Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Pazar Oşinograflar efsanelere karşı

        HT PAZAR / AYŞE ÖZEK KARASU

        Ay’a Seyahat, Denizler Altında 20 Bin Fersah da idare ederdi ama, merakımı esas kurcalayan dünyanın tam da çekirdeğine yapılan yolculuktu. Çünkü Ay’a zaten gidilmişti. Bizim zamanımızın çocukları hayal gücünü biraz da Jules Verne serüvenlerine göre kurgulardı. Tabii zaman içinde köhnediler. Kızım o romanları asla okumadı, bütün ısrarlarıma rağmen reddetti. Küçük Vampir’lere, Pıtırcıklar’a daldı. Öyle de olmalıydı. Değişen zamanlar hayalleri de farklı şekillendirmeye başladı. Sonra, kızımla Jules Verne’de değil ama mitolojide buluştuk. Bahtı kara Persephone’nin Hades’e doğru hüzünlü sonbahar yolculuklarını, Eros ile Psyche’nin hikâyesini birlikte okuduk. Sonra Ege sularında, deniz serüvenlerine daldık. Nereus’un su perisi kızları Nereidler’e, Odysseus tayfasını baştan çıkaran Sirenler’e doğru. Erkek efsanelerde, denizlerdeki her türlü musibet hep kadınların başının altından çıksa da, o perilerin, cadıların da trajik karakterler olduğuna inandık. Aynı Andersen’in o içli mi içli Küçük Denizkızı masalındaki gibi. Sevdiği prens uğruna denizlerdeki uzun ömrünü feda eden, sonra fena halde aldatılan, buna rağmen sevdiği erkeği öldürmeye kıyamadığı için denizlere dönme fırsatını tepen zavallı Küçük Denizkızı. Ya da Ren Nehri’nde gemicileri türlü belâya sürükleyen güzeller güzeli Loreley. O, Küçük Denizkızı gibi yarı balık-yarı insan değildir ama su âleminden bir varlıktır. Sevgilisi tarafından terk edilmişliğin öcünü alır erkeklerden. Bir yandan altın tarağıyla altın rengi saçlarını tararken, mırıltılı şarkısıyla ölüme sürükler onları. “Cadı”nın cezası ölümdür ama, bir manastıra kapatılmasına karar verilir. Atlılar manastıra götürürken, aşk acısı içinde kıvranan Loreley kayalıklardan nehre atlayarak kıyar canına.

        DENİZKIZI PARANOYASI

        Şimdi Amerikan Oşinografi Dairesi çıktı, bütün efsaneleri elinin tersiyle itiverdi, hayalleri söndürdü. “Denizlerde insansı varlıkların yaşadığına dair hiçbir kanıt yoktur” dedi. Discovery kanalındaki Animal Planet’in bir belgeseli üzerine, hiç üzerine vazife değilken bu açıklamayı yapıverdi. Amerikan Oşinografi ve Atmosfer Dairesi, normalde balık rezervleri ve iklim değişikliklerini takip eden kendi halinde bir kurum. Ancak Animal Planet, denizkızlarının varlığına dair ipuçları bulunduğunu anlatan ve bazılarına son derece inandırıcı gelen öyle bir animasyonlu belgesel yayınlıyor ki, Oşinografi Dairesi’ne talep yağmaya başlıyor. İlle “Resmi bir açıklama ile denizkızlarının varlığını siz de doğrulayın” diye. Belgesel, iki uzmanın da açıklamaları ve hafif korkutucu animasyon eşliğinde, mağaralarda denizkızını andıran çizimlere rastlandığını, deniz altından bazı sesler alındığını, kitleler halinde kıyıya varan balinaların yaralarında da denizkızı izleri olduğunu ballandıra ballandıra anlatıyor. Dahası, bir denizkızına ait olduğu tahmin edilen kalıntılar bulunduğu da ileri sürülüyor. Discovery, animasyonlu programın tamamen bilimkurgu olduğunu daha sonra açıklasa da, yetmiyor. X-Dosyaları tarzı, baştan aşağı komplo teorisine dayanan film, 1995’te Fox TV’nin yayınladığı “uzaylı ameliyatının” yarattığı fırtınaya benzer bir etki yapıyor. Tamamen kurmaca olduğu halde, o ameliyatın yapıldığına inananlar var hâlâ. İşte aynı tür takıntı sahibi Amerikalılar, Oşinografi Dairesi’ni denizkızları bahsinde yeterince şeffaf olmamakla suçluyor. Hani “Uzaylılar aramızda ama, NASA gizliyor” muhabbeti var ya, aynı onun gibi. Oşinografi Dairesi de bir denizkızı paranoyasının önünü almak için olsa gerek, böyle varlıklar olmadığını açıklıyor. Ama denizkızları var işte. Sadece bizim Ege mitoslarında ya da Loreley’i yaratan Nordik mitlerde değil, uzak kültürlerin deniz efsanelerinde de var. Denizkızlarının, eşleri olan deniz ejderleri ve imparatorlar arasında haber getirip götürdüğünü anlatan Çin mitolojisinde de var. Avustralya Aborjinleri’nde de var. Brentano’nun, güzelliğiyle erkekleri büyüleyen Loreley için yazdığı balad hâlâ söylenir. Heine’nin Loreley şiiri hâlâ okunur. Loreley kayalığı da nehir gemileri için hâlâ en tehlikeli yerdir.

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