Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son yıllarda bol ve ucuz para ile iyice azgınlaşan küresel piyasalar aradığı belayı fazlasıyla buldu. Bu belanın adı başkanlık koltuğunda kaldığı sürece Trump’tır ve en azından kasım ayı ara seçimlerine kadar da ticaret savaşlarıdır

        Küresel krizden çıkmakta faizlerin düşürülmesi ve merkez bankalarının likiditeyi bollaştırması en önemli önlemdi. Küresel likidite yaklaşık 20 trilyon dolar kadar arttı. Bol ve ucuz para gidecek yer aradı ve finansal piyasalar ile emlak piyasaları şiştikçe şişti. Varlık fiyatları yaklaşık 9 yıldır artıyor, hatta balonlar oluştu ama ortada henüz yüksek ve yaygın bir enflasyon yok. Sadece fiyatların hafiften belini doğrultması olayı var. Buna paralel de parasal genişleme programları sona erdiriliyor ve faizler küçük adımlarla aralıklı bir şekilde yükseltiliyor. Nitekim geçen hafta FED politika faizini bir kez daha artırdı ama bu durum piyasalarda kalıcı, bozucu bir etki yaratmadı. Yeni başkanı ile bu kez faiz artırım kararı almasına, bu yıl için 4. faiz artırımına az da olsa kapıyı açık bırakmasına, yılda dört kez yapılan basın toplantısının bundan sonra her toplantı sonrasında yapılabileceği gibi, FED’in temel kurallarından birinin değiştirilmesine gidiliyor olmasına karşılık böyle oldu.

        - Bu anlamda ekonomi ve piyasalar için tehlike beklenen yerden değil de beklenmeyen yerden çıktı: Ticaret savaşlarından. Beklenmediği, düşük ihtimal verildiği veya fiyatlanmadığı için etkisi büyük oldu. ABD Başkanı Trump, Çin’e 60 milyar dolara varan gümrük vergisi protokolüne perşembe günü imzayı bastı ve “Bu daha başlangıç” dedi.

        - Sadece imza da değil aynı zamanda bu konuda tweet atmayı da ihmal etmedi ve seçmenlerine seçim öncesi verdiği vaatleri yerine getirdiğini ve getirmeye devam edeceğini belirtti. Popülist bir politikacı ve söz konusu seçmen olunca akan sular durur. Kasım ayı ara seçimlerine daha 7.5 ay var. Dünyaya hadlerini bildirmek de ortalama ABD’li seçmenin çok hoşuna gidiyor. Bu demektir ki seçime kadar ver gazı gitsin şeklinde bir siyaset olacak. “Bu daha başlangıç” derken doğruyu söylemiş.

        - Dolayısıyla bugünden veya geçen haftadan itibaren ticaret savaşları mı başladı, yoksa içeriye yönelik bir savaş yapılıyor görüntüsü mü verilmek isteniyor çok net değil. Net olan çok gürültü çıkıyor ama az icraat yapılıyor. Başkan Trump karşı tarafla en yüksek perdeden pazarlığı açıyor. Yaptım, ettim, yıktım geçtim diyor, ortalıkta kül bırakmıyor, sonunda masaya oturup ortada bir yerde uzlaşma yoluna gidiyor. Bunun için bakınız Kuzey Kore söylemine ve ardından olanlara.

        - Ticaret savaşlarında da böyle mi olacak bilinmez. Kasım ayı seçimlerinden sonraya sarkar mı, bu da bilinmez. Bilinen ise Başkan Trump’ın Rusya soruşturmasının iyice ciddileştiği ve buna karşı ticaret savaşlarının kullanılabilecek iyi bir yöntem olduğu. Kasım ara seçimlerinden dolayı artan dozda kullanılmaya da devam edilecek.

        - Kullanılma biçimi de önemli ve kendi başına bir büyük belirsizlik yaratıyor. Çünkü bir sabah kafası bozuk kalkarsa bir tweet atabilir ve buna göre ticaret savaşı yeni bir boyut kazanabilir. Tweet mesajına göre siyaset, dış politika, diplomasi, ticaret savaşları şekilleniyor.

