Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Drone’lar petrol üretim tesislerini, petrol de piyasaları vurdu. 1990 Körfez krizinin ardından petrol fiyatları yüzde 19.5 gibi şok bir yükselişle gün içi en büyük artışını yaptı. Haftayı 60.22 dolardan kapatan Brent petrol sabah saatlerinde küresel piyasalarda 71.95’e dolara kadar çıktı

        -Dünya üretiminin yüzde 5 kadarının devre dışı kalmasıyla fiyatların sıçraması üzerine stratejik rezervlerin devreye alınmasına karar verildi. Petrol fiyatları da 71.95 dolarlık düzeyinden 65-66 dolar bandına geri döndü. Sabah saatlerindeki yüzde 19.5’luk artışın yaklaşık yarısı geri alındı.

        -Petrol arzına drone saldırıları hem arz sıkıntısına ve bölgesel risk artışına hem de akıllı silahlarla yapılan ilk sabotaj olması nedeniyle geniş ve derin etki yarattı.

        TÜRKİYE’YE PETROL FATURASI

        -Bu tür saldırıların devamının gelebileceği korkusu petrol fiyatlarını kısa zamanda eski düzeylerine geri dönmesini engelleyebilir. Drone işi daha su çeker gibi görünüyor.

        -Ancak küresel büyümenin yavaşlıyor olması da petrol fiyat artışlarını dengeleyici rol oynuyor.

        -Petrol fiyatlarındaki yükselme ithalatçı durumundaki Türkiye için negatif bir gelişme. Tahmin edilen petrol fiyatlarını yukarı yönde revize etme gereği ortaya çıkabilir. İster istemez petrol faturamız büyüyebilir.

        İSTİHDAMDA BOZULMA DURULDU

        -Dün açıklanan haziran ayı işgücü istatistikleri benim için üç önemli bilgiyi içeriyor. Biri işsizlik artışının artık durulma işareti vermesi. Mevsim etkilerinden arındırılmış verilerle genel işsizlik oranı önceki aya göre yüzde 14’ten yüzde 13.9’a indi. Tarım dışı işsizlik oranı yüzde 16.2’de sabit kaldı. İşsiz sayısı da 4.5 milyonda yatay seyrediyor.

        -2018 Haziranında ise işsizlik oranı yüzde 10.9, tarım dışı işsizlik oranı yüzde 12.9 ve işsiz sayısı da 3.5 milyondu. Yani son bir yılda işsiz sayısı 1 milyon, işsizlik oranı 3 puan, tarım dışı işsizlik oranı 3.3 puan arttı.

        -İşsizliği sıçratan ana neden de döviz kuru, faiz, enflasyon ve büyüme şoklarının ardı ardına yaşanmasıydı.

        İŞSİZLİK % 14’LE TEPE YAPMIŞ OLABİLİR

        -Temmuz, ağustos ve eylül ayları tarımda hasadın yapıldığı bir dönem ve bu yıl tarım üretimi iyi. Buna bağlı olarak tarımda mayıs ayında başlayan istihdam artışı devam edebilir.

        -Yılın son çeyreğinde ise hem yurtiçi tüketimde azalma duruldu hem de faiz oranları hızla geriliyor. Tüketimi üretimin izlemesi halinde istihdam artışı sanayide de hizmetlerde de devreye girebilir. Bu nedenle işsizlik oranındaki en yükseği yüzde 14’le Mayıs ayında görmüş olabiliriz.

        İŞSİZLİK ARTIŞININ 2/3 İNŞAATTAN

        -İkinci önemli gelişme ise bu işsizlik artışının asıl olarak inşaat sektöründen kaynaklandığıdır. Son bir yıldaki 1 milyon 7 bin kişilik işsiz artışının 673 bini, yani üçte ikisi inşaat sektöründeki kayıptan kaynaklanıyor. Buradaki bir yıllık istihdam kaybı yüzde 30.3’ü buldu. Her üç inşaat sektörü çalışanından biri işsiz kaldı. İnşaat sektöründe talep durgunluğu ve kamu tarafında ödenek yetmezliği nedeniyle daralma var.

