Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bütçeye ait ilk yarı sonuçları son 15 yılın en açık bütçesi olduğunu gösteriyor. Yarıyılda hiç 25 milyar lira büyüklüğünde açık vermemiştik. Umut ikinci yarıda gelirlerdeki toparlanma yanında harcamalardaki düşüşle bir toparlanma gerçekleşmesinde.

        - Bütçe harcamaları faiz ve faiz dışı diye ikiye ayrılıyor. Aşırı iç borçlanma yaptığımız dönemlerde bütçenin ana sorunu faiz giderleriydi. Şimdi ise azalan iç borçlar ve küresel çapta tarihi en düşük faiz oranlarına inilmesinden dolayı bütçenin faiz harcamalarında altın bir dönem yaşanıyor. Yıllardır bütçeden ödenen faiz harcamaları 50 milyar lira civarında seyrediyor ve gerçek anlamda küçülüyor.

        - 2002’de 28 AB üyesi arasında GSYH’nin yüzde 15.3’üne ulaşan faiz ödemesiyle ilk sıraya yerleşen Türkiye, 2015 yılında yüzde 2.8’e kadar indi. Faiz harcamalarını düşürmede en başarılı ülke oldu. Birincilikten 10. sıraya indi.

        - Dün açıklanan ilk altı aylık bütçede faiz harcamalarındaki artış sadece yüzde 2, asıl bozucu etki ise faiz dışı harcamaların yüzde 20 artmasından geliyor. Eğer faiz dışı harcamalar kontrol altına alınamazsa yeni dönemin bütçe açıkları da bu yoldan oluşacak.

        - Makro büyüklükler ve sorunlar kısa vadede ortadan kaldırılamıyor, yok olmuyor. Ancak şekil ve yer değiştiriyor. Bütçede de düzelme iç borcun azalmasıyla sağlanırken, dış borç tarafı bozuldu. İç borçla dış borç yer değiştirdi. İç borç azalırken dış borç büyüdü ve GSYH’nin yarısı düzeyine çıktı.

        - Bir değiştirmede borcun sahipliğinde gerçekleşti ve devletten özel sektöre geçiş oldu. 2012’de dış borcun yüzde 67’sine sahip olan devlet bu oranı yüzde 30’a indirdi. Özel sektörün dış borçtaki payı ise yüzde 33’ten yüzde 70’e yükseldi. Özel sektörün 2012’deki 43 milyar dolarlık dış borcu 2017’de 289 milyar dolara yükseldi.

        - Dün TCMB tarafından mayıs ayı kısa vadeli yani bir yıl içinde ödenmesi gereken dış borç tutarı 166 milyar 638 milyon dolar olarak açıklandı. Bu rakam yıllardır 159-168 milyar dolar arasında gider gelir. Aşağıdaki tabloya dikkat edilirse dış kaynak ihtiyacı bakımından en rahat olanı devlet. Gelecek bir yılda genel yönetimin ödeyeceği dış borç tutarı 8 milyar dolar. Bankaların 91 milyar, reel sektörün 66 milyar dolar. Reel sektörün borcu içinde 41 milyarı ticari yani ithalat borcu.

        - Yıllık bazda bu ödemenin yanına verilen cari açık tutarı eklendiğinde Türkiye’nin bir yıl içinde ihtiyaç duyduğu dış kaynak ortaya çıkar. Son açıklanan verilerle yıllık cari açık 35 milyar dolar ve giderek de yükseliyor. Yani önümüzdeki bir yıl içinde en azından 200 milyar dolarlık bir dış kaynak ihtiyacımız var. Ve gelecek yıllarda bu tablo pek değişmeyecek.

        KÜRESEL ORTAM KISA VADEDE TÜRKİYE’DEN YANA

        - Türkiye bu büyüklükteki dış borcu yıllardır çevirip duruyor. Normal koşullarda ekonomi işliyorsa, büyüme sürüyorsa, siyasi kilitlenme yoksa, sorun da yok. Türkiye bu dış kaynağı rahat buluyor.

        - Bu aşamada küresel ortam da aslında tam olarak Türkiye lehine işliyor. ABD’de ve Avrupa’da yükselmekte olan enflasyonda yeni bir kırılma başladı. Para politikalarında sıkılaştırma ve faiz artırımları daha uzun vadeye yayılacak veya biraz daha gecikecek. Likidite bolluğu ve düşük faiz aynı zamanda risk iştahının artması ve küresel sermaye hareketlerinin güçlü olması demek. Bu açıdan son gelişmeler Türkiye’ye kısa vadede belli bir zaman kazandırdı.

        - Ancak birkaç yıl sonrasına hazırlık bakımından hem içeride bütçe açıklarının hem de dış borçların disipline edilmesi gerekiyor. Risk iştahının kısıldığı dönemde GSYH’nin yarısına gelmiş bir dış borç ve yıllık dış kaynak ihtiyacı milli gelirinin dörtte birine yaklaşmış ekonomi göze batar, hedef haline gelir. Küresel fırtınalı dönemlerde yumuşak karnımız olur.

        SONUÇ: “Hepimiz aynı sona doğru ilerliyoruz.”

        Horaz

        Diğer Yazılar