        - Bu açıdan son yıllarda bol ve ucuz para ile iyice azgınlaşan küresel piyasaların aradığı belayı fazlasıyla bulduğunu söylemek mümkün. Bu belanın adı başkanlık koltuğunda kaldığı sürece Trump’tır ve en azından kasım ayı ara seçimlerine kadar da ticaret savaşlarıdır.

        - Söz konusu ticaret savaşı olunca şakası bile ciddiye alınır. Çünkü dünya ekonomisinin üzerine kurulduğu sistemin temelini dinamitlemekten bahsediyoruz. Çin’e karşı bir ticari yaptırımın hemen hemen bütün Asya piyasalarını keskin bir şekilde vurmasının arkasında da bu yatıyor. Çin kendi etrafında Vietnam, Endonezya, Malezya, Laos gibi ülkelerden bir üretim kuşağı yarattı ve borsaları da bu nedenle keskin bir tepki veriyor.

        - Doğrudan Çin’in hedef alınmasıyla ticaret savaşları yeni bir boyut kazanırken, haftanın son iki gününde tüm küresel piyasalar bu nedenle tam bir vurgun yedi. Gelişmiş borsalar Facebook skandalının katkısıyla ve ABD borsalarının öncülüğünde yüzde 3.4, gelişmekte olan borsalar yüzde 3.1 değer yitirdi. Volatilite endeksi VIX, iki günde 17.86’dan 24.87’ye çıktı.

        - Altın ise zayıflayan doların ve ticaret savaşlarının katkısıyla bir haftada 1.313 dolardan yüzde 2.6 artışla 1.347 dolara çıktı. Dünya ekonomisinde canlanmanın da etkisiyle petrol bir haftada yüzde 6.4 artarak 66.21 dolardan 70.45 dolara yükseldi.

        DOLAR ÖNCE YÜZDE 6.7 DÜŞTÜ SONRA YÜZDE 7.3 YÜKSELDİ

        Dövizde Türkiye’nin iki dezavantajı var. Biri cari açık ve yıllık 200 milyar doların üzerinde dış kaynak ihtiyacının olması. Diğeri de yüksek enflasyon. Cari açığı finanse etme biçimi sermaye hareketlerine bağlı. Küresel çapta risk iştahı yüksek ve sermaye akışı fazla ise TL değer kazanır, döviz kurları düşer. Risk iştahı, bugünlerde olduğu gibi azalıyorsa, dışarıdan portföy yatırımları daha az geliyorsa, döviz kıtlaşır ve döviz kurları yükselir. Buna paralel dolar TL karşısında kasımdan ocak ayına kadar iki ayda yüzde 6.7 düştü, son iki ayda yüzde 7.3 yükseldi.

        NE KADAR FED FAİZİ O KADAR LIBOR ARTIŞI

        Aşağıda Türkiye özel sektörünün de dış kaynak bulmakta baz oluşturan LIBOR faizlerinin uzun dönemli seyri yer alıyor. LIBOR faizlerinde son dönemde ciddi artışlar meydana geldi. Bu artışlar da daha çok ABD merkez bankası FED’in politika faiz artışına paralel gerçekleşiyor. FED ilk faiz artırımını 2015 sonunda yaptı. İkinci artırıma 2016 sonunda gitti. 2017’de ise 3 faiz artırımı yaptı. Bu yıl da 3 artırım yapacak. Dolayısıyla LIBOR faizleri de ABD merkez bankasına paralel hızlanmış. Ekim 2015’te yüzde 0.31 olan 3 aylık dolar LIBOR faizi Eylül 2017’de 1.31’e ve 23 Mart itibariyle de yüzde 2.29’a yükseldi. FED’in politika faizi de geçen hafta 1.50-1.75’e çıkarıldığından kullandırdığı fonların ağırlıklı faizi 22 Mart’ta yüzde 1.68’e çıktı. FED faiz artırımında geri dönmeyeceğine göre LIBOR faizleri de artmaya, dolayısıyla dışarıdan borçlanacakların maliyeti de yükselmeye devam edecek.

        SONUÇ:

        “Ölçemediğiniz birşeyi muhtemelen yönetemezsiniz.”

        Ed Seykota

        Diğer Yazılar