahasında İtalyanlara karşı yaptığı dansın ötesine geçebilecek bir hikâye görünmüyordu ama imdada her zamanki gibi Cristiano Ronaldo ve Messi yetişti.

        Hangisi daha iyi ?

        Kulüpler düzeyinde her türlü başarıyı tatsalar ve bir çırpıda kendilerinin dahi sayamayacağı kadar madalya, ödül, unvan toplasalar da milli takımlar düzeyinde kupa kaldıramamış iki süper yıldızın destekçilerinin kolaylıkla ve seri bir şekilde en iyisi olduklarına dair karşı argümanı çürütmek için bir “ama” ürettiği; belki de kimsenin cevabına ikna olmayacağı bu tartışmanın ve sorunun harareti aslında biraz azalmıştı.

        Belki de Messi’nin çoktan Ronaldo’dan iyi olduğu düşünülüyordu. Ne de olsa başarılarını daha sık tekrarlamıştı. Hatta başarısızlıklarını da.

        MESSİ'NİN HEDEFİ VE RONALDO

        O’nun önüne konan havuç Maradona’nın başardığına ulaşarak, küçük yaşta ayrıldığı ve bağlarının çok güçlü olmadığı Arjantin’in 23 yıllık şampiyonluk tabusunu yıkması ve milli bir kahramana dönüşmesiydi.

        Cristiano Ronaldo’dan böyle bir beklenti yoktu. Portekiz’in tarihinde hiçbir büyük turnuva kazanamaması ve Ronaldo’nun ülkenin ulusal futbol efsanesi olarak görülen Eusebio’yu çoktan aşmasından dolayı olabilir

        Oysa sıkıcı Euro 2016 sürpriz bir hikâyeyi beraberinde getirdi ve Ronaldo’nun kaptanı olduğu Portekiz uzata uzata finale çıktı. İşler değişti. Kısık ateşin altı yine açıldı.

        Messi mi Ronaldo mu ?

        Bu soru ne de olsa her zaman bulunmaz bir tiraj ve reyting nimeti.

        Modern futbolun en büyük kişisel rekabetinde çalımlar, goller, kupalar, ödüller çokça kullanılmıştı. Servetler, sevgililer, çocuklar, hayır işleri bile izleyenlerin daha da zalimleştirdiği bu yarışmanın sıradan birer malzemesi olarak kanıksanarak havada uçuşmuştu.

        Şöhretin bedelinin ağırlıktan taşınamaz hâle geldiği an ise Euro 2016 finalinde Ronaldo’nun sakatlanarak gözyaşlarını tutamadığı dakikaydı.

        REKABETİN ACIMASIZLIĞI

        İki hafta önce, Copa America finalinde Şili karşısında, Arjantin formasıyla kariyerinin üçüncü milli finalini kaybederek Maradona ile sokuşturulduğu nostaljik rekabeti yüzündeki ekşi ifade ve ağlayan bakışlarıyla terkeden Messi; Ronaldo’nun kirpiklerinden süzülen göz yaşlarına yaslanan kelebeğin üzerine gülümseyen bir fotoğrafıyla saniyeler içerisinde monte edilidi ve dağıtıma verildi. Işık hızıyla da tüketildi.

        Sporu, kahramanlarına duyulan hayranlık ve ilgiyi kimin en iyisi olduğu tartışmasıyla parlatmak yeni bir şey değil.

        Bird vs. Magic, Zico vs. Maradona, Muhammed Ali vs. Joe Frazier, Tom Brady vs. Payton Manning, Pete Sampras vs. Andre Agassi, Evert vs. Navratilova, Ian Thorpe vs. Van den Hoogenband, Joe DiMaggio vs. Ted Williams, Senna vs. Niki Lauda gibi farklı dallardan, tartışılan sayısız örnek var.

        Çağdaşlarından ayrıştırılıp, gelmiş geçmiş en iyiyi bulma çabaları da cabası. Pele, Maradona, Messi, gerçek Ronaldo, Cristiano Ronaldo, Michael Jordan, Kobe Bryant, Steffi Graf, Serena Williams… Liste uzar.

        Günümüzün farkı ise kahramanları anti kahramanlaştırarak kutuplaştırmak; kariyerleri, başarıları, ödülleri ve yetenekleri üzerinden yarıştırmak ve suyun akmadığı yerde de yapamadıkları üzerinden tartışmayı yeniden cilalamak, antipati ögeleri

        yaratarak sarmalı genişletmek.

        KUSUR BULMA KÜLTÜRÜ

        Andy Warhol, “herkes bir gün 15 dakikalığına meşhur olacak” dediğinde haklıydı ama sanırım, bunun herkesin 15 dakikalığına gazeteci, bilirkişi, trend öncüsü olacağı bir ortamda gerçekleşeceğini düşünmemişti.

        Yürürse diye üretilen sonsuz ve yetişilemez hikâye ve içeriklerin göbeğinde, ekranların etrafında süren, deliliğe ulaşmış bir sanal döngünün merkezindeyiz.

        Bu devasa sirk bir yerinden ister istemez herkesin merak radarına dokunuyor ve yaşaması için hunharca bir yenilik ve hıza ihtiyaç duyuyor. Attığı her adımı haber değeri taşıyan ünlüler hâlâ sıradan insanların önünde ve haberi daha da parlatmak için ilk etapta rekabet yeterli.

        Ronaldo’nun garip çığlığı, Messi’nin Dünya Kupası’nın yanından geçerken saklayamadığı özlem dolu, kederli bakışı, abartılı kıyafetler, aksesuarlar, şişkin hesap cüzdanları, vergiler… Hiç olmadı polemik konusu olabilecek bir demeç yakalamak kâfi.

