Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Faiz çıkıyor ama dolar artmıyor

        ABD’de ücret artmaya başlaması enflasyona yol açacağı beklentisiyle faizleri yukarı yönde tetikledi. Faiz artışlarına rekor düzeyde yakalanan borsalar yüzde 3.4 düşüşle sarsıldı. Hareketin devamı açısından bu hafta kritik önemde

        Normal ücret artışları yanında enflasyonu vergi reformu ile orta ve düşük gelirlilerin vergilerinin düşürülmesi 1.5 trilyon dolarlık altyapı yatırımlarının istihdamı ve ücretleri artırması da yükseltebilir

        Küresel piyasalarda son birkaç günde yaşananlar ürkütücü. Çünkü borsalar çıktıkları rekor seviyelerinde, faizlerin tarihsel olarak en düşük düzeylerinden yükselmeye başlamasıyla sarsılıyor. Hareketlerin ürkütücülüğü, borsaları küresel kriz öncesindeki rekor düzeyinin bile yüzde 28 üzerinde ve faizleri de 35 yılın en düşüğünde yakalamasında yatıyor.

        - Faizlerden başlayan bir hareketin veya düzeltmenin eninde sonunda borçları sorgulatmaya başlayacağı, Çin ve yüksek borçlu bazı ülkelerin gündeme gelmesiyle bir küresel borç krizine sürüklenme ihtimali hiç de az değil. Bu konudaki kısmı güvence ise faizlerin ipinin merkez bankalarının elinde bulunması, piyasaların da merkez bankası müdahaleleri ve desteklerinden iyi beslendiklerinin ispatlanması ile nihai aşamada kurtuluş reçetesinin hazır olmasında.

        - Faizleri harekete geçiren faktör ise enflasyonun kıpırdanacağı beklentisi. Henüz ortada somut bir enflasyon gerçekleşmesi yok ama istihdam artışı ve ücretlerin en sonunda yükselişe geçmesi, böyle bir beklenti yaratıyor. ABD büyümesinin ivmelenme, AB ekonomisindeki canlanma ve Japonya’nın pozitif büyümeye geçmesi ve küresel büyümenin kriz sonrası en yüksek düzeylere yaklaşması pozitif beklentilere iyi bir ortam yaratıyor.

        - Cuma günü açıklanan ABD tarım dışı işsizlik yüzde 4.1 ile 2000 yılından bu yana en düşük düzeyinde çıktı. Ücretlerdeki artış da yüzde 0.3 ile beklentilerin paralelindeydi. Ama bu artış son 8.5 yılın en yükseğini oluşturuyor. Belki daha önemlisi bir önceki ayın ücret artışı verisinin yüzde 0.4’e revize edilmesiydi. Yani üst üste iki ay enflasyonu besleyecek bir ücret artışından söz etmek mümkün.

        - Yüzde 0.3’lük artış eşik değer gibi. Üstünün iç talebi artıracağı ve enflasyon yaratacağı tahmin ediliyor. Bu açıdan şubat ayı verisi ücret artışlarının yüzde 0.3 ve üstü bir trende dönüşüp dönüşmediğini göstermesi bakımından önemli olacak. Artışın trende dönüşmesi ise enflasyon ve faiz artışlarını da tetikleyeceğinden, hem tahvil faizleri yükselecek hem de borsaları vuracak.

        - Kaldı ki vergi reformu çerçevesinde, sadece kurumlar vergisi değil, gelir vergisi dilimlerinde de indirime gidildi. 4 ayrı gelir vergisi diliminden en yüksek gelirlileri kapsayan yüzde 39’luk sınıfın altındaki üç alt gelir diliminde vergi indirimi yapıldı. Bunun da orta ve alt gelir gruplarının vergi yükünü hafifleterek iç talebi canlandırıcı, büyümeyi artırıcı ve paralel olarak enflasyonu da besleyici etki yapacağı bekleniyor.

        - Buna bir de hazırlıkları sürdürülen ve 1.5 trilyon dolara varacağı açıklanan altyapı yatırımlarının ekonomiyi büyütücü, istihdamı artırıcı ve ücret artışlarını destekleyici rolünü ekleyin.

        - Başkan Trump tarafından ticari savaşları tetikleyecek adımların atılması da olası. Ticaret savaşında içe kapanmanın sonucunda fiyatlar eninde sonunda artacak.

        - Doların değer kaybetmesi ve yükselen petrol fiyatlarının da enflasyonu sevdiğini not düşmekte fayda var.

        - Bütün bunların üzerine, hâlâ piyasalar için akilliği devam eden eski FED başkanlarından Alan Greenspan’ın Bloomberg TV’ye açıklamaları tuz biber ekti: “ABD hisse senedi piyasasında ve tahvillerde balon var.”

        - Sonuçta bir harekettir başladı. Ürkütmesine ürkütüyor ama sonu tatlıya bağlanabilirse ve düzeltme aşamasında kalırsa “Çok güzel hareketler bunlar” diyeceğiz.

        ***********

        SERT SATIŞLAR BORSALARI TEPEDE FAİZLERİ DİPTE YAKALADI

        Küresel piyasalarda satış dalgasını başlatan ABD tahvil faizlerindeki hızlı yükselmeydi. 8 Eylül’de yüzde 2.01’e kadar gerileyen ABD 10 Yıllık Tahvil Faizi, önce FED ’in faiz artırımlarını hızlandıracağı korkusuna kapılarak çıkışa geçti. Bu korku aralık ayındaki FED toplantısıyla atlatıldı. Ardından ise büyümenin yükselmesiyle birlikte istihdamın artması, ücret artışlarını ile enflasyonu tetikleyeceği, sonuçta da FED ’i faiz artırımlarında daha agresif yapacağı fiyatlanmaya başlandı. FED ’in bu yıl için beklenen 3 tane çeyrek puanlık faiz artırımı 4’e, hatta 5’e kadar yükseltildi. Ancak geçen hafta FED toplantısıyla yapılan açıklamada bu konu da net bir şekilde yalanlandı.

        Fakat faiz artışları hız kesmedi. Ya da bir olay bittiyse diğeri başladı ve faiz hareketinin sürmesini sağladı. Önceki haftayı yüzde 2.66’dan kapatan 10 yıllıklar geçen haftayı yüzde 2.85’e çıkarak bitirdi ve son dört yılın en yüksek düzeyine vardı. 10 yıllıklardaki artışın piyasalar üzerindeki yıkıcı etkisini şimdilik borsalarda sınırlı olarak gördük. Dünya borsalarındaki ortalama düşüş yüzde 3.4 oldu. Bu etkiyi belki de faizlerin yüzde 3 düzeyini aşmasıyla daha baskın halde görebiliriz.

        Faizlerdeki artışa karşılık Dolar Endeksi’nin geçen hafta da toparlanamaması ve 89 bin civarında kalması büyük şanstı. Dolardaki zayıflığın sürmesi faiz artışından gelen negatif etkiyi yumaşatıyor. Zayıf dolar küresel risk iştahının sürmesi, emtia fiyatlarının korunması, gelişmekte olan ülkelere sermaye akımının devam etmesi ve paralarının değerlenmesi anlamına geliyor.

        SONUÇ:

        “Her tohum kendi meyvesini verir.”

        Kemal Ünal

        Diğer Yazılar