Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Korona salgınında günlük vaka sayısı 50 binin üzerine çıkmışken kapama sonrası 10 binin altına inmesi iyi bir gelişme. Hastanelerin yoğun bakım ünitelerindeki yoğunluk da azaldı. Ancak ölüm sayıları pek azalmıyor ve hala günlük 200’ün üzerinde seyretmeye devam ediyor. Nedenini herhalde bir süre sonra öğreniriz.

        AŞIDA TEDARİKİN ÖNEMİ

        -Salgındaki bu gelişmelerin ardından haziran ayının başında hayatın önemli ölçüde normalleştirilmesine karar verileceği bekleniyor. Turizm sezonu da açılacak.

        -Günlük 10 binin altına inen vaka sayısının yaz aylarında azalmaya devam etmesi öncelikle aşılamaya bağlı. Şimdiye kadar birinci ve ikinci doz toplam 28 milyon kişi aşılandı. Her iki dozu olanlar 12 milyonu buldu ve toplam nüfusun yüzde 14’ü aşılandı. Her 7 kişiden biri aşılanmış durumda.

        -Şimdiye kadar bu işin yavaş gitmesi aşı tedarikinin azlığındandı. Son açıklamalar ve bizzat Biontech CEO’su Uğur Şahin’in televizyonda canlı yayında 120 milyon doz aşı anlaşmasının yapıldığını açıklaması sevindirici gelişme.

        Aşı ile birlikte salgında en kritik aşamalardan birini geçireceğiz.

        BİDEN-ERDOĞAN GÖRÜŞMESİ

        -Aşı tedariki gecikmeden yapılırsa Türkiye yaz aylarında hızlı bir aşılamaya girebilir. Bu durumda sonbahara daha hazırlıklı başlayabilir ve hizmetler sektörü faaliyetlerine kesintisiz devam edebilir, okullar da açılabilir. Bu durumda ekonominin normalleşmesinin önünde herhangi bir engel kalmaz.

        REKLAM

        -Her bakımdan Türkiye için en kritik tarih 14 Haziran olmaya aday. Cumhurbaşkanı Erdoğan ile ABD Başkanı Biden arasında yapılacak ilk görüşme, 14 Haziran sonrasının kaderini belirleyebilir, olumlu veya olumsuz yönde kırılmaya yol açabilir.

        -Aynen 2019 Haziran sonunda Tokyo’da yapılan Erdoğan-Trump görüşmesinde olduğu gibi. O zaman sürpriz şekilde rüzgar Türkiye’den yana esmişti. Bakalım bu kez benzeri mi tekrarlanacak, yoksa tersi mi olacak?

        İŞİ BOZAN ENFLASYON

        -Tam bu sırada dünya da salgın ile yoğun bir mücadelede ve bir ölüm kalım savaşından çıkmaya çalışıyor.

        -Salgın sonrası öncelik elbette ekonomileri normalleştirmeye verilecek. Bu yaz her ülke ekonomisini canlandırmanın peşinde canını dişine takacak. Bu yılki dünya ortalama büyümesi baz etkisinin katkısıyla yüzde 6’ya ulaşacağı tahmin ediliyor.

        -Aşılamayla salgının üstesinden gelinmekte olduğu bir aşamada ekonomilerin kalkışa geçmesi ve düştükleri kuyudan kurtulmaları gerektiği çok açık. Yoksa borçlar yılda 20 trilyon dolar büyüyerek artıyor.

        -Ancak tam bu sırada dünyada ortaya çıkmakta olan enflasyon belası pişmiş aşa su katıyor. ABD’de tüketici enflasyonu yüzde 4.2’ye, üretici fiyatı yüzde 6.1’e yükseldi, mayıs ayında daha yükselebilir.

        -Çin’de üretici fiyatı yüzde 6.8 arttı. Dünyanın fabrikası ve tedarikçisi konumunda.

