Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Önceki gün Cumhurbaşkanı Erdoğan “Bırakın doları TL’ye dönelim” çağırısı yaptı. Cumhurbaşkanı’nın çağırısı döviz yerine TL ile tasarruf tutmayı kastetmesine karşılık, ilk yanıt dövizle kredi kullananlar tarafından geldi. İstanbul Sanayi Odası İSO Başkanı Erdal Bahçıvan, reel sektörün finansmanı konusunda en önemli kırılganlığın döviz borcu ve bunun oluşturduğu bilanço riski olduğunu belirterek, "Sanayiciler, keyfiyetten değil uygun maliyetli TL kredi bulamadığı için dövizle borçlandı. Bugün kur riskini üzerimizde taşıyoruz. Yüksek döviz borçlarının TL’ye döndürülmesi konusunda teşvik edici bir model sunulmalı" dedi.

        Bahçıvan’ın bu çağrısını Merkez Bankası Başkanı Murat Uysal'ın da katıldığı İSO Meclisi’nin aylık olağan toplantısında yapması dikkat çekici.

        DOPİNGLİ BÜYÜME KISIR DÖNGÜSÜ

        Sanayi işletmelerinin temel sorunları arasında ilk sırayı borçlanma maliyetinin aldığına işaret eden İSO Başkanı Erdal Bahçıvan Türkiye'nin "yüksek, sağlıksız, hormonlu" bir büyümesinden ziyade sağlıklı, nitelikli ve sürdürülebilir büyümesinden yana olduklarını vurguladı. Bahçıvan şunları söyledi:

        "Türkiye’nin krize davetiye çıkaran dopingli büyüme arayışlarına artık son vermesi gerekiyor. Zira, kısır bir döngüye yol açan bu durum, Türkiye ekonomisinde büyük zorluklarla, özveriyle inşa edilen üretim merkezlerini tahribata uğratıyor. İstihdam kayıplarına neden oluyor. Kaynak israfına yol açıyor.”

        DÖVİZ BORCU GÜNCEL SORUN

        -İSO Başkanı’nın ortaya koyduğu tablo sanayi şirketlerinin bugünkü güncel sorununa işaret ediyor. Tesisler borçlanılarak yapılıyor ama dopingli büyümelerin yarattığı iniş çıkışlı döngeler arasında tahribata uğruyor.

        -Bunun yanında döviz borçlarının TL’ye çevrilmesine devlet teşviki verilirse en başta işine sermaye koyanla koymayan, TL ile borçlananla dövizle borçlanan arasında büyük haksızlıklara yol açar. Karı şirkete ve patrona, zararı devletin sırtına yıkar.

        -Bu durum kamu kaynaklarının kullanılmasını gerektireceğinden beraberinde dövizle finansmanın tamamen yasaklanması getirmesi de gerekir.

        -En iyisi sorunu zamana bırakmak. Bankalar zaten kredileri yeniden yapılandırıyor. Vadeyi uzatıyor, faizleri düşürüyor. Bu borçlar zaman içinde kontrol altına alınabilir. Olmazsa da bankalarda tahsili gecikmiş alacaklara kaydedilir. Sorun bankaların sorunu haline gelir.

        ANA SORUN SERMAYE EKSİKLİĞİDİR

        -Sanayinin güncel sorunu dövizle borçlanmalar olsa da, ana sorunu sermaye eksikliğidir. İşi, az sermaye koyarak ve çok borç alarak yapma alışkanlığıdır. Ya da sermaye biriktirecek, büyütecek ortamın elverişli olmamasıdır. Sermaye sahiplerinin kendilerini güvende hissetmemeleridir.

        -Sanayinin ve Türkiye’deki şirketlerin asıl sorunu finansmana erişim değildir. Hatta denilebilir ki, sorunun aslı yüksek borçlanmadır. Borçlanma kanallarının aşırı kullanımıdır. Finansmana yurt içinde ulaşamasa, yurt dışında ulaşıyor. TL ile olmazsa dövizle oluyor. Ama az ama çok belli bir erişim zaten gerçekleşiyor.

        DÖVİZ BORCU SON 10 YILIN İŞİ

        -2001’de sanayinin döviz borcu sorunu yoktu. Döviz borcu özellikle son 10 yılda çok uygun borçlanma koşullarının ortaya çıkmasıyla oluşan konjonkturel bir durumdur.

        -2009’da özel sektörün dış borcu 172.2 milyar dolar ve döviz açık pozisyonu 66.5 milyar dolardı. 2019 ortasında dış borç 294.3 milyar dolar, döviz açık pozisyonu da 183.2 milyar dolara ulaştı.

        ÖZKAYNAK BORÇ DENGESİ BOZULDU

        -Belirtelim ki, dış borç ve döviz pozisyonlarında en yüksek düzey Mart 2018’de görüldü. O düzeye göre dış borçlar 30, döviz pozisyonu 40 milyar dolar azaldı. Şirketler ağırlıklı biçimde borçlanarak büyürken 2018’den itibaren frene bastılar.

        -Borçlanma maratonu sonucunda 500 büyük sanayi şirketinde öz kaynakların payı yüzde 33’e inerken, borçların payı yüzde 67’ye yükseldi. Yarı yarıya olan finansman dengesi böylece bozuldu.

        - Yüzde 33 ortalama öz sermeye ve yüzde 67 borçluluk düzeyi ile yola devam edemedik zaten, tıkandık. Bu nedenle yüzde 33 oranı her durumda artırılmalıdır. Ya da borçlar aşağı çekilerek yüzde 67’ye 33 oranı dengelenmelidir.

        PATRONLAR ŞİRKETLERE SERMAYE KOYMALI

        -Bütün bu nedenlerle eğer bir teşvik verilecekse patronların şirketlerine sermaye takviyesi yapması için verilmelidir. Birleşmeler, satın almalar özendirilmelidir.

        -Yine patronların şirketlerine sermaye koymalarının yolu öncelikle mülkiyet haklarının sağlamlaştırılmasından, yargı bağımsızlığından, hukukun üstünlüğünden, iş yapma özgürlüğünün artırılmasından ve sonuçta sermayedarların güvenini sağlamaktan geçiyor. Her türlü kanal denenerek sermayeler artırılmalıdır. Kalıcı çözüm budur.

        İKİNCİ ADRES SERMAYE PİYASASI

        -Tam gaz borçlanmaya devam etmek yerine sermaye piyasaları üzerinden daha uzun vadeli kaynak sağlamak, hatta bu durum yurtiçinde olamıyorsa yurtdışı sermaye piyasalarını denemek de pekala mümkündür.

        -Yurt dışından borç alabilenler aynı zamanda yurt dışı sermaye piyasalarından da kaynak temin edebilirler.

        -Acaba Türkiye’de şirketler ne zaman tek ayakla yarıştan yorulacaklar ve ikinci ayağı devreye sokmaya karar verecekler?

        Diğer Yazılar