Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün konut piyasasındaki gelişmeleri irdelerken yaşanan talep patlamasının gerisindeki faktörlerden birinin de son 5 yılda fiyatların yüzde 84.5 ile enflasyonun üzerinde artmasını gösterdik. Enflasyonu yüzde 16 düzeyinde aşan bu değerlenme yanında konutların bir de kira geliri var. Yine aynı dönemde Türkiye ortalaması olarak konutlardan elde edilen kira geliri yüzde 37.7. İkisi birlikte 5 yılda rahatlıkla yüzde 50’yi bulan reel bir getiriye insanlar kayıtsız kalamıyor. Üstelik finansal piyasalarda böyle bir getiri de yok. Buna borsa dahil. Bu nedenledir ki parası olan konut ve emlak yatırımı yapıyor. Talep arttıkça, arz artışına rağmen, fiyatlar artıyor. Bir yerde kendi kendini besleyen bir sarmala girilmiş.

        - 13 yıllık tek parti hükümetinden koalisyon dönemine geçiş ise konut ve emlak piyasasındaki bu gidişi durdurabilir. Çünkü alım ve ödeme gücünün sınırlarına yaklaşıyoruz. Kredi olanakları daha bir kısıtlı ve maliyetleri daha yüksek olmaya aday.

        - Üstelik hanehalkının en büyük yatırımı olan konut yatırımı, siyasi ve ekonomik öngörülebilirliğe de bağlı. Koalisyon ve kaygan siyasi zeminde, yeni bir seçime gidilip gidilmeyeceğinin belli olmadığı, gidilse de durumun değişip değişmeyeceğinin kestirilemediği bir süreci yaşıyoruz. Böyle bir süreçte uzun vadeli bir yükün altına girmek zorlaşıyor. Doğal olarak insanlar ve kurumlar risk almaktan kaçınıyor ve savunmacı bir pozisyona geçiyorlar.

        - Bütün bu nedenler konutta fiyat atışlarını durdurucu ve düşürücü etki yapmaya aday. Prim yapma ihtimali azalınca, hatta daha düşük fiyattan alma ihtimali ortaya çıkınca konuta talep azalacak, geriye sadece oturma amaçlı veya zorunlu satışlar kalacak.

        HEDEFLER REVİZYON

        Kısa vadede ekonominin gayrimenkul tarafındaki bu eğilimin benzeri sanayi tarafında, reel kesimde de yaşanmaya aday. 7 Haziran sonrasında şirketler yıllık hedef, plan ve programlarını yeniden revize etmeye başladı. Yıllık üretim, satış, kâr, büyüme hedefleri yüzde 10-15 oranlarında düşürülüyor. Hem yılın ilk yarısında iç pazarın yeterince genişlememesi ve ihracattaki gelişmelerden dolayı işler umulan gibi gitmedi, hem de yılın ikinci yarı beklentileri siyasi gelişmelerden dolayı düşürüldü.

        - Nitekim reel kesimin nabzını ölçen Reel Kesim Güven Endeksi haziranda 4 puanlık düşüşle 105 değerine indi. Bu yüzde 4’lük kayıp demek. Ama ondan da önemlisi düşüşteki ana neden endeksi oluşturan 8 ayrı alt endeksten genel gidişatta olması. Hükümete, dünyaya, hemen hemen insanları ve ekonomiyi etkileyen her şeyi kapsayan bu endeksin de eşik değeri yani normali 100. Üstü iyileşmeyi, altı kötüye gidişi ifade ediyor. Yukarıda bunun verileri yer alıyor. Seçim sonrasında yapılan bu ankete göre genel gidişatta yüzde 13.5 düzeyinde bozulma var. Mayısta 98.8 olan endeks 85.4’e indi.

        - Bu düzey, aynı zamanda 2014 yılının ocak ve şubat değerlerinden sonraki en kötü değerleri. Yerel seçim öncesine denk gelen o iki ayda 17-25 Aralık olayları ile yaşanan siyasi belirsizlik ile döviz ve faizde yaşanan sıçrama genel atmosferi bozmuştu.

        - Küresel krizde ise genel gidişat endeksi 31 düzeyine kadar inmişti. Dünya ekonomisinin batıyor olduğu, Türkiye finansal piyasalarının en kötü aşamasında, ekonomik daralmanın da yüzde 14’e vurduğu bir dönemde inilen düzey bu.

        - Bu açıdan bakılınca haziranda seçimle birlikte gelen kırılmayla inilen 85 seviyesi kritik. Henüz korkutucu veya ürkütücü değil ama siyasi gelişmelere de yakından bağlı. Koalisyonun kurulamaması, yeni bir seçim kararı, FED’in faiz artırımı gibi gelişmeler beklentileri daha düşürebilir. Beraberinde elbetteki yatırım, üretim ve tüketimi de. Hükümet kurulursa da pozitif gelişmeler gündeme gelir ve genel gidişatta ve beklentilerde düzelme görülebilir.

        - Yapacak fazla bir şey yok. Yeni döneme uyum sancıları bunlar.

        Diğer Yazılar