Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        DOLAR 10 GÜNDE % 3 ARTARKEN TL’YE KARŞI % 1.3 DÜŞTÜ

        Yüksek cari açık, yüksek dış kaynak ihtiyacı ve yüksek enflasyon ekonomik riskler. Suriye’deki gelişmeler, ABD ve AB ile bozulan ilişkiler de risk kaynağı. ABD’nin İran ile nükleer anlaşmayı bozmak istemesi ayrı sorun. Bütün bu risklerin üzerine hem ABD faizlerinin sıçraması hem ABD dolarının değerlenmesi tuz biber ekti. Ancak yapılan faiz artışı ile durum kurtarıldı. Faiz artışı sorunların üzerini şimdilik örttü

        ABD 10 yıllık hazine faizlerinin yükselişi Türkiye ekonomisi ve piyasaları için negatif etkiye sahiptir. Gelişmekte olan ülkelerden likidite çekilmesine yol açar. Dışarıdan borçlanmanın maliyetini yükseltir. Sonuçta dünyaya yön veren bir ekonominin temeli faizidir. Her yükseldiğinde, yükselmenin boyutuna ve şiddetine bağlı olarak Türkiye piyasalarını sarsar. Sermaye çıkışına yol açarak kasıp kavurucu bir etki yaratır. Tıpkı Mayıs 2013- Ocak 2014 arasındaki 7 ayda olduğu gibi. O zaman ABD faizi yüzde 1.61’den yüzde 3.04’e kadar çıktı. Sonuçta Türkiye politika faizlerini artırmak zorunda kaldı.

        - 10 yıllık ABD faizleri son dönemde hızlı bir artış eğiliminde. Artış nisanda yüzde 11.7’ye vardı ve 10 yıllık faizler 4 yıl aradan sonra yeniden yüzde 3’ün üzerine çıkarak 25 Nisan’da 3.035’e yükseldi. Son iki günde gevşemeyle yüzde 2.9570’e inerek haftayı kapattı. Bize de rahat bir nefes aldırdı. Kur gevşedi.

        - Ancak vadeyi daha uzatırsak ve bitişikte yer alan faiz grafiğine bakarsak, 10 yıllıklarda yükselişin Eylül 2017’de yüzde 2.0160’tan başladığını ve artışın yüzde 47’ye vardığını görürüz. Bu açıdan son iki günlük gevşeme iyi ama belli süre sonra güç toplayıp yeniden yukarı gitme olasılığı da yüksek. Çünkü ABD verileri iyi geliyor, FED zaten faizlerde ve parasal genişlemede normalleşiyor. Bu çerçevede 10 yıllıkların da yüzde 3.5 civarına yükseleceği tahmin ediliyor.

        - Aynı şekilde ABD dolarının değerlenmesi de, Türkiye ekonomisi ve piyasaları için negatiftir. Dışarıdan borçlanmaların ve ithalatın çoğunu dolarla yapıyoruz olmamız bir nedendir. Her dolar arttığında özel sektörün borçlarının çoğu dolarla olduğundan şirketlerin kârlarını eritiyor ve bilançolarını bozuyor. Bundan da önemlisi dolar artışı ile TL aynı ölçüde değer kaybediyor ve ekonomide genel bir tahribat yaratıyor. Cari açık ve dış kaynak ihtiyacının yüksekliğinden ve enflasyon artışından TL zaten zayıf ve kırılgan. Buna bir de doların güçlenmesi eklendiğinde TL en çok değer yitiren para birimlerinden biri haline geliyor.

        - Dolar Endeksi de son 10 gün içinde kendisinden sonra gelen 6 büyük para birimine karşı yüzde 3.08 değerlendi. 1973’ü 100 kabul ederek hesaplanan Dolar Endeksi yüzde 57.6 Euro, yüzde 13.6 JPY, yüzde 11.9 pound, yüzde 9.1 Kanada Doları, yüzde 4.2 İsveç Kronu ve yüzde 3.6 İsviçre Frangı’ndan oluşuyor. Dolar Endeksi’ndeki değerlenmenin de devamı gelebilir. Zaten 10 yıllık Hazine tahvilleri ile paralel bir gidiş söz konusu.

        - Bu iki negatif etki yanında Türkiye’nin kendi riskleri de var. Yüksek cari açık ve toplamda yıllık 235 milyar dolara varan yıllık dış kaynak ihtiyacı, yüksek enflasyon ekonomik riskler. Seçim siyasi bir risk ve belirsizlik kaynağı. Suriye’deki gelişmeler, ABD ve AB ile bozulan ilişkiler de risk. Yine ABD’nin 12 Mayıs’ta İran ile nükleer anlaşmayı bozmak istemesi de bölge için ve petrol fiyatları açısından önemli bir jeopolitik risk.

        - Bütün bu risklerin üzerine hem ABD faizlerinin sıçraması hem de ABD Doları’nın değerlenmesi tuz biber ekti. Ancak yapılan faiz artışı ile durum kurtarılabildi. Faiz artışı sorunların üzerini şimdilik örttü. Boşuna dememişler “paranın gözünü seveyim” diye. Merkez Bankası geçen hafta bankaları fonladığı faizi yüzde 0.75 yukarı çekti ve yüzde 13.5’e çıkardı. Nominal bazda dünyada 6. en yüksek faiz.

        MERKEZ’DEN DOLARA ÇİFTE KISKAÇ

        - Merkez Bankası bunun yanında bir şey daha yaptı. Bankalara gecelik bazda yaptığı fonlamanın tutarını 125 milyar liradan 90 milyar liraya indirdi. 35 milyar azaltıma gitti. Yani hem faizi yükseltti hem miktarı kısıtladı. Bitişikte grafikte görüldüğü gibi doları iki taraflı kıskaca aldı ve bundan iyi sonuç da aldı.

        - 11 Nisan’da dolar 4.1920’ye kadar çıkmışken faizlerin artırılacağı beklentisinin yaratılmasıyla düşüşe geçti. Dolar Endeksi’nin tırmanışa geçtiği 17 Nisan’ı 4.0966’dan kapattı, 27 Nisan’da ise 4.0412’ye indi. Doların son 10 günlük düşüşü yüzde 1.3, Euro’nun düşüşü yüzde 3.2’yi buldu. Halbuki son 10 günde Dolar Endeksi altı büyük paraya karşı yüzde 3.08 değerlenmişti. Değerlenme TL’ye sıra gelince tersine döndü.

        - 11 Nisan’a göre dolardaki düşüş yüzde 3.6, Euro’daki düşüş yüzde 5.5’e vardı. Büyük paralara karşı değer kazanan dolar, TL’ye karşı değer kaybetti. Sepet kur olarak TL’nin son 10 günlük değer artışı yüzde 2.5 ve 11 Nisan’a göre değer artışı yüzde 4.9’a vardı. Bunun temel nedeni de faizin artırılacağı işaretinin verilmesi ve sonunda 75 baz puanlık artıştı.

        Diğer Yazılar