Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Beş ay sonra yeniden gidilen sandıktan tek başına iktidar çıktı. En azından bu yazı yazılırken AK Parti oyların yaklaşık yarısını almış ve rahat bir çoğunluk sağlamıştı.

        - Böylece hükümet kurulur mu, kurulmaz mı sorusu ortadan kalktı.

        - Üçüncü bir seçime gitme olasılığı da tamamen bitti.

        - Koalisyon ihtimali de bitti. Bu bittiğine göre yeni koalisyon hükümetinin ömrü ne olur, ne zaman ilk tartışma çıkar, seçime ne zaman gidilir gibi sorular da gündemden düştü.

        Dolayısıyla ekonomi ve piyasalar için en kötü senaryolar ile ehveni şer koalisyon ihtimali devre dışı kaldı.

        - Seçmen, iktidarı 4 yıllığına ve rahat sürdürebilir çoğunlukla, geçmiş 13 yılda olduğu gibi AK Parti’ye verdi, bu parti ile yola devam dedi.

        3 YILLIK İCRAAT DÖNEMİ: AK Parti önümüzdeki 4 yılda pürüzsüz, engelsiz bir icraat yapabilecek. Seçmen 5 aylık bir tereddütten sonra ağırlıklı biçimde sorunların çözümünü yine bu partiye havale etti. Çözebilir ve seçmeni memnun etmeye devam edebilirse 2019 seçimlerinde de şansını sürdürebilir. 2019 martında yerel, ağustosunda cumhurbaşkanlığı ve kasımında genel seçim yapılacak. Dolayısıyla 2016, 2017 ve 2018 olmak üzere seçimsiz ve kesintisiz üç yıllık icraat dönemi başlıyor denilebilir. Bakalım ekonomik reformların ne kadarı yapılabilecek ve ne sonuç alınacak?

        EN ÖNEMLİ SINAV BÜYÜME: Son 4 yılda yüzde 3.1’e düşen büyümenin yeniden ortalama yüzde 5’e çekilmesi yeni hükümetin ekonomideki en önemli sınavı.

        Bu konuda dünyadaki gelişmeler pek umut vermiyor. Gelişmekte olan ülkelerin büyümesi de düştü. Dünyada bu yıl için beklenen büyüme yüzde 3.1, gelecek yıl ise yüzde 3.5. Ama zaman ilerledikçe bu beklenti daha aşağı revize edilebilir.

        - Buradan önümüzdeki dönem ihracat olanaklarının sınırlı olacağına geliyoruz. Türkiye’nin en büyük ihraç pazarı Avrupa’da durgunluk sürüyor. İkinci en büyük pazarımız ise içinde bulunduğumuz coğrafyada savaşlar ve jeostratejik riskler var. Geriye de pek bir şey kalmıyor. Dolayısıyla bu durum döviz kurunun hızla yükselmesine karşılık ihracatta artışa olanak vermiyor. Hatta ihracatta düşüş önlenemiyor.

        - İhracatı artırmadan iç talebi büyütmek, ithalatı artırmak ve cari açığı büyütmek sonucuna çıkıyor. Zaten bu konuda bıçak sırtı gidiyoruz. Son 4 yılın ortalama büyümesi yüzde 3.1 olmasına karşılık, cari açığın milli gelire oranı yüzde 6.3 ile bunun tam iki katı. Yani giderek cari açık kaynaklı bir stok biriktiriyoruz. Bu da giderek artan dış borç ve dış yükümlülük, giderek artan yabancıya varlık satışı demek. Sürdürülemez bir durum.

        - O zaman ihracat artışı sağlamak büyümenin anahtarı durumuna geliyor. İhracatı artırabildiğimiz ölçüde ithalatı, dolasıyla iç talebi büyütebiliriz. Sonuçta da büyümeyi sıçratabiliriz.

        - İhracat artışı için de teknolojik ürünler, katma değeri yüksek malların üretimi gerekiyor. Bu da sanayiye yeniden dönüşle yeni bir hamleyle ve stratejik bir yaklaşımla mümkün. Bunun için bir dizi ikinci nesil reformun yapılması gerekiyor.

        REFORMLAR ÖNKOŞUL: Sistem reformuna gitmek, hukukta ve yargıda yeniden yapılanmayla özgürlük alanlarını genişleterek, mülkiyet haklarını sağlamlaştırarak Türkiye’de yaşam, iş, yatırım ve üretim ortamını iyileştirmek, böyle bir adımın zorunlu önkoşulu görünüyor.

        - Adımlar bu yönde olursa kısa vadede dolar kurundaki gerileme orta vadeye doğru uzayabilir, Türkiye’nin riski azalmaya devam edebilir. Bitişikteki grafiklerdeki düşüş yönündeki çizgilerin devamı gelebilir. Muhtemelen bugün tek parti iktidarı ile şok denebilecek fiyat hareketleri görebileceğiz. Bu da, 7 Haziran’ın tam tersi yönde hareketler olabilir.

        - Sandıktan çıkan sonuçların yaşatacağı balayı, devam eden günlerde yerini hayatın gerçekleriyle yüzleşmeye bırakabilir.

