Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen yılın son çeyreğinden itibaren hareketlenen dolar kuru yeni yıla da hızlı girdi ve arka arkaya günlük rekorlar kırarak yükseliyor. Dün Merkez Bankası bu hızlı yükselişten rahatsız oldu ki, döviz mevduatı zorunlu karşılıklarını indirerek piyasaya likidite verdi. Ayrıca yaptığı açıklama ile de kur artışının ekonomik temellerden uzaklaştığını belirterek müdahale edebileceğinin işaretini verdi. Merkez’den gelen bu müdahale kısa süreliğine işe yaradı.

        - Dolar kurunun son 3.5 ayda yüzde 27 artması özellikle döviz borcu olan özel sektör şirketlerini rahatsız ediyor. Çünkü şirketlerin açık pozisyon tutarı 212 milyar dolar ama bunun gerçekte ciddi bir kısmını indirgemek gerekiyor. Ancak yine de geriye kalan borç miktarı özel sektör bilançolarını bozmaya yeterli. Bunun da şirket karlarını azaltarak ve borç ödeme güçlerini düşürerek sorunu bankalar kesimine taşımaları olası.

        - Kur artışından rahatsızlık duyması gereken bir kurum da TCMB. Çünkü asıl görevi fiyat istikrarını ve finansal istikrarı korumak. Kur artışı her ikisini de bozucu etki yapıyor. Kurun artışı yüzde 10-15 oranında enflasyona geçiyor. Enflasyon ise ekonomide pek çok şeyin ölçüsü durumunda. En çok da ücret ve maaşların, faizlerin, kiranın. Enflasyonun geldiği düzeyde burada gidebileceğimiz fazla bir mesafe kalmadığını gösteriyor. Yılı yüzde 8.5 ile tamamladık ve kur hareketi yeni bir yükselişi işaret ediyor. Önümüzdeki aylarda çift haneli rakamları görmemek için ekstra önlem gerekebilir.

        - Kur artışının finansal istikrarı bozucu etkisini ise en çok beklentiler ve şirket bilançoları üzerindeki etkiyle görebiliriz. Döviz borcundan dolayı zorlanan şirketler kredi borçlarını ödeyemezse bankaların batık oranı büyür ve bu da sermaye ihtiyacını artırır. Ya sermaye artırırlar ya da kredi daralmasına giderler. Bankalarda sermaye artırımı çok zor bir iştir, çünkü büyük sermaye gerektirir. Üstelik bu sermayeyi koyacakların hem ülkenin hem sektörün geleceğinin parlak olacağına güvenmeleri lazımdır. 2001 krizinde kamu bankalarına sermayeyi devlet, özel sektör bankalarına sermayeyi yabancılar koydu. Yabancıların yeni sermaye koymaları durumunda Türk bankacılık sektöründe çoğunluğu ele geçirirler. Burada stratejik bir karar gerekir. Devlet de sermaye koyacaksa sektörde kamulaştırma yolu açılır.

        - Kur artışı şimdilik hanehalkı kesimini strese sokmuyor. Çünkü döviz boçları yok hatta 150 milyar dolara yakın döviz mevduatları var. Kur artışı bu mevduat yoluyla hanehalkı servetini şimdilik büyütüyor. Ancak milli gelirin dörtte birine varan ithalat yoluyla kur artışı fiyatlara geçecek ve oradan da tüketim yoluyla hanehalkına faturayı çıkartacak. Döviz mevduatından elde edilen servet artışının kat be kat fazlası enflasyon yoluyla geri verilecek.

        - Kaldı ki, yerli para ile kazanan hanehalkı, girişimciler, tasarruf sahipleri kur artışı kadar kayba uğruyor. Gelirlerdeki bu kayıp da kur artışının negatif sonuçlarından biri.

        - Döviz kurunun artışının hanehalkına ve Türkiye’de yaşayan herkese çıkartacağı en büyük fatura ise emlak yoluyla olacak. Çünkü hanehalkının en büyük yatırımı emlak yatırımıdır. Uluslararası ortalama, hanehalkı servetinin üçte ikisinin gayrimenkulde, üçte birinin finansal araçlarda olduğudur. Türkiye’de konut sahiplik oranı yüzde 61’dir. Ama konuttan ziyade tercih edilen arsa ve arazidir Türkiye’de. Dolayısıyla üçte iki oranı bizde de geçerlidir. İşte bu üçte ikilik taşınmaz servetin dolar kuruna hassasiyeti yüksektir. Döviz veya dolar hanki ülkede yükselirse gayrimenkul piyasasında fiyatlar geriler. Hangi dönemde döviz düşer ve yerli para değer kazanırsa gayrimenkul ve emlak fiyatları artar.

        - Çünkü emlak işi şehir işidir, büyük kent işidir. Ranta dayalıdır. Büyük harcama ya da yatırım gerektirir. Bu yatırımı yerli parayla bile yapsalar, rezerv paraya göre kıyaslamaya giderler. Pahalı mı ucuz mu, zarar mı ettim kar mı ettim, alayım mı satayım mı gibi kararlar verilirken, ölçü sağlam paraya, rezerv paraya ve istikrarlı paraya göre yapılır. Bütün bu nedenlerden dolayı kur artışı veya düşüşü en çok emlak piyasasını etkiler. Kur ne kadar artarsa gayrimenkul fiyatları o kadar düşmeye adaydır.

        - Bugün daha çok kur artışının olumsuz etkilerini sıraladık. Ama pozitif etkilere da sahip. O da bir başka yazıya.

        SONUÇ: “Gerçekte olan hiçbir şey önemsiz değildir.” Oscar Wilde

        Diğer Yazılar