Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Gübre ihracatına Resmi Gazete'de yayımlanan kararla sınırlama getirildi.

        Üretimindeki hammaddelerden dolayı yarıdan fazlası ithalata bağlı gübrenin bugüne kadar ihracının serbest olması da şaşırtıcı. Artık gıda güvenliğinin en stratejik ürünlerinden biri haline geldi. Doğalgaz fiyatlarının son bir yılda yaklaşık 5 kat artması sonucu dünyada fazla enerji gerektiren üretimler kısılıyor. Bunlar arasında gübrede kullanılan amonyak da var. Hatta amonyak üretiminin kısılması ve fiyatındaki yükseklik nedeniyle gelecek yıl tarımsal üretimin etkileneceği tahminleri yapılıyor.

        GÜBRE İHRACI KISITLANDI

        -Geç ve sadece gübrede de olsa ihracatın kısıtlaması adımının atılması hem gıda güvenliği hem de gıda enflasyonu açısından olumlu bir gelişme.

        -Normalde ihracat artışının üretim artışına yol açarak, maliyetleri düşürmesi ve dolayısıyla fiyatları törpülemesi beklenir. Ama TL’deki yüksek değer kayıpları sürekli hale gelince bu mekanizma tersine çalışmaya başladı. Özellikle de hammadde yönünden ithalata bağımlı olan ürünlerde.

        -İşte bu güncel gelişmeyi Haberturk.com yayın yönetmeni Yavuz Barlas’ın Ticaret Bakanlığı verilerinden derlediği değerli bir tablo çok iyi yansıtıyor. Haberturk TV’de paylaştığı tablo ile Can Baytak’ın bu verilerden çizdiği iki grafik bitişikte yer alıyor.

        GIDA İLE FİYAT İSTİKRARI KOMİTESİ’NİN DİKKATİNE

        -Öncelikle bu verileri ve tabloyu Gıda Komitesi, Fiyat İstikrarı Komitesi ve Merkez Bankası’nın, kısaca enflasyonla mücadele eden kurumların dikkatine sunalım. Öyle çok da yapısal önlem almadan dış ticaretini etkili bir şekilde yaparak gıda fiyatlarını kısmen dengelemek mümkün.

        -Tarımda üretimi yetersiz ürünlerde ithalata başvurmak elbette şart. Ama aynı ürünlerde ihracat yapmak neyin nesi oluyor? İşte buna 8 aylık dönemdeki seçili ürünlerde bazı örnekler.

        googledocs

        -Ayçiçek yağında veya bitkisel yağda açığımız tarihsel olarak çok yüksek. Her yıl milyar dolar ödüyoruz ithalatına. 8 aylık dönemde 724 milyon dolarlık ithalat karşısında 138 milyon dolarlık ihracat yapıldı. Ayrıca 441 milyon dolarlık ayçiçek yağı ihracatı yapıldı.

        -52 milyon ton karma yem ithalatına 92 milyon dolar ödenirken, 253 bin tonunu 139 milyon dolara ihraç ettik. Ton başına fiyat aldığımızda 1.357 dolar, sattığımızda 550 dolar. Biz ucuz olanı severdik, ne oluyor da pahalısını alıp kullanıyor, ucuzunu satıyoruz?

        -Bir başka örnek buğday ve buğday ununda yaşanıyor. İthalatı anlamak mümkün, buğday üretiminde açığımız var, dahası makarna ve bisküvi ihracatı için de gerekli. Ancak 63 bin ton buğdayı 19 milyon dolara ihraç etmişiz. Ton başına ihraç fiyatı 306, ithal fiyatı 272 dolar. Tonunda 34 dolara böyle bir trafik yaratmaya değer miydi acaba bilmiyorum.

        BAKLAVA BİZDEN, FISTIĞI İRAN’DAN MI?

        -Tabloda en değerli ihraç ürünü tonu 12.472 dolardan Antep fıstığı. Bu üründen 101 milyon dolarlık ihraç geliri sağlandı. Ancak ithal edilen Antep fıstığının tutarı 36 milyon dolara vardı. Fiyatı ise ton başına 8.780 dolar. Arada 3.692 dolarlık fark var.

        REKLAM

        -Çok iyi ticaret denilebilir. Pahalıya sat, ucuza al yerine koy. Acaba öyle mi yoksa şeytan fıstığın kalitesinde mi? Dış ticarete konu edilen ürünün adı Antep fıstığı. İran’dan da gelse adı bu, menşei Antep. Türkiye’nin diğer şehirlerinde üretilen fıstık ile Antep’te üretilenin arasında ciddi fiyat farklılıkları hep var. İran fıstığının kalitesi ve dünya fiyatı düşük.