        -Japonya’da bile üretici fiyatları yüzde 3.8’e çıktı. 40 yıldır resesyondan çıkamayan ve enflasyon üretemeyen bir ekonomide sürpriz ötesi bir gelişme.

        -Bütün bunların nedeni pandemi, kuraklık, ticaret savaşları ile emtia kaynaklı gibi görünüyor.

        22 MAYIS 2013’ÜN YILDÖNÜMÜ

        -Şimdilik ABD’de FED enflasyona geçici gözüyle bakıyor. Mayıs ve haziran enflasyonlarına da, baz etkisinden dolayı böyle bakmaya devam edebilir. Ancak temmuz ayı ile birlikte baz etkisi ortadan kalkacak ve gerçek durumla karşılaşılacak. Temmuz, ağustos rakamları ile birlikte FED harekete geçmek zorunda kalabilir.

        REKLAM

        -Eğer rakamlar yüksek çıkar da FED aksiyon almazsa piyasalar “enflasyonda ipin ucu kaçtı” diye düşünecekler. Enflasyona karşı gecikme daha sonra daha büyük hamle yapılmasını gerektirecek. Bu durum da bizzat piyasaları bozmaya yeter. Zaten iki hafta önceki iyimserlik havası pek yok. Piyasalarda sınırlı bir bozulma var.

        -Hamlenin gecikmesi halinde hem piyasalara verilmekte olan parasal tutarın azaltılması hem de ardından faizlerin artırılması daha sert ve daha kısa sürede yapılacak. Bu da piyasaları yıkıp geçecek.

        -FED erken hamle yaparsa ne olacak? Ne tesadüf ki, 2013 yılında yaşanan 22 Mayıs kırılmasının 8. yıldönümünde benzer bir durumla karşı karşıyayız. Yine bir tercih yapılmak zorunda. Bu tercih, ya gecikmeyi göze alma ya da zamanında hamle tercihi olacak. İkisinin de bedeli var.

        HAMLENİN GÖLGESİ YETER

        -Hemen hamle seçeneğinde FED’in söylemi değişmeye başlar. Önümüzdeki toplantılarda da parasal genişlemeden çıkmanın belli bir plana bağlanması tartışılmaya başlar. Muhtemelen ağustos sonundaki toplantısında tahvil alımını azaltacağını açıklar. İlk adımını da yeni yıldan itibaren atar.

        -Bu durum 2013 yılındaki Ben Bernanke’nin yaptığı açıklamanın benzer etkisini yaratır. 22 Mayıs’ta yapılan açıklamaya karşılık tahvil alımı azaltılmaya aralık ayında başlanmış ve 9 ay sürmüştü. İlk faiz artırımı ise 2014’ün sonunda geldi.

        -Buna rağmen açıklamanın piyasalardaki yıkıcı etkisi, sermaye hareketlerini tersine döndürmesi, gelişmekte olan ülke piyasalarını vurması ve borçlanma maliyetlerini yükseltmesi 22 Mayıs’la hemen başladı. “Para musluğu kısılacak, ben pozisyonumu hemen alayım” telaşı bütün piyasaları karıştırdı.

        DÜNYA NEGATİF FAİZİ %32 AZALTTI BİLE

        -Aynen şimdi hazine faizlerinin yükselmesinde olduğu gibi. Emtia fiyatları yükselirken bunun enflasyonu yükselteceği, merkez bankalarının tez veya geç tepki vereceği hesaplandı. ABD 10 yıllık hazine faizi 2020’ye yüzde 0.916’dan başlamışken, mart sonunda yüzde 1.776’ya kadar yükseldi, son düzeyi yüzde 1.623. Neredeyse bir katlık artış söz konusu.

        REKLAM

        -Alman 10 yıllıkları da yükselişte. 2020 sonunda yüzde -0.575 faizle işlem gören 10 yıllıklar 21 Mayıs’ta yüzde -0.127’ye çıktı.

