Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Dün sonbahara doğru makro ekonomik görünümü ve sanayi sektörünün durumunu incelemiştik. Gelecek hafta açıklanacak 2.çeyrek büyümesinin yüzde 20’yi aşması bekleniyor. Yıl bazında da yüzde 8 dolayında bir büyüme tahmini yapılıyor.

        Geçen yılki düşük faizli 1 trilyon liralık kredi artışı ve borçların yeniden yapılandırılması şirketleri önemli ölçüde rahatlattı. İhracat artışının da etkisiyle şirket ciroları ve kârları patladı. Geçen yıl 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nun kârı yüzde 50, İkinci 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nun kârı yüzde 90 arttı. Kâr artışı bu yıl da aşağı yukarı sürüyor. Borsa şirketlerinin yıl ortası itibariyle geçen yılın aynı dönemine göre kârları yüzde 72 oranında arttı.

        BORSAYA YANSIMIYOR

        -Peki bu durum borsada şirket fiyatlarına ne kadar yansıyor?

        -Borsanın ana endeksi BIST 100’e bakınca dün itibariyle son bir yılda yüzde 33 arttığını görüyoruz. 25 Ağustos’tan iki yıl geriye gittiğimizde borsanın primi yüzde 50’ye çıkıyor. Şirketlerin kâr artışının yarısını bile yakalayamayan bir performans.

        -Üstelik bu sırada gelişmiş dünya borsaları rekor kırmaya devam ediyor. Gelişmekte olan borsalar da tarihi rekorunu gördü. MSCI EM Endeksi 18 Şubat’ta 1449.38’e çıkarak zirveyi gördü ve geri döndü.

        REKLAM

        -Borsa İstanbul’un gelişmekte olan borsalardan farklı zamanlara göre yüzde 60’a kadar varan oranda iskontolu işlem gördüğü dikkat çekiyor. İstanbul Borsası MSCI Endeksiyle son rekor düzeyini Mayıs 2013’te 738 puanla kırmışken, dün 203 puandan kapandı. İstanbul Borsası dolar bazlı endeksle rekor düzeyinin üçte birinin dahi altında bulunuyor.

        YABANCILARIN YOKLUĞU

        -Bizim borsamızda fiyatlamaların neden bu kadar geriye düştüğünün birkaç ana nedeni olduğu söylenebilir.

        -Birincisi borsanın geçmişten beri hakim grubu olarak yabancı yatırımcıların Türkiye’den önemli ölçüde çekilmesidir. Bu çekilmede Türkiye’nin reytinginin yatırım yapılabilir seviyenin 3-4 basamak altına düşmesi, merkez bankası başkanlarının sık sık değiştirilmesi ve karar verme bağımsızlığının yok edilmesi, Türk Lirası’nın çok oynak olması ve değer kaybının önlenememesi de etkili.

        -Piyasanın yaklaşık üçte ikisi yabancı hakimiyetindeyken, bu oran son resmi rakamlarla yüzde 42’ye indi. Gerçekte ise yüzde 35’ler civarında. Halka açıklığı yüzde 1’in çok altına inen ve yabancılara satılan şirketlerin piyasa değeri borsadaki yabancı payını şişiriyor.

        -Yaklaşık 2 yıl içinde yabancı payı 30 puan gerileyerek yüzde 65’ten gerçek rakamıyla yüzde 35’e inmiş durumda. Yabancı payında dramatik düşüş borsanın düşük fiyatlarda kalmasının en önemli nedenidir. Çünkü yabancı yatırımcı kurumsaldır, büyük hisse senetlerine girer ve yerliye göre yatırım vadesi kat be kat daha uzundur.

        YERLİNİN KÜÇÜKLERE İLGİSİ

        -Hisse senedi fiyatlarıyla şirketlerin performansları arasında bağın zayıflamasının ikinci nedeni borsaya gelen yerli yatırımcıların yapısında aranmalı. Pandemi döneminde iki katına çıkarak 2.4 milyon kişiye yükselen yerli borsa yatırımcılarının tercihi, BIST 100 Endeksi dışında kalan küçük hisseler ve halka arz edilen yeni hisse senetlerinden yana oluyor.

        REKLAM

        -Bu hisselerin sayıları endeks şirketlerinin 2 katı kadar. Ama ana endeks olan BIST 100 içinde ağırlıkları hiç yok.

        Bu durumda yerli küçük yatırımcıların yönelmesiyle küçük hisseler yüksek prim yapıyor ama bu borsa endeksine veya itibar edilen, piyasanın ana yönünü belirleyen endekslere yansımıyor.

        -BIST 100’ün dışında kalan hisse senetleri borsada BIST Tüm-100 Endeksi adı altında toplanıyor. Bu endeks son bir yılda yüzde 60, son iki yılda yüzde 280 primle borsanın en kazandıranı oldu.

        -Eğer şirketlerdeki kâr artışının hisse senedi değerlerine bir yansıması olduysa bu durum küçük hisse senetlerinde fazlasıyla gerçekleşti. Belki kârlarda artış sağlayan şirketler ile prim yapan şirketler aynı da değildir.

        KÂRDA TEKLEYEN DE VAR

        -Yabancıların ağırlıklı olarak çıktığı banka hisseleri ise prim yapma bir yana, son iki yılda değer kaybetti. Banka Endeksi’nin son bir yıllık artışı yüzde 7, son iki yıllık performansı ise yüzde 2 kayıp şeklinde. Bankalardaki kayıp aynı zamanda banka kârlarının düşüklüğü ile de yakından ilgili.

        -Sanayi şirketlerinin son bir yılda yüzde 64 ve son iki yılda yüzde 126 performans göstermesi de kâr artışına paralellik gösteriyor.

        -Hizmetler sektörüne sıra gelince son bir yıllık artış yüzde 20, son iki yıllık artış yüzde 58 düzeyinde. Malum pandemi sürecinden en çok hizmetler sektörü darbe yedi.

        -Borsanın sanayi ayağı güçlü ama banka ayağı zayıf, hizmetler sektörünün performansı vasat olunca ortaya toplamda vasat bir tablo çıkıyor. BİST 100 Endeksi son bir yılda yüzde 33, son iki yılda yüzde 50 artış kaydetti.

        HA ARSA HA BORSA NE FARK EDER?

        REKLAM

        -Halbuki büyüme son 10 yılın rekoruna gidiyor. Reel sektör şirketleri 2000’li yılların en kârlı dönemini yaşıyor. Dünya borsaları rekorda. Bizim borsa ise yatırımcı yapısı ve tercihine bağlı garipliklerden dolayı dipte. Bu anlamda ciddi bir paradoks ile karşı karşıyayız.

        -Ancak borsa bu durumuyla yüksek kazanç da vadediyor. Parada, piyasanın farklılıklarından ve çelişkilerinden kazanılmıyor mu? Yerli veya yabanca eninde sonunda bu durumu görecek ve değerlendirecek diye tahmin ediyorum.

        -Anaparayı 20 yılda, 30 yılda, hatta son bir hesaplamaya göre 38 yılda geri döndüren, kazanan emlak piyasasına sahip bir ülkedeyiz. Ha arsa ha borsa, ikisi de benzer yatırım değil mi? Yatırılan ana parayı 10 yılda geri döndüren şirketlere mi bakan olmayacak?

        Diğer Yazılar