        -Baklavanın en iyisi ve en çoğu Türkiye’de üretiliyor. Ama fıstığın en kalitelisi dışarıya satılıyor. Bu tam olarak bir tezat oluşturuyor.

        FINDIKTA DA MI İTHALAT?

        -Bir diğer örnek geleneksel ihraç ürünü fındıkta. Hani dünyada asırlardır en çok üreticisi olduğumuz ürün. İhracatımızın ton başına bedeli 6.853 dolar. Yapılan 961 ton ithal fındığın fiyatı ise 6.905 dolar. Dünya fındığının yüzde 70’ini üretmemize karşılık ithal etmekten de vazgeçmiyoruz.

        -Kuru fasulye, nohut, pirinç, bezelye gibi gıda ürünlerini pahalıya satıp ucuza almışız. Ancak günlük hayatımızdan biliyoruz ki, ithal ile yerli ürünlerin kaliteleri arasında ciddi farklar var. Helmesi kabuğunun içine işlemeyen kuru fasulyeler, bir türlü pişmeyen nohutlar, lezzeti değişen pirinçte şeytan yine dış ticarette gizli.

        -Pirinç üretimi yapılan ilçelerden geçerken sık sık satış tezgahlarına rastlanır. Yoldan geçenler yerinde ve uygun fiyata pirinç aldığını sanır. Halbuki alınan ürün büyük olasılıkla ithal üründür. Bizzat olayı yaşadım da. Araştırdım, yerli ürün yok, ihraç ediliyor, tezgahlarda görülen ithal pirinçler diye yanıt aldım.

        DIŞ TİCARETTE ARTI, KALİTEDE KAYIP VAR

        -Örnekleri daha fazla uzatmayalım. Ama yeri geldiğinde aynı tabloya yeniden dönebiliriz. Sonuçta ne olduğuna bakarsak, ticaret oluyor. Alıyoruz, satıyoruz. Aynı ürünün kalitelisini dışa satıyoruz, kalitesizini ithal ediyoruz. Aradan kazanmış gibi görünüyoruz.

        -Tarımsal ürünlerde bu yılın 8 ayında 15 milyar dolarlık tarım ürünü ihraç ederken, 12 milyar dolarlık ithalat yaptık. 3 milyar dolar artımız var. Ne iyi diyerek övünebilir ve işe devam edebiliriz.

        REKLAM

        -Ancak yeni küresel tedarik düzeninde böyle bir ticaret trafiğine pek yer yok. Taşıma maliyetleri yüksek, enerji maliyetleri yüksek. Üretilenin yerinde tüketilmesi ya da tüketilen yerde üretimin yapılaması esas. Tedarikte küreselden yerele dönüş yapılıyor.

        -Kaldı ki kendi kendimize yeterliliği düşük olan ürünlerde dışarıya mal satmak ve ikamesini satın almak israftan, fiyat artışından ve nihai olarak daha fazla enerji tüketmekten, çevreyi kirletmekten başka bir şey değil.

        MALİYETİ TÜKETİCİ VE DOĞA ÖDÜYOR

        -Dış ticarete konu ürünlerde aradaki nakliye, vergi ve aracılık maliyetlerini bir tarafın üstlenmesi ve ödemesi gerekli. Bu da çoğu zaman nihai tüketici ve doğa oluyor. Küresel ısınmaya yol açmanın bedeli henüz nakit olarak ödenmiyor ama borç birikiyor ve ödenecek. O zaman gereksiz ithal ve ihraç trafiği azalacak veya kesilecek.

        -Dış ticarete konu mallarda maliyet artışını karşılayan tüketicinin gözüne bu durum fazla batmıyor. Çünkü ödemenin bir bölümünü kalite kaybı olarak yapıyor. Diğer bölümü sürekli yükselen gıda fiyatlarıyla oluyor.

        -Peki bu sistemde üretici daha mı fazla kazanıyor, hayır.

        -Sistem dediğimiz dış ticaret ve bunun tek kazananı ticareti yapan kesim oluyor.

        -Durum öncelikle tüm tüketicilerin, gıdada fiyatları izleyen ve bunun mücadelesini veren tüm kurumların ve siyasetçilerin dikkatine sunulur. Pekala daha etkin dış ticaret yönetimi ile fiyat artışlarının önüne geçilebildiği gibi, daha kaliteli gıda ürünleri tüketmek de mümkün olabilir.

        Diğer Yazılar