Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yılın ilk çeyreğinde yüzde 7.4’lük büyüme geçen yılki ile aynı. Yüksek büyüme bu yıl da devam etmiş. Ne zamana kadar?

        Denilebilir ki erken seçimin açıklandığı 18 Nisan’a kadar. Bu tarihe kadar seçim, dolar, faiz korkusu olmadan tüketim, yatırım, üretim devam etmiş.

        - Yılın ilk çeyreğini hatırlarsak henüz dolar kuru başını alıp gitmemişti. İstikrarlı bir seyir söz konusuydu hatta TL’de kısmen bir değerlenme bile söz konusuydu.

        - Faizlerde tırmanış başlamamıştı.

        - Borsa dünyanın en çok artan piyasalarından biriydi.

        - İlk çeyrekte sanayi üretimi ortalama yüzde 7.3 arttı. Çünkü iç tüketim yüksek, ihracat da çift haneli artıyordu.

        - Yılın ilk aylarında devletin altyapı yatırımları hızla devam ediyordu. Nitekim inşaat sektöründeki yüzde 12.3’lük artışta kamunun katkısı büyük. Çünkü konutta başlayan durgunluk nedeniyle inşaat izinleri yaklaşık yarı yarıya düşmüştü. Doğal olarak müteahhitler satamadıkları ve satamayacakları konutları inşa etmek istemiyordu.

        - KGF kredileriyle geçen yılın ikinci yarısında gecikmeli şekilde başlayan makine teçhizat yatırımları bu yılın ilk çeyreğinde de yüzde 7 artış olarak sürdü. Kredilerdeki büyüme yanında kapasite kullanımının yüzde 80’e dayanması, iç ve dış pazarın canlılığı, kârlılığın yüksek çıkması karşısında özel sektör makine teçhizat yatırımlarının daha yüksek olması beklenirdi. Bu, şu veya bu nedenle olamamış. Belki seçim konusundaki kuşku özel yatırımları frenleyici etki yapmış olabilir.

        - İhracat çift haneli artmasına karşılık ithalatın daha hızlı artmasından dolayı büyümeye katkısı 0.1 puanla sınırlı kaldı. İthalat ise büyümeyi 3.6 puan aşağı çekti.

        - Çünkü iç tüketimin veya ihracatın canlı olması üretimi artırıyor. Üretim artışı hammadde ve ara malına bağlı. Türkiye de ara malı zengini bir ülke değil. Büyük ölçüde hammadde ve ara malını ithal ediyor. Hatta ara malı ithalatı toplam ihracatından da yüksek.

        - Doğal olarak yüksek büyüme cari açığı da büyüttü. Dün nisan ayı ödemeler dengesi de açıklandı. Cari açık yıllık olarak 57 milyar dolara yükseldi. Buradaki son bir yıllık artış 23 milyar dolar. Artışın önemli kısmı enerji fiyatlarının artışından ve altın ithalatının artmasından kaynaklandı. Ama ara malı ithalatı da arttığı için cari açıkta yeni bir tırmanış dönemi yaşıyoruz. 57 milyarlık cari açık 882.7 milyar dolarlık son dört çeyreklik GSYH’ya oranı yüzde 6.5’e çıktı.

        - Yükselen cari açık aynı zamanda dış kaynak ihtiyacını artırıyor. Türkiye’nin kredi notunu negatif etkiliyor ve uluslararası finans çevrelerinin gözüne batıyor. ABD yüksek cari açık veriyor ama bunun finansmanı yine kendi parasıyla. Doların rezerv para olması ABD’yi kurtarıyor. İngiltere de yüksek açık veren bir ülke ama finans kapitalin merkezinde yer alıyor. Türkiye’de ikisi de yok. Yükselen cari açığı bu nedenle yükselen kurlar izliyor.

        - Yükselen kurların bize iki büyük zararı oluyor. Biri aşırı döviz borçlusu şirketlerin bilançolarını bozuyor ve borç geri ödemelerini artırıyor. Şirketlerin dövize ihtiyacının artması finansal piyasalarda büyük stres yaratıyor. Bazı şirketlerin batabileceği ihtimali tüm banka alacaklarının sorgulanmasına ve kredi notlarının düşürülmesine gerekçe oluşturuyor.

        - Döviz kurundaki hızlı artışın ikinci büyük olumsuz etkisi, ithalatın ekonomi içindeki büyüklüğünden dolayı genel fiyat düzeyini artırmada ortaya çıkıyor. Kur ne kadar artarsa enflasyon o kadar yükseliyor. Çünkü ithal edilen ara malı ve enerji ürünleri. Bütün üretilen mal ve hizmetlerin içine giriyor. Hatta tarım sektöründe daha fazla belirleyici durumda.

        - Sonuçta büyümek iyi de, en iyisi yan etkilerden kaçınarak büyümek. Geçen yıl ve bu yıl yapamadığımız bu.

        - Seçim kararından sonra ise ortaya çıkan tablo tamamen farklı. Yüksek büyüme hızından düşük büyümeye doğru iniyoruz.

        Diğer Yazılar