Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Haberler Yaşam HT Cumartesi Beyza Boyacıoğlu ile Sebastian Diaz'ın belgeseli, New York Modern Sanatlar Müzesi, Tonita’nın Kulübü

        Gülenay Börekçi / HT Cumartesi

        gborekci@htgazete.com.tr

        Rengârenk bir mekân Toñita’nın Kulübü. 40 yıldır New York’ta Porto Riko’yu; salsa’nın, break dance’ın, hiphop’ın çıktığı yeri temsil ediyor. Müdavimleri oraya “Evimiz” diyor. Herkes birbirini tanıyor, ortak bir tarihleri var. Gündüz domino ve bilardo oynayıp sohbet ediyor, geç saatlerde içki içip dans ediyorlar. Bayramları, özel günleri beraberce kutluyorlar. Sahibi Maria Tonita haftada birkaç kez bedava yemek dağıtarak bir nevi sosyal hizmet de sağlıyor. İşin en güzel yanı, ona milyonlar teklif edildiği halde sahibi olduğu binayı satmıyor. Oysa dünyanın bütün metropolleri gibi gittikçe tektipleşen New York’ta şahsiyetini kararlılıkla koruyan bu kulübe artık yer yok gibi. Yıkılmak, yok edilmek isteniyor. Maria ve müdavimlerse sevgili mekânlarını inatla ayakta tutmaya çalışıyor. Son üç yıldır New York’ta yaşayan belgesel yönetmeni, video sanatçısı ve film küratörü Beyza Boyacıoğlu’nun Tonita’nın Kulübü adlı belgeselinin dünya galası, geçen hafta New York Modern Sanatlar Müzesi’nde (MoMA) gerçekleştirildi. Boyacıoğlu’yla filmini ve belgesel sinemayı konuştuk...

        ■ Belgeselin hiç olmadığı kadar parlak bir dönem yaşadığını düşünüyorum, bir belgesel yönetmeni olarak aynı fikirde misiniz?

        Çok ve çeşitli belgeseller üretildiği doğru. Belgesel formu üzerinde de çok düşünülüyor. Yeni teknolojilerin kullanıldığı interaktif web belgeselleri yapılıyor mesela. Sonra farklı platformların kullanıldığı “transmedya” projeler görüyoruz. İçinde hiç hikâye olmayan deneysel filmler var. Geçen yılın en enteresan belgeseli Harvard Üniversitesi Sensory Etnography Laboratuvarı’ndan çıkan Leviathan’dı. Bir balıkçı teknesinin çeşitli yerlerine yerleştirilmiş GoPro kameralarla çekilmişti ve hikâye anlatmak yerine size denizin ortasındaki bir balıkçı teknesinde olma deneyimini yaşatıyordu.

        ■ Bizde buna benzer denemeler yapılıyor mu?

        Ne yazık ki Türkiye’de bütün bu çeşitliliğin yansımalarını pek göremiyoruz.

        ■ Siz belgeselle ilgilenmeye nasıl başladınız?

        Sabancı Üniversitesi’nde. Can Candan’dan aldığım dersler Türkiye’de belgesel yapmak açısından beni cesaretlendirmişti. Kendisi ÖSS’den bahseden 3 Saat ve LGBT ailelerini konu eden Benim Çocuğum filmlerinin yönetmenidir.

        ■ Tonita’nın Kulübü filmini Sebastian Diaz’la birlikte yönettiniz. Brooklyn’in son Porto Riko kulübü Tonita’s neden etkiledi sizi?

        Belgesel merkezi UnionDocs’da misafir sanatçıydık. Derken Maria Tonita ve kulübüyle tanıştık. Görsel estetiği ve renkli karakterleriyle inanılmaz bir mekândı, bir belgeselci için hazine sayılırdı, yani filmi yapmamız kaçınılmazdı. Müdavimleri bu 40 yıllık mekânı “Evimiz” diye tanımlıyor. Herkes birbirini tanıyor, ortak bir tarihleri var, bayramları, özel günleri beraber kutluyorlar. Türünün son örneği... Sahibi Maria Tonita haftada birkaç kez bedava yemek dağıtarak bir sosyal hizmet de sağlıyor. Ve milyonlar teklif edildiği halde sahibi olduğu bu binayı satmıyor.

        İstanbul’da bir belgesel merkezi

        ■ Şehirlerin aynı tornadan çıkmış hissi veren bir örnek mekânlardan oluşması fikrini tahammül edilmez buluyorsunuz...

        New York bir göçmen şehri ve onu özel kılan bu. New York’ta kendimi hiç yabancı ve dışlanmış hissetmedim. Fakat ne yazık ki artık bu şehir de tektipleştiriliyor, filmimizdeki bir karakterin dediği gibi “Sokaklar yıkanıyor”... Bu da yerel kültürlerin hızla yok olmasına neden oluyor. Porto Riko göçmenlerinin Brooklyn’de önemli bir kültürel mirası var. Kendilerine New York’lu ve Porto Riko’lu kelimelerinin birleşimi olan “Nuyorican” diyorlar. Salsanın, hiphop’ın, break dance’ın doğuşunda büyük payı olan bir topluluk onlar ve bu kültürün kaybolduğunu görmek acı. İstanbul için de aynısı geçerli aslında. Mahallelerin oluşması, ilişkilerin geliştirilmesi, ortak bir kültürün oluşması seneler alıyor. Ve bu değerlerin yok edilmesi adaletsizlik.

        ■ Türkiye’deki çalışmalarınızdan söz eder misiniz?

        Yakında dönüp bir belgesel merkezi açma projem var. Belgesel ve bağımsız film gösterimleri düzenleyeceğim. Burası sanatçı, yönetmen ve sosyal adalet konularıyla ilgilenen aktivistler için bir buluşma noktası da olacak aynı zamanda. Film gösterimi ve söyleşilerin yanı sıra prodüksiyon da yapılacak. İşte o zaman Tonita’nın Kulübü’nün İstanbul’la ilgili benzerlerinin üretilmesine destek olmayı çok isterim. Beyza Boyacıoğlu Sebastian Diaz

        GÜNÜN ÖNEMLİ MANŞETLERİ