        Son vakalar Ronaldo’nun İzlanda’ya küçük düşünen takım demesi, Gunnarsson’a formasını vermemesi. Elbette karşısına konan Messi ve Afgan çocuk hikâyesi.

        Şu an Cristiano Ronaldo artık Messi’nin başaramadığını başardı ve her şey unutularak tersyüz oldu. Bazıları Ronaldo’yu ilahlaştırarak, bazıları da Messi’yle dalga geçerek ortamın keyfini sürüyor. Photoshop ürünü montajlar, kepsler, memeler durmaksızın yağıyor. Nostaljik rekabetlerin daha saf görülmesi ve günümüzün süper yıldızlarının geçmiştekilere, en azından gönüllerde bir türlü su götürmez üstünlük kuramaması bu sebeple olabilir.

        Halbuki Cristiano Ronaldo daha iki hafta önce, kaçırdığı penaltının ardından ağlayan Messi için şöyle diyordu:

        “Penaltı kaçırmak sizi kötü bir oyuncu yapmaz. Messi’yi gözyaşları içinde görmek üzücüydü.”

        YILDIZLAR DA İNSAN

        Keyif almak için oyunu izleyenlerin süper yıldızların insani taraflarını, duygularını hiçe saymasına ve uzaylıymış gibi görmesine dayanamayan Dan Gaspar yakınlarda Cristiano Ronaldo hakkında bir hikâye anlattı.

        Hikâyenin kahramanı kemik kanserine yakalanan bir delikanlı olan Brandon. Gaspar’ın yakın arkadaşı John Moreira’nun oğlu. Ya bacağı kesilecek ya da kemoterapi alacak. Ampüte olmakla zehirlenerek ölmek arasında berbat bir seçim.

        Brandon bir futbol aşığı ve kahramanı Cristiano Ronaldo. Belki bir gün onun gibi olmak umuduyla bacağından olmaktansa kemoterapiyi seçiyor ama kanser yayılıyor ve diğer organlarına sıçrıyor.

        Vazgeçmek işten bile değil. Herkes Brandon’a cesaret aşılamak ve destek vermek için etrafında fır dönüyor. Bir kere kanser olduğun ve bu bilindiği zaman tüm hayatın rayından çıkarak kanserin etrafında dönmesi durumunu dibine kadar deneyimliyor.

        Ölümün; inkâr, öfke, pazarlık, depresyon ve kabullenmeyle seyreden aşamalarından geçmesi beklenen Brandon, gitgide eriyen vücudu ve oksijen tüpüne bağlı günleri, zayıflayan sesine rağmen inkâr ve öfkeyi pas geçerek çevresini sakinleştiriyor. Tanrı’nın iyi olduğunu ve kızmamalarını söyleyerek pazarlık evresine geçiyor.

        Bir dileği var. Old Trafford’a gidip Ronaldo’yu izlemek. Moreira bu dileği için Gaspar’ı arıyor ve yardımcı olmasını istiyor. Gaspar, aylar sürebilecek menajer, avukat, kulüp yönetimi sürecini es geçerek Ronaldo’ya ulaşmak için dönemin milli takım hocası Carlos Queiroz’u arıyor.

        SON NEFESE KADAR

        Manchester United deplasmanda Chelsea’ye konuk olacak ve Brandon, efsanesini izlemek için televizyonun başındayken bir telefon geliyor. Arayan Ronaldo. İdolüyle konuştuğuna inanamayarak Dünya’nın en mutlu çocuğu olduğunu haykıran Brandon, o anı günlüğünde şöyle ölümsüzleştiriyor:

        “Ronaldo ile konuştum. Artık cennete gidebilirim.”

        3 Ekim 2008’de, henüz 16 yaşındayken hayatını kaybeden Brandon’un mezarında Ronaldo’nun gönderdiği imzalı forma, resim ve kramponlar hâlen duruyor. Mezar taşında Ronaldo’dan gelen bir mesajle birlikte.

        “Gerçek şampiyonlar son nefesine kadar mücadele edenlerdir. Brandon benim için öyle biri.”

        Cristiano Ronaldo dün gece Dimitri Payet’in darbesiyle sakatlandıktan sonra ısrarla sahada kalmaya çalışırken, hiç tanışmadığı Brandon aklına bir an geldi mi bilinmez ama ona verdiği öğüdü sonuna dek, kenarda olduğu anda dahi tuttu.

        12 yıl arayla gözyaşlarının anlamını değiştirdi.

        DAHA İYİ BİR FUTBOL İÇİN

        Bu hikâye çok kez karşınıza çıkacak ama olduğu gibi yüceltilmeyecek. Karşısına milli takımı bırakan Messi’nin basiretsizliği konulacak. Kararından çark ettiği an yuh sesleri ve gülüşmeler daha da artacak. Cehennemde birbirlerini sürekli aşağı çektiği için başlarına zebani konmayan Türklerin hikâyesine benzer bir döngü.

        Oysa eşsiz ve cennet gibi doyumsuz bir rekabetin içindeyiz. Messi’nin dediği gibi bütün bunlar “medyanın icadı.” olsun ve Ronaldo’nun söylediği gibi umarım aralarındaki bu rekabet Messi için de bir motivasyon unsurudur ki, daha iyisini izleyebilelim.

        Kusursuzluk arayışında bulunan kusurlara, oyunu izlemenin brokoli sıkıcılığına ulaştığı zamanlarda bile, kimi sevimsizliklere rağmen sahadaki emek, sevinç ve hüznün gözyaşlarıyla futbol her spor gibi fazlasıyla güzel.

        Bugün en iyiyi belirleyen Gignac’ın direkten topu, iki yıl önce Higuain’in iki adım önde kalmasıydı. Yarın başka bir şey olacak.

        Tadını çıkarın.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