Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi ‘80’lere kadar tek tip bir hayat yaşamışız’

        Selin ÖZAVCI / GAZETE HABERTÜRK

        A yçe Ayyıldız, hizmet sektöründe geçen 25 yıllık profesyonel iş hayatından sonra, yazarlık hayalini ilk kitabı “Biz O Zamanlar Baaçede Oynardık” ile gerçekleştirdi. İlk ayda 3. baskısını yapan kitap, aslında daha basılmadan önce on binlerce takipçisiyle Facebook sayfasında buluşmuştu bile... Çocukluğu 70’li yıllarda geçen, 70’li yıllara dair anıları canlanan 50 bine yakın takipçisiyle o günlere dair bir gönül bağı kurdu. Biz O Zamanlar Baaçede Oynardık, Ayçe Ayyıldız’ın 1974 senesinde ilk kez bahçeye oynamaya çıktığı Kalamış Erguvan Sokak, Rüya Apartmanı’nda geçen çocukluğundan kalan tatlı anılarla dolu. Ne var ki bu anılar sadece ona ait değil! Kitapta anlatılanlar; mevsim bahar olunca bahçeye çıkıp karakış gelene kadar da sokakta oynayan çocukların, anneleri tarafından kaş-gözle idare edildiği, bayram harçlıklarının oyalı mendiller içinde verildiği, eli öpülen dedelerin mis gibi kolonya koktuğu, dut ve cevizin ağaca tırmanıp yenildiği, merdaneli çamaşır makinesine el kaptırılacak diye korkulan çamaşır günlerinin olduğu 70’li yıllardan kalan, anonim hale gelen anılar...

        Beyaz yakalı bir çalışanken ilk kitabınızı yayınladınız ve bir ay içinde 3 baskı yaptı. Yazarlık maceranız nasıl başladı?

        Dedemin anlattığı, 60 yıl önce yaşadığı bir aşk hikâyesi vardı. 18 yıl önce vefat etmeden de günlüğünü bana vermişti. Elimde günlüğü cenazeden dönerken; “Bir gün kısmet olsa da, bana anlatılan bu aşk hikâyesini yazabilsem” derken, yazarlık düşüncesinin ilk tohumunu ektim. Duygu ve düşüncelerimi kelimelerle nasıl ifade edebilirim, daha bol kelime nasıl kullanabilirim diye düşünürken bir buçuk sene önce her şey kendiliğinden gelişti. Kuzenimin doğum gününde son derece basit bir dille, çocuk ağzımdan çıkanlarla, ağlamaktan ekranı göremeyerek bir yazı yazdım. Sonra taşkın bir şekilde yazılar gelmeye devam etti... Baktım ki yazmaya devam ediyorum, destek almak için iki yazı atölyesine daha katıldım. 3 ay sonra profesyonel iş hayatını bırakıp anılardan hatırladıklarımı kelimelerle ifade etmeye başladım.

        İlk kitabınızın türünün anı olmasını planlamadınız anlaşılan; ilham kaynağınız ne oldu?

        Başında böyle olmasını planlamamıştım, bir kapak açıldı... Yazdıkça da paylaşmak istiyordum; zaten yazdığın değil okunduğun an yazar oluyorsun. Bunun üzerine Facebook’ta “Biz O Zamanlar” diye bir sayfa açtım ve ilk ayda 10 bin kişi takip etmeye başladı.

        Farklı yaş gruplarından 50 bine yakın takipçiniz var, nostalji hissinin mi etkisi var bunda?

        50 bin civarında geribildirim aldım. Kullanım yaş ortalaması 60 ve birçoğu bana “yavrum” diye hitap ediyor. Mühim olan ne kadar geri dönüş aldığımdı. Sosyal medyada yazdıklarıma “Bir gün basılmasını hayal ettiğim kitaptan alıntılar!” şeklinde not düşmeye başladım. Ben hayali yüksek sesle söyleyince gerçekleştirme olasılığını artırdığıma inandım; kelimeler sihirli gibiydi ve hatırladıkça da yazamaya devam ettim... Ortak anılarda buluştuğumuz bir gönül birliği oluştu. Uzmanların söylediklerinden yola çıkarak düşünüyorum ki; bugününden mutlu olmayan yarınını da planlayamaz. Çocukluğun güvenli ve mutlu günlerine sığınıyor, o mutlu, huzurlu günleri düşünüp konuşarak yalnız olmadığımız hissinde buluşuyoruz.

        Peki o bağ nasıl kuruldu?

        Yorum yazanların kurdukları o kadar çok benzer cümle var ki: “Sanki benim evimdesiniz”, “Birlikte büyümüş gibiyiz, sanki benim çocukluğum... Anlayabildiğim kadarıyla 80’li yılların başına kadar toplum olarak tek tip bir hayat yaşamışız. Bu kitabı kendim için yazdım, bunlar benim anılarımdı. Okuyanlar satır arasında kendi mutlu çocukluğuna ait bir şeyler yakaladı, birlikte çok gözyaşı döktük, unutulan şeyleri birlikte anımsadık. Unutulanları hatırlamak insana kendini iyi hissettiriyor.

        Birçok beyaz yaka çalışanının, gizli hayalini gerçekleştiren şanslı azınlıktansınız...

        Ne zaman ki rahat olursun işte o zaman yazarsın, düşüncesi bir yanılgı. Yazmak biraz kendinle tartışmak, biraz hızlı bir devinim istiyor. Hayli yoğun bir dönemdeyken, sabah 05.30’da Bebek’e gelip, mesai başlama saatine kadar yazıp sonra günlük mesaiyi bitirip, eve koşup tekrar yazarak geçirdim günleri.

        'SANKİ CAMDAN SESLENİYOR'

        Facebook sayfanızda orta yaş üzeri takipçilerin yorumları evin penceresinden bahçede oynayan çocuğuna seslenir gibi...

        Belirli bir yaş üzeri Facebook kullanıcısı; çocukluğumda camdan sarkıp aşağı seslenen apartman komşularımızla aynı ruh halinde. Kendi reel kimlikleri, duygu ve düşünceleriyle oradalar.

        Eskiden markaların sosyal medyada görünürlüklerinin artması için çalışıyordunuz. Kitlenizin kendiliğinden oluşması tesadüf mü?

        Yılların sosyal medya ve pazarlama deneyimimle söylüyorum ki yazılan her yorum değerli. Yazılanları takip edip, samimiyetle karşılık verince işin kıymeti ortaya çıkıyor.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