        SONUÇ: “Nar üstüne turp yenmez.” Türk atasözü

        gidilen sandıktan tek başına

        iktidar çıktı. En azından bu

        yazı yazılırken AK Parti oyların

        yaklaşık yarısını almış ve rahat

        bir çoğunluk sağlamıştı.

        n Böylece hükümet kurulur

        mu, kurulmaz mı sorusu

        ortadan kalktı.

        n Üçüncü bir seçime gitme

        olasılığı da tamamen bitti.

        n Koalisyon ihtimali de

        bitti. Bu bittiğine göre yeni

        koalisyon hükümetinin ömrü

        ne olur, ne zaman ilk tartışma

        çıkar, seçime ne zaman gidilir

        gibi sorular da gündemden düştü.

        Dolayısıyla ekonomi ve piyasalar için

        en kötü senaryolar ile ehveni şer koalisyon

        ihtimali devre dışı kaldı.

        n Seçmen, iktidarı 4 yıllığına ve rahat

        sürdürebilir çoğunlukla, geçmiş 13 yılda

        olduğu gibi AK Parti’ye verdi, bu parti ile

        yola devam dedi.

        3 YILLIK İCRAAT DÖNEMİ: AK

        Parti önümüzdeki 4 yılda pürüzsüz,

        engelsiz bir icraat yapabilecek. Seçmen

        5 aylık bir tereddütten sonra ağırlıklı

        biçimde sorunların çözümünü yine bu

        partiye havale etti. Çözebilir ve seçmeni

        memnun etmeye devam edebilirse 2019

        seçimlerinde de şansını sürdürebilir.

        2019 martında yerel, ağustosunda

        cumhurbaşkanlığı ve kasımında genel

        seçim yapılacak. Dolayısıyla 2016, 2017

        ve 2018 olmak üzere seçimsiz ve kesintisiz

        üç yıllık icraat dönemi başlıyor denilebilir.

        Bakalım ekonomik reformların ne kadarı

        yapılabilecek ve ne sonuç alınacak?

        EN ÖNEMLİ SINAV BÜYÜME: Son

        4 yılda yüzde 3.1’e düşen büyümenin

        yeniden ortalama yüzde 5’e çekilmesi yeni

        hükümetin ekonomideki en önemli sınavı.

        Bu konuda dünyadaki gelişmeler pek

        umut vermiyor. Gelişmekte olan ülkelerin

        büyümesi de düştü. Dünyada bu yıl için

        beklenen büyüme yüzde 3.1, gelecek yıl

        ise yüzde 3.5. Ama zaman ilerledikçe bu

        beklenti daha aşağı revize edilebilir.

        n Buradan önümüzdeki dönem ihracat

        olanaklarının sınırlı olacağına geliyoruz.

        Türkiye’nin en büyük ihraç pazarı

        Avrupa’da durgunluk sürüyor. İkinci en

        büyük pazarımız ise içinde bulunduğumuz

        coğrafyada savaşlar ve jeostratejik riskler

        var. Geriye de pek bir şey

        kalmıyor. Dolayısıyla bu

        durum döviz kurunun hızla

        yükselmesine karşılık ihracatta

        artışa olanak vermiyor. Hatta

        ihracatta düşüş önlenemiyor.

        n İhracatı artırmadan

        iç talebi büyütmek, ithalatı

        artırmak ve cari açığı

        büyütmek sonucuna çıkıyor.

        Zaten bu konuda bıçak sırtı

        gidiyoruz. Son 4 yılın

        ortalama büyümesi yüzde

        3.1 olmasına karşılık, cari

        açığın milli gelire oranı yüzde

        6.3 ile bunun tam iki katı.

        Yani giderek cari açık kaynaklı bir stok

        biriktiriyoruz. Bu da giderek artan dış borç

        ve dış yükümlülük, giderek artan yabancıya

        varlık satışı demek. Sürdürülemez

        bir durum.

        n O zaman ihracat artışı sağlamak

        büyümenin anahtarı durumuna geliyor.

        İhracatı artırabildiğimiz ölçüde ithalatı,

        dolasıyla iç talebi büyütebiliriz. Sonuçta da

        büyümeyi sıçratabiliriz.

        n İhracat artışı için de teknolojik ürünler,

        katma değeri yüksek malların üretimi

        gerekiyor. Bu da sanayiye yeniden dönüşle

        yeni bir hamleyle ve stratejik bir yaklaşımla

        mümkün. Bunun için bir dizi ikinci nesil

        reformun yapılması gerekiyor.

        REFORMLAR ÖNKOŞUL: Sistem

        reformuna gitmek, hukukta ve yargıda

        yeniden yapılanmayla özgürlük

        alanlarını genişleterek, mülkiyet haklarını

        sağlamlaştırarak Türkiye’de yaşam, iş,

        yatırım ve üretim ortamını iyileştirmek,

        böyle bir adımın zorunlu önkoşulu

        görünüyor.

        n Adımlar bu yönde olursa kısa

        vadede dolar kurundaki gerileme orta

        vadeye doğru uzayabilir, Türkiye’nin

        riski azalmaya devam edebilir. Bitişikteki

        grafiklerdeki düşüş yönündeki çizgilerin

        devamı gelebilir. Muhtemelen bugün

        tek parti iktidarı ile şok denebilecek

        fiyat hareketleri görebileceğiz. Bu da, 7

        Haziran’ın tam tersi yönde hareketler

        olabilir.

        n Sandıktan çıkan sonuçların yaşatacağı

        balayı, devam eden günlerde yerini hayatın

        gerçekleriyle yüzleşmeye bırakabilir.

        SONUÇ: “Nar üstüne turp yenmez.” Türk

        Diğer Yazılar