        -Dünyada negatif faizli tahvillerin piyasa değeri ise 5.8 trilyon dolar azaldı. Bitişikte yer alan grafikten izlenebileceği gibi, 12 Kasım 2020’de 18.4 trilyon dolarla rekor düzeye çıkan negatif faizli tahviller 21 Mayıs’ta 12.6 trilyon dolara indi. 5.5 ayda yüzde 32 azaldı.

        -Enflasyon ve FED tutanaklarının açıklandığı 7 Mayıs sonrasındaki iki haftada ise negatif faizli tahvillerdeki azalma 2 triyon doları buldu.

        -Para sahipleri ve piyasalar artık negatif faizli tahvillerden kurtuluyor. Bu durum uzun vadeli olarak bundan sonra faizlerde yönün artık aşağıya değil, yukarıya doğru olacağını belli etti. Belli olmayan ise faizlerin hangi eğimle yükseleceği.

        ÖNCE PİYASALARI VURUR

        -Tahvil piyasasında yükselen faiz oranları ve negatif faizli tahvillerin azalması, enflasyona ve merkez bankalarının parasal sıkılaştırmasına karşı hazırlık yapıldığını, yeni ortama uyum için pozisyonların önceden değiştirildiğini gösteriyor. Merkez bankaları adım atmasa da piyasalar fiyatlamaları yapıyor.

        -Negatif faizli tahvillerin hızla azaltılması 2013 yılında yaşanan deneyimden piyasa tarafının ders çıkarttığına iyi bir örnek. Ancak ne şekilde olursa olsun FED ilk hamlesini yaptığında sonuç aynı kapıya çıkacak. Her dönemde piyasalar daha az para ve faiz artışından hoşlanmaz.

        -Üstelik bu defa çok da şımartılmış durumdalar. Küresel kriz sonrası 12 yıldır parasal genişleme devam ediyor. Pandemi ile ikinci turu da yapıldı. Yıllardır tarihin en düşük faizi ile yaşadık. Bundan ayrılmak piyasalar için hiç de kolay olmayacak.

        -Dolayısıyla FED’in çok küçük adımıyla başlayacak dalga bütün finansal piyasalara yayılacak ve piyasaları vuracak. Piyasalar karışınca beklentiler ve finansman kanalıyla reel ekonomiye sirayet edecek.

        REKLAM

        EKONOMİYE TAKOZ ETKİSİ YAPAR

        -Bu durumda enflasyona karşı yapılacak ilk hamle, canlanmakta olan ekonominin önüne konan takoz etkisi yapacak. Toparlanmakta olan hizmetler sektörü yeniden sendeleyecek. Sonucu buna çıkacak bir kararı da FED bu aşamada almakta zorlanır.

        -Buna karşılık önlem almada gecikme riskini ehveni şer bir durum olarak kabul edebilir. Gecikerek hamle yapmayı yeğleyebilir. Bir hamle yapmasına yapacak ama mümkün olduğu kadar gecikerek.

        -Çünkü FED hem işsizlik tarafında 8 milyon istihdam kaybının azaltılmasını, hem de hizmetler sektörünün yılın ikinci yarısında ayakları üzerinde duracağını görmek istiyor.

        -2013’te yaşananlar, bir finansal kriz sonrası parasal genişlemenin geri alınması olayıydı. Şimdi ise küresel salgın ve onunla gelen reel ekonomik daralma söz konusu. Hükümetler de ekonomik yardım paketleriyle işin içinde. Merkez bankaları işi en ağırından alacak gibi görünüyor.

        -2013’te kaderimiz değişmiş, ekonomide başarılı çizgimiz kırılmıştı. 2019’daki Trump’la görüşmede ise kader yüzümüze güldü. Bu yıl öncelikle Biden’la görüşme var, sonra da merkez bankalarının enflasyona ilk müdahalelerinin olup olmayacağını göreceğiz. Birini kaybetsek de diğerinden kazanalım. İkisinden kaybetmek hiç de hoş olmaz.

        Diğer Yazılar