Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        TOBB’a bağlı 365 oda ve borsa başkanı ile 61 sektör meclis başkanının katılımıyla gerçekleştirilen Ekonomi Buluşmasına telekonferansla katılan Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak yılın ikinci yarısının ekonomide yepyeni ve kalıcı hikaye yazılacak bir dönem olacağını belirtti. Yerli üretimin önceleneceğini vurgulayan Albayrak şöyle konuştu: ''Yerli üretimi ve yerli üretimin dünyayla rekabetini tüm politikalarımızda daha da önceleyeceğiz. Yerlileştirmede sanayicimizi daha da destekleyeceğiz. Uzun vadeli, TL'ye dayalı düşük maliyetli finansman programlarını etkinleştireceğiz. Stratejik ve üretim imkanı bulunmayan ürünler hariç, ithalat kolay olmayacak.''

        DEĞİŞİMİN NEDENLERİ

        -BakanAlbayrak bu sözleri TCMB’nin Katar Merkez Bankası ile swap tutarını 5 milyardan 15 milyara çıkardığı gün söyledi. Gümrük vergilerinin artırılması, Bakan’ın söyleminin çakışması tesadüf olabilir ancak bir şeyi gösteriyor, dış kaynak arayışı.

        -Türkiye swapla döviz kaynağı arıyor. Çünkü rezervlerinde erime, kur ürerinde baskı var. Küresel piyasalar borçlanmaya müsait değil.

        -Kaldı ki sermaye akımları da tersine dönmüş durumda. Bütün gelişmekte olan ülkelerden sermaye çıkışı oluyor ve Türkiye’nin payına düşen de 9.5 milyar dolar.

        REKLAM

        -Dünyanın içine girdiği yeni koronavirüs süreci ve konjonktürü, Türkiye’nin döviz dengesini bozucu etki yapabilir. Çünkü ihracatı düşürüyor. Nisan ayı ihracatı yüzde 41 gerileme ile 1980 sonrasının en büyük düşüşünü yaşadı. Küresel ekonomide ve ihracat yaptığımız bölgelerde 2.Dünya Savaşı sonrasının en büyük daralması yaşandığından bu tablonun kısa sürede tersine çevrilmesi de mümkün değil.

        -Döviz kazandırıcı turizm ve diğer hizmetler kesiminin durumu ortada. Hatta en ağır darbeyi turizm yedi denilebilir. Buradan da kısa vadede ve bu yıl için pek bir umut yok.

        -Dolayısıyla yapılan açıklama ve artırılan gümrük vergileri bugünkü konjonktürün ve içinde bulunulan durumun bir gereği olabilir.

        KÜRESELLEŞME GERİ VİTESTE

        -Ancak tek etken de bu değil. Trump’ın ABD başkanı olmasından bu yana küreselleşme ve dünyada serbest ticaret geri vitese taktı. Sonunda Trump geçen haftaki “küreselleşme bitmiştir” söylemiyle bunu resmileştirdi de.

        -Amerika’nın ortaya koyduğu bu çabaya son olarak koronavirüs salgınının etkisi eklendi. Ticaret neredeyse durdu ama daha çok küresel tedarik zincirlerinin sorgulanması gündeme geldi. Bu zincirin öyle uzaklarda değil fiziken yakın, mümkünse yurt içinde olması yeni dönemin bir kıstası haline geldi. Bütün ülkeler korumacılığa doğru yöneliyor.

        40 YILLIK YAPI DEĞİŞİYOR

        -Türkiye’nin attığı adımlar bu çerçevede yorumlanabilir. Ya da bu eğilimden destek alıyor. Böylece 40 yıllık bir yapı değişikliğine gidiliyor. Özal’ın 1980’de aldığı ekonominin serbestleştirilmesi ve dışa açılması kararından sonra ilk kez gümrük oranları bu ölçüde yaygın yükseltiliyor ve ithalat zorlaştırılıyor. Artık daha az serbestiyet olacak, ithalat kısıtlanacak veya maliyeti yükselecek.

        -Bunun elbette yurtiçi üretim maliyetlerini artırıcı bir etkisi de olacak.

        -İthalattan caydırmanın iki önemli iki aracı var. Biri gümrük oranları ve dış ticaret rejimi ise diğeri de döviz kurlarının düzeyi ve seyri.

        YERLİ ÜRETİMDEN NE ARA CAYDIK?

        REKLAM

        -TL’nin 2013 sonrası uğradığı değer kaybı da ithalatı özendirici değil. Her yıl ortalama dolar kuru artışı, ortalama enflasyonun üzerinde seyretti. 7 yıldır böyle oldu. TL’nin 2003 yılında 100 kabul edilen reel değeri de 70’li düzeylere indi. Ancak yine de ithalatı durduramıyor. Üretim yapısı bir kere değişti ve ithal girdilere alıştı.

        -Çünkü uzun yıllar TL aşırı değerlendi, ithalat döviz kurların ucuzlamasıyla cazip hale geldi. Bu süreçte yerli üretim ve tedarik sistemi kayda değer oranda tasfiye oldu.

        -Kurun nasıl olup da ucuzladığına gelince. 2001 sonrasında serbest dalgalı döviz kuru rejimine geçtik. Küresel sermaye hareketleri 2002 yılından itibaren hızlandı ve 2013 yılına kadar hemen hemen bütün gelişmekte olan ülkelere yoğun sermaye girişi oldu. Sermaye girişleri kurun düzeyini belirledi, gelişen kurları da, TL’yi de değerlendirdi.

        -O sırada yaşanan 10 yıldan fazla zamanda olan oldu. Bizim de içeride enflasyonu düşürmede ve düşük tutmada TL’nin değerlenmesine ihtiyacımız vardı.

        KENDİ YAĞIMIZLA KAVRULMA DÖNEMİ

        -Şimdi yeniden yerli üretime dönüş her zamankinden daha gerekli. Ancak ürettiğimiz kadar tüketebilir ve sattığımız kadar satın alabiliriz. Kısaca kendi yağımızla kavrulma dönemi.

        -Bu durum Türkiye için zaten 2018’den itibaren başlamış durumdaydı. Şimdi koronavirüs döneminde daha şiddetlendi. Bütün dünya da hemen hemen aynı kulvara girmeye başladı. Dünyanın yeni yapısına ayak uydurmada Türkiye’nin öncelik almasının bir nedeni de bu olabilir.

        ÜRETİM İÇİN KUR ŞARTI

        -Yerli üretimin güçlü başlayabilmesi için sadece ithalatın zorlaştırılması yetmeyebilir.Devletin yerli üretimi daha kuvvetli desteklemesi ve yönlendiresi, yatırım iklimini ve güven ortamını sağlaması gerekebilir.

        -Bir de yerli üretim için belirleyici iki faktörden biri fiyattır. Üretim için o fiyatın adı da kurdur. Yani döviz kurunun seyri ve düzeyi üretmeyi mi, ithal etmeyi mi teşvik edecek?

        -Bugünkü kur düzeyi yerli üretimi teşvik edicidir. Ancak bu durumun yıllarca devam ettirileceğinin, en azından niyet bazında ortaya konulması lazımdır. İş dünyasında bir güvensizlik de bu konudadır.

        Diğer Yazılar