        -Son bir yıllık karşılaştırmaya göre mevsimlik etkilerden arındırılmış olarak sanayideki işgücü kaybı 121 bin, hizmetler sektörünün 158 bin ve tarım sektörünün 229 bini buluyor.

        EKONOMİDE DARALMA 1/3 DÜZEYİNDE

        -Son yapılacak tespit ise 2009 küresel krizle karşılaştırmaktan ortaya çıktı. O dönemde ekonomide daralma 2008’in son çeyreğinde yüzde 5.9’la başlayıp 2009’un ilk çeyreğinde yüzde 14.4, ikinci çeyrekte yüzde 6.7 ve üçüncü çeyrekte yüzde 1.5 olarak sürmüştü. Dört çeyreğin ortalama daralması yüzde 7’ye denk geliyor.

        -2018’in son çeyreğinde yüzde 2.8’le başlayan, bu yılın ilk çeyreğinde yüzde 2.4 ile devam eden ve son olarak yüzde 1.5’e inen ekonomik daralmanın ortalaması ise yüzde 2.2’ye geliyor.

        -10 yıl önceki 4 çeyrek ve ortalaması yüzde 7, şimdiki 3 çeyrek ve ortalaması yüzde 2.2. Daralmanın boyutu 10 yıl öncekine göre üçte bir düzeyinde.

        İŞSİZLİK İSE 2009’LA AYNI

        -Ancak işgücü piyasasında bozulma 10 yıl önceki krizle aynı düzeyde. 4 çeyreklik yüzde 7’lik daralmanın yarattığı işsizlik en yüksek noktasına Şubat 2009’da vardı. Mevsimlik etkilerden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 13, tarım dışı işsizlik yüzde 15.8 ve işsiz sayısı da 3 milyondu.

        -3 çeyreklik yüzde 2.2’lik yeni daralmanın yarattığı en yüksek işsizlik de Mayıs 2019’da yüzde 14’le, tarım dışı işsizlik yüzde 16.2 ile görüldü. İşsiz sayısı ise 3.5’tan 4.5 milyona çıktı. Her üç kalemde de 2009’un üzerine çıkıldı.

        EN AĞIR YÜK GENÇLERİN SIRTINDA

        -Genç nüfusta işsizliğin hem son bir yılda hem de son 10 yıldaki artışı daha belirgin.

        -Haziran 2019’da genç nüfusta işsizlik oranı yüzde 25.8 ile işgücü verisinin hazırlanmaya başladığı 2005 sonrasının rekor düzeyine çıktı. Geçen yılın haziranında yüzde 20.2 olan genç işsizlik oranı bir yılda 5.6 puan artışla en çok bozulan istihdam verisi.

        -Genç nüfusta işsizlik Mayıs 2009’da yüzde 25.2 ulaşarak küresel krizde en yüksek düzeyine çıkmıştı. Buna göre işsizliğin tepe noktaları arasındaki 10 yıllık fark genel işsizlikte 1 puan, tarım dışı işsizlikte 0.4 puan, genç nüfusta da 0.6 puan daha fazla.

        KESİMDEN KESİME KRİZ ALGISI FARKLI

        -İşsizlikte kötüleşmenin durduğu varsayımıyla yaptığımız karşılaştırmanın sonuçları çarpıcı. Daralma üçte bir düzeyinde ama istihdamdaki bozulma aynı düzeyde, hatta biraz daha fazla.

        -Bu durum, içinde bulunduğumuz daralmanın kesimler arasında çok farklı hissedilmesine de yol açıyor.

        -En çok etkilenenler elbette işsizler, işini kaybedenler, geliri azalanlar ve dar gelirliler. Çünkü işsizlik keskin bir şekilde kötüleşti. Bu nedenle geniş bir kesim yaşananları kriz boyutunda algılıyor. Onlar için gerçekten kriz var.

        -Ancak ekonomi keskin değil, kademeli ve yumuşak bir şekilde daraldı. Geliri ve işi olanlar için hayat devam ediyor. Onların yarattığı tüketim de bazı sektörleri canlı tutuyor.

        -Geçmiş krizlerle bu kez yaşananlar arasında net bir ayrışma var.

        Üzerinde daha çok araştırma yapılabilir. Tek yazının konusu da değil.

        Diğer Yazılar