Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Spor Futbol 2018 Dünya Kupası Elemeleri Türkiye - İzlanda maçının yazar yorumları - Futbol Haberleri

        EURO 2016 Elemeleri’ndeki gibi İzlanda’yı yıkıp 2018 Dünya Kupası’na gitmekti hayalimiz ama ne umduk ne bulduk!

        Eskişehir’deki muhteşem taraftara rağmen 3-0’lık hezimetle kahrolduk. Balıkçılar karşısında özellikle savunmada inanılmaz hatalar yapıp Rusya yoluna havlu attık. Milliler, ‘akıllı’ oynayan İzlanda’nın ördüğü duvarı aşmakta zorlanırken Finnbogason, G. Sigurdsson ve Magnusson’la ilk 15’te 3 kez kalemizi yoklayan konuk ekip 32’de Gudmundsson’la öne geçti: 0-1.

        3 dakika sonra Bjarnason farkı ikiye çıkarırken ilk yarı böyle sona erdi: 0-2. 2. yarı başlarken zaten az olan umudumuzu 49’da Gunnarsson’un kafa vuruşunda topu kale ağzında tamamlayan Arnason bitirdi, uyuyan defans yine evlere şenlikti: 0-3.

        Yarattığımız nadir tehlikelerde kaleci Halldorsson geçit vermedi. Milliler, Rusya’daki kupaya gidemeden ‘elveda’ dedi.

        SERDAR ALİ ÇELİKLER: OYUN MANTALİTESİ DEĞİŞMELİ

        Yediğimiz üçüncü golden sonra maçın istatistiklerine baktım. Adım gibi emindim ama tam oranı öğrenmek istedim. Rakibin 5-6 kornerine karşı hiç korner atamamış, 6 isabetli şutuna karşı sadece 1 isabetli şut atabilmiş, toplamda 4 şut çekebilmiş, kalemizde 15 tane şut görmüşüz. Ama top yüzde 65 bizdeymiş.

        Bizim kulüplerimizin de, Milli Takımımız’ın da sorunu bu. Topa sahip olmayı futbolun her şeyi sanmaya başladık. İzlanda yapabildiklerini iyi yaparak, kısıtlı yeteneklerine uygun bir anlayışla, oyun planlarına sadık kalarak son 3 turnuvadır bütün Avrupa’nın saygısını kazandı. Şimdi diyebilirler ki; “İzlanda’ya beraberlik yetiyordu. Biz kazanmak zorundaydık. O yüzden adamlar topu bize bıraktılar. Kendileri de gelip gelip attılar. İzlanda da kazanmak zorunda olup önde oynadığı zaman kaybedebilir.”

        Bu görüşün yanlış olduğu İzlanda deplasmanındaki maçlardan belli. Biz ne zaman İzlanda’ya gitsek adamlar baskılı başlıyor, bizim yarı sahamızda oynuyorlar. Çatır çatır yeniyorlar, bizi de gönderiyorlar. Peki biz niye yapamıyoruz? Çünkü biz set halinde yarı sahasında bekleyen takımları aşamıyoruz. Çünkü bu takımları aşabilmemiz için rakip ekarte eden futbolculara ve oyunlara ihtiyacımız var. Oyunla sete yerleşmiş rakibi çözemiyorsak, oyuncuyla çözmek zorundayız. Sözde bizim yıldızlarımız daha fazla.

        İzlanda’yı EURO 2016’ya götüren Lars Lagerback, şöyle bir demeç vermişti: “Bir gün İsrail deplasmanına gittik. Avrupa’nın en uzak mesafesiydi. Ve aktarmalı gittiğimiz için bir havaalanında tam 6 saat ikinci uçağı bekledik. Bu sürede birkaç tanesi Premier Lig’de oynayan, hemen hemen tamamı ülke dışında futbol oynayan futbolcularımın bir tanesi bile surat asmadı, sıkılmadı, şikayet etmedi. O zaman harika bir takımda olduğumu anlamıştım.” Bizim yıldızlarımız (!) ise Fransa’da kampta Fatih Terim hocalarına “Söyleyin o hocaya, bu takım yıldızlar takımı. Teknik direktör takımı değil” demeyi marifet sandılar.

        Evet kaliteli oyuncu sorunumuz var. Ama ciddi yerli hoca kalitesi sorunumuz da var. Bizim artık kapanan savunmaları aşmayı bilen çizilmiş hücum planlarına sahip hocalarla yola devam etmemiz lazım. Yeni futbol düzeninde dikine pas, diagonal pas veya dribbling ile rakip eksiltmemiz şart. Bunu yapabilecek oyuncularınız yoksa, buna uygun oyun planlarınız olmalı. Biz bu grupta 4. torbadaki takımdık. Hak ettiğimiz yerde bitiriyoruz. Fatih Terim hatalarının bedelini ödedi. “Teknik direktör değil, yıldızlar takımıyız” diyenlerin de bedel ödeme zamanı geldi.

