Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Yıla 5.95 TL’den başlayan dolar 6 Kasım’da TCMB satış kuruyla 8.48’e çıktığında ekonomi yönetimi değişti. 11 ayda dolar yüzde 42, Euro yüzde 50, sepet kur da yüzde 47 artmıştı. TL’nin kaybı dolar karşısında yüzde 30, sepet karşısında yüzde 32’yi bulmuştu.

        -’nin atanan yeni başkanı tarafından yapılan açıklamayla faiz artırımına gideceği anlaşılınca dolar kuru TL karşısında yüzde 10 geriledi. Faiz de 19 Kasım’da piyasaların beklentisiyle uyumlu bir şekilde 4.75 puan artırıldı.

        -Ayrıca sadeleştirme de gidildi. Eylül ayındaki 2 puanlık artış da dahil edildiğinde kurdaki yükselişin önünü kesmek için yapılan toplam faiz artırımı 6.75 puana vardı.

        -Faiz artışı kurun yükselişini kesmeye yetti. Her ne kadar Merkez Bankası faiz kararı açıklamasında “gerektiğinde faizi daha da artırırım” demediyse de, kurdaki yükseliş durdurulamazsa ek faiz artırımına gidebilir. Geçmişteki faiz artırımlarında böyle olmuş. Yetmediğinde ek artırımlar gelmiş.

        TÜRKİYE RİSKİ ÜÇTE BİR AZALDI

        -Yeterli bir faiz artışını yakalandığına, ekonomi yönetimi değiştiğine, normalleşme başladığına, virüsün kış mevsiminde azmasının ve kapanmaların da etkisiyle ekonominin soğuyacağına, cari açık azalacağına göre işler yoluna girdi mi?

        REKLAM

        -Kritik bir virajı aldık, uçurumdan yuvarlanma tehlikesini atlattık. Girdiğimiz yeni yol daha güvenli. Yerli ve yabancıların gözünde Türkiye ekonomisi daha normal ve daha güvenilir artık.

        -Bu nedenledir ki Türk Lirası değerleniyor veya aşırı değer kaybının bir kısmını geri alıyor. İki haftalık sürede yüzde 10 değer kaybı geri alındı. Doların değeri neredeyse 1 TL aşağı geldi.

        -Borsanın iki haftalık artışı MSCI endeksiyle dolar bazında yüzde 26.7’ye çıktı ve açık ara en çok değerlenen borsa oldu.

        -Türkiye riskini yansıtan CDS’lerin primi 531 baz puandan 371’e geriledi. Türkiye riski iki haftada yüzde 31 geriledi. Bunlar önemli ve kayda değer gelişmeler.

        BİR KEZ DAHA DOLARI SAT TL’YE YAT MI?

        -Geçmişte böyle gelişmeler gündeme geldiğinde rahatlıkla “Doları sat, TL’ye yat” diye başlık atardık. Şimdi de benzer bir fırsatı gördüm, hala da görüyorum ama çekincem de var.

        -Normalleşme ne kadar sürecek? Yüksek faize şirketler ne kadar dayanacak? En önemlisi de acı ilaç tanımlaması yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın tahammülü ve sabrı nereye kadar olacak?

        -Yeterince zaman tanırsa faiz artırımının ve girilen yolun sonu gelir. Kur düşer, enflasyon düşüşe geçer, sıra faiz indirimlerine gelir. Geçmişte böyle olmuş.

        -2001 sonrasının dört önemli ve büyük faiz artırımlarının bir bilançosunu çıkardık. Sonuncu ise daha iki haftalık ve beşincisi oluyor. Alınan sonuçları şöyle özetlemek mümkün:

        -Faiz artışları net bir şekilde kurların önünü kesiyor. Çok rahatlıkla kur artışının ilacı faizdir diyebiliriz. Çünkü geçmişteki dört faiz artırımının dördünde de kurlar kayda değer biçimde geriledi.

        REKLAM

        4 BÜYÜK FAİZ ARTIRIMININ SONUCU

        -2006’da yapılan 4 puanlık artış 14 ay boyunca sürdürüldü ve dolar kurundaki gerileme de yüzde 29’a vardı. Bu dönemi küresel krizle faiz indirimleri izledi.

