Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün dolar rekor düzeyi zorlarken açıklanan Ekonomik Güven Endeksi dip yaptı. 2012 başından itibaren yayımlanan endeks tüketici, üretici, hizmet, perakende ve inşaat sektörleri alt endekslerinin birleştirilmesinden oluşuyor. Ekonomiye güvenin düzeyini ölçen endeksin ortalaması 100, bunun üstü güveni, altı ise güvensizliği yansıtıyor.

        - Ağustosta 85.1 düzeyindeki endeks, eylülde 70.9’a indi ve yüzde 16.7 geriledi. Gerilemede Tüketici Güven Endeksi’nin 58.5 ile küresel kriz düzeyine düşmesi etkili oldu.

        - Ekonomik Güven Endeksi’nin eylüldeki düşüşü, gördüğü en sert ve en büyük aylık düşüş.

        - 2015 yılına faiz tartışması ile başladık, sermaye akımlarının zayıflaması, gelişmekte olan ülkelerin gözden düşmesi ile devam ettik. Seçimlerden koalisyon çıkarken hükümet de kurulamadı. Üstüne terör olaylarının tırmanması geldi. Döviz kuru temmuzdan itibaren hareketlendi ve yeni rekor düzeylerine çıktı. Siyasi belirsizlik, terör ve dolar artışı, zaten ekonomik ortamı bozmak için yeterli nedenler. Terörün ve doların tavan yaptığı eylülde ise ekonomik güven de 70.9’a düzeyine inerek taban yaptı.

        - Endeksin bize söylediği tüketiciden başlayarak ekonominin daralmaya doğru gittiğidir. Tüketici güvenini kaybetmiş. Bir dizi belirsizliğin çakıştığı bir dönemde sık sık rekorlar kırarak yükselen doları mı alacak, yoksa uzun vadeli borçlanmayla konut veya araba mı? Tüketici talebini azaltınca perakende ticaret de azalıyor ve sonunda iş üretime kadar sirayet ediyor. Zaten bu alt endekslerde ortalama değere en yakın olanı 99.3 ile Reel Kesim Güven Endeksi. En düşüğü de 58.5 ile Tüketici Güven Endeksi.

        - Eylül ile birlikte yılın üçüncü çeyreğini bitiriyoruz ama ekonomik performans açısından pek de iyi tamamlamıyoruz. Yılın ilk yarısındaki yüzde 3.1’lik büyümeyi bu çeyrek için unutalım. Pozitif büyüme sağlarsak iyi. Çünkü bu çeyrek belirsizliklerin de, risklerin de doruk noktasına çıktığı bir çeyrekti. Bunun sonucunu ekonomide durgunluk, döviz kurunda artış olarak yaşıyoruz. Kur ne kadar artarsa ekonomik aktivite o kadar bozuluyor.

        - Bir yerde kur artışı ithalatı pahalılaştırarak, alım gücünü düşürerek, ekonomiyi daraltarak ithalat gereğinde azalma yoluyla etkisini gösteriyor ve gösterecek. İhracatımızı artıramıyoruz ama ithalatı düşürme yoluyla dengelenme sağlıyoruz. Cari açığın azalmasına ve buna bağlı olarak dış kaynak ihtiyacının azalmasına yol açıyor. Ekonomi yeni küresel konjonktüre kur yoluyla uyum sağlıyor.

        - Tabii durgunlaşan bir ekonomide Hindistan’ın yerinde kim olmak istemez ki. İndir faizi, canlansın ekonomi. Ama biz yapısal reformları yapmadık, makro dengeler giderek bozuldu. Cari açığımız ve enflasyonumuz yüksek, tasarruflarımız düşük. Siyasi risklerimiz de var.

        - Böyle bir ortamda faizi düşürsek kur daha fazla azacak ve kur yoluyla ekonominin daralması daha şiddetlenecek. Faiz artışı ise döviz kurunun yükselişini kesebilir ama bu kez de ekonomik durgunluğun nedeni bizzat yükselecek faiz olacak. Kur ile faizden birini tercih etmek bizim için tam olarak kırk katır mı kırk satır mı sonucuna çıkacak.

        - Bizim için çözüm öncelikle siyasetteki düğümlenmeyi çözmede, dış politikada ve yapısal reformlarda. Faizi yükseltip düşürmekle işin içinden sıyrılamayız.

        SONUÇ: “Su yiyince kereste şişer.” Türk atasözü

        Diğer Yazılar