        ATİLLA TÜRKER: FACİA!

        Nasıl izah etmek gerekir dünkü maçı? Kötü oyun... Berbat skor... Ve biten hayaller.

        Kabus gibiydi dün.

        Hırvatistan maçı sonrası doğrusu çok ümitlendik. Aldık kalemi kağıdı bin türlü hesap yaptık. Yok şöyle olur, yok böyle olur. Hayallere daldık.

        Sonra ne oldu? Gerçekleri gördük. Büyük bir facia yaşadık. Yıkıldık.

        Çok iyimseriz. En ufak bir başarıda havalara uçuyoruz. Gerçeklerden uzaklaşıyoruz.

        Tablo her bakımdan berbattı dün... Mücadeleye kötü başladık. Kötü devam ettik. İster istemez “Biz bu oyunla biraz zor gol atarız” dedik. Zorlandık. Çoğalamadık. İyi pas yapamadık. Etkili olamadık. Cılız gelişen ataklarımızla tehlike yaratamadık. Sabun köpüğü gibi söndük. Golü kalemizde gördük. Yıkıldık. Ardından bir gol daha... Çöktük.

        İkinci yarı çok mu farklıydı sanki! Yine yetersizdik. Yine etkisizdik. Yine çaresizdik.

        Kabul, zordur bu tür maçları oynamak. Ama insan yine de dünkü tablo karşısında isyan etmeden duramıyor.

        Hangi oyuncuyu yazalım şimdi! Elle tutulacak bir tarafları yok çünkü... Kalemiz kevgire döndü. Savunmamız delik deşik oldu. Orta sahamız döküldü. Gol yollarında da kimse yoktu.

        Elbette ki aklımızda deli sorular var. Ama cevapları yok. Kötü günde konuşmak doğru değil elbet. Yine de soralım. Volkan Şen niye bu kadroya alındı? Hadi bunu geçelim. Cengiz niye çıkartıldı? Bilen var mı! Sorduk, soruşturduk, kimsenin malumatı yok! Hemen belirtelim. Derdimiz bir oyuncunun varlığı ya da yokluğu değil. İnsan değişik şeyler düşünüyor. Öncesinde Oğuzhan muamması, sonrasında Volkan Şen tartışması, şimdi de Cengiz bilmecesi. Neyse... Lucescu elbet bir şeyler anlatacak. Ama bakalım kim inanacak.

         Topla oynamadan 3 gol attılar!
        Topla oynamadan 3 gol attılar! A Milli Takım’ın İzlanda’ya mağlup olduğu maçta istatistikler de dikkat çekiciydi. Konuk ekip maç boyunca sadece 140 isabetli pas yapıp, yüzde 31 oranında topla oynadığı ve 7 isabetli şutta 3 gol bulup mücadeleyi 3-0 kazandı. Ay-Yıldızlılar ise 551 isabetli pas ve yüzde 69 topla oynama oranına rağmen sadece 3 kez kaleyi bulabildi.

        Size bir şey söyleyeyim mi! Yaşanılanlar çerçevesinde şu görüşü taşıyorum: Lucescu bu sezonu zor çıkartır. Allah kendisine uzun ömür versin ama milli takımdaki ömrünün fazla olacağını sanmıyorum. Yanlış anlaşılmasın. Kötü finalden dolayı değil, kötü tercihlerinden ve izah edilmesi zor icraatlarından dolayı bunu düşünüyorum.

        Bu saatten sonra artık ne olacak? Fin hamamında terleyeceğiz önce... Ardından... Yakın bir zaman sonra... Bugüne kadar Milli Takımımız’a hizmet eden bazı isimlerle yolların ayrılma zamanı geldi. Sağ olsunlar, varolsunlar. Çünkü şunun da zamanı geldi. Pırıl pırıl genç yeteneklerimiz de bu onurlu formamızı giysin artık. Milli Takımımız’ın geleceği, yedek bırakılan genç yeteneklerimizde çünkü.

        ESKİŞEHİR SEYİRCİSİ

        Helal olsun. Yediğimiz gollere rağmen coşkularını hiç yitirmediler.

        EMRE MOR

        Oyuna girdikten sonra yaptığı her hareketle yüreğimizi hoplattı.

        Şurada Paylaş!

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