        -2011’de ekonominin frenine basıp yumuşak iniş sağlamak için politika faizi 3.5 puan artırıldı. Bu dönemde hedef kur yükselmesi olmamasına karşılık dolar, yükseltilmiş faizlerin yürürlükte kaldığı 4 ayda TL’ye karşı yüzde 6 geriledi.

        -2014’teki faiz artırımı 5.5 puandı, 4 ay süreyle yürürlükte kaldı, doları yüzde 11 geriletti. Erdoğan’ın eleştirileri ile yüksek faiz dönemi kısa kesildi.

        -2018’e gelinceye kadar faizler artırıldı ama yeterli olmadı. Son artırım 13 Eylül’de 625 puan olunca ve faizler yüzde 24’e varınca işe yaradı. 10 ay boyunca devam eden yüksek faizle dolar kuru yüzde 11 düştü.

        ŞİMDİKİ ZORLUK NEREDE?

        -Ancak son faiz düşüşünü 2019’da Merkez Bankası başkanını değiştirerek yaptık. Faiz düşüşlerinde kur artmasın diye de dövize dolaylı müdahale yapıldı. Rezervler böylece eridi.

        -Kısaca faize bindirim yaptık döviz kurunu gerilettik, indirim yaptık döviz kurunu çıkardık. Bu mekanizma şimdiye kadar otomatik çalıştı gibi.

        -Yeni olan ise bu kez rezervleri tükettiğimizdir. Rezervleri güçlendirene kadar yüksek faizlerle yola devam etme gereği var. Bir zorluğumuz burada.

        - İkinci ve daha büyük zorluk ise zaten çok zor bir kış mevsimine gireceğimizden geliyor. İlk kez bütün bir kışı küresel salgın koronanın etkisi altında geçireceğiz. Dünya da öyle, benzer zorluklar dünya ekonomisi için de geçerli.

        REKLAM

        -Kapanmalardan dolayı zaten Türkiye ekonomisindeki büyüme düşecekti, şimdi üstüne faiz artışı geldi. Hem yurtiçi talebi azaltacak hem de TL ile borçlanan şirketleri finansman yönüyle zorlayacak.

        KREDİDE BOLLUKTAN KITLIĞA

        -Politika faizinin ardından mevduat ve kredi faizlerinde yeni artışlar gündeme gelecek. Bunun adına acı ilaç diyoruz. İlacı yuttuk da, acı etkisini henüz reel sektörde göstermedi. Faiz ödeme dönemlerinde ve yeni kredi alımlarında gösterecek.

        -Yüzde 10 faizle alınan, hatta yüzde 7.5 kampanya faizi ile alınan kredilerin geri ödemesi geldiğinde, ya ödenip hesap kapatılacak ya da yüzde 20 ile döndürülecek. Artık enflasyon altında kredi faizini herhalde çok az alanda görürüz.

        -Yıl başından 13 Kasım’a kadar olan dönemde finans dışı kesime verilen kredilerin stoku 878 milyar lira arttı ve 3 trilyon 359 milyar liraya yükseldi. Bu 10.5 ay için yüzde 31 veya üçte bir artış demektir.

        -İşte faiz artışı krediye boğulan bir dönemden kredi darlığına düşülen bir döneme geçiş yapmaktır. Şirketler en zor dönemde mecburen net borç ödeyicisi duruma gelecek, borç ödeme alışkanlığı edinecek.

        -Salgından vurgun yemiş şirketlerden finansal gücü olmayan bazıları kışın soğuğunda donup kalabilir. Kışı geçiremeyecek zombi şirketler olabilir. Küçülme yoluna giden, ortak alan, satışı deneyenler de çıkabilir.

        KIŞIN SONU BAHARDIR

        -Bu kış sadece şirketler için değil, bankalar için de çok zor geçecek. Çünkü şimdiye kadar krediyi verdikleri şirketler batıkça bankaların da parası batacak ve sermayesi eriyecek. Kredilerin bazıları zaten gönüllü değil aktif rasyosu sonucu mecburen verilmiş krediler.

        -Sonuçta bu kışı geçirebilenler baharı görecek. Hem mevsim olarak hem de aşıların devreye girmesiyle pandemide pozitif gelişmeler sağlanacak; ekonomi yerel ve küresel çapta açılmaya başlayacak. Aynen Aşık Daimi’nin dediği gibi.

        Diğer Yazılar