Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        2015 çok kısa bir süre sonra kapımızı çalmak üzere… Yeni yılda bazılarımızın planları var, bazılarımızın da yok, ama hepimizin ortak bir noktası var: sinema… Dışarı çıkmayı sevmeyenler yeni yılı anlatan filmleri izleyebilirler, hem sıcacık evde film izlemenin tadı bir başka. Eğer çok kalabalık olduğu için, dışarı çıkmayıp, film izleyeceğiz diyorsanız, doğru yerdesiniz. Hayatımızı tıpkı bir çam ağacı gibi süsleyen filmler ile neşemizi bulabiliriz. Hem bundan daha büyük bir mutluluk ne olabilir ki? Filmler en büyük hediyemiz olduğu için yeni yıl hediyemiz de çoktan hazır! Hediyenizi açmaya hazır mısınız? Buyurun hep beraber açalım.

        Her yıl sona ererken, yılın iyi ya da kötü filmlerini seçeriz, çok bilinen bir olaydır bu… Filmleri iyi ya da kötü olarak sınıflandırmamak adına, eğlenceyi öne çıkaralım istedik. Madem felekten bir gün çalıyoruz, o halde yeni yıla ait tüm negatif içerikli görselleri hafızamızdan silerek, dilediğimizce özgür olalım.

        Sorunlardan arınıp, filmlerin bizi götürdüğü yere doğru gidelim ki, onlar bize rehberlik etsinler. 2014 yılında bir sürü film seyrettik, kimini sevdik, kimini sevmedik. Onların hepsi şu an gözümüzün önünden sırayla geçiyorlar, hem de hiç unutamayacağımız şekilde… İyisiyle kötüsüyle 2014 yılının film mevsimini tamamlarken, 2015 yılına şöyle bir göz atalım istedik.

        Neler izleyeceğiz 2015 yılında? Ocak ve Şubat’ın çok dolu geçeceğini şimdiden bildirelim. Ocak ayının öne çıkan filmleri kısaca; ColinFirth ile Nicole Kidman’ın beraber rol alacağı “Before I Go To Sleep”, BarryLevinson’ın yönettiği “Humbling”, gerilim-fantastik filmi “TheSeventh Son”, “Karayip Korsanları” serisinin sevilen oyuncusu Johnny Depp’i başrole oturtan “Mortdecai” ve daha niceleri…

        Şubat ayınınkiler ise şu şekilde: Roman uyarlaması olan “Fifty Shades of Grey”i, büyük yönetmen Tim Burton’ın uzun süredir beklenen “Big Eyes”ı, başarılı oyuncu Bradley Cooper’ın “American Sniper”ı, Meksikalı ünlü yönetmen Alejandro González Iñárritu’nun“Birdman”i ile “The Homesman”… Tabi izleyeceğimiz daha başka filmler de mevcut, ama onlardan burada bahsedemeyeceğiz çünkü çok yüklüler…

        Mart ayının en büyük sürprizi ise Javier Bardem ile Sean Penn’in başrollerini paylaştığı “The Gunman”… Peki, ya Nisan? Yine, Javier Bardem var. Javier Bardem bomba gibi geliyor demek ki… Nisan ayını iple çekiyoruz, sadece JavierBardem için değil, daha gırla film için… Mayıs ise hepimizin bildiği gibi süper kahramanların ve fantastik filmlerin boy gösterdiği gösterişli bir ay. Diğer aylarda hangi filmler olduğunu merak ediyorsanız, gelecek filmlere bakmanızı öneririz. Kısa bir değerlendirme yaptıktan sonra sizin için hazırladığımız, yeni yıl filmlerine bir bakış atın.

        Buyurun işte listemiz:

        1- Edward Scissorhands (Makas Eller) (1990):

        Tim Burton’ın önemli filmlerinden olan “Edward Scissorhands”, farklı ve ürkütücü olan, her zaman korkutur” lafını arkasına alarak, Noel zamanı sokağa atılan makas elli bir adamın hikâyesini konu alıyor. Pinokyo-vari bir karakter yaratan Tim Burton usta, istenmediği için oradan oraya savrulan karakterin başından geçen tüm acımasız olayları ustaca peliküle damlatıyor. Yalnızlığın ve izolasyonun altını vurgulu bir şekilde çizen Tim Burton, Noellerde yağan karı karakterin yalnızlığıyla örtüştürüyor. Dünyaya küsen karakterin, en ufacık bir umut ışığı bulamayıp kabuğuna çekilmesi kanımıza dokuyor gerçekten… Hem Noel yalnızlığını, hem de Edward’ın Noel’i kutlayamamasını ön plana yerleştiren Burton, modern dünyanın sistemine sanki önemli bir gönderme yapıyor. Ne dersiniz?

        2- Black Christmas (1974): Slasher-korku türüne haiz “Black Christmas”, akli dengesi yerinde olmayan bir seri katil ile, karşı karşıya gelen bir grup öğrenciyi konu alır. Noel zamanı işlenen cinayetleri merceğine yerleştiren film; olayları katilin penceresinden ele alarak, katastrofik bir ortam oluşturuyor. Amaç: öğrencileri tehdit edip, huzurlarını bozmak… Noel’e karşı bir anti duruş sergileyen katil, Noel’i kutlayan gençleri hedef alarak, onların mutluluklarını mutsuzluğa dönüştürüyor ki, korksunlar!

        3- When Harry Meets Sally (Harry ile Sally Tanışınca) (1989):Nora Ephron filmlerinin en önemlilerinden biri olan “When Harry Meets Sally” yeni yılı temsil etmek adına, yeni yıl süslerini ve alışveriş telaşını dramatik bir kurguyla ortaya koyar. Sevginin gücünü Noel zamanı ile ilişkilendiren Ephron samimi bir ortam yaratmak için, yeni yılın tüm coşkusunu izleyicisine yaşattırır. Harry, Sally’nin televizyondaki yılbaşı programlarına meraklı olduğunun farkına varır, bu yüzden yılbaşı partisine gider,partide kaynaşan Harry ve Sally, eğlenceli ortamın atmosferine kapılarak, birbirlerine iyice abayı yakarlar. Neticede ikisi de yalnızdır. Adeta birbirleri için biçilmiş kaftandırlar, tencere yuvarlanmış kapağını bulmuş misali…

        4- Nightmare Before Christmas (Noel Gecesi Kâbusu) (1993):

        Noel zamanı geçenfilm, korku dolu bir dünyaya el atarak, karmaşanın insanı nasıl abluka altına aldığına dikkat çekiyor. Animasyon formatında çekilen film; ne çok ekşi, ne de çok tatlı! İkisinin arasında yer alan film, Tim Burton’ın korkutucu ve karanlık sahneleri eşliğinde tüylerimizi ürpertiyor. Müzikal ritmi de hesaba katarsak; Noel’e farklı bir bakış açısıyla bakan Burton’ın aklından kopup gelen fikirleri, görsel olarak seyrediyoruz aslında. Noel’in olumlu tarafını göremiyor oluşumuzu da Burton’ın iç dünyasına bağlıyoruz. Burton’ın filmlerini izleyenler ne demek istediğimizi daha net anlayacaklar.

        5- The Polar Express (Kutup Ekspresi) (2004): Noel Baba’nın yaşadığına inanan, küçük bir çocuğun, trene binerek Kuzey Kutbu’na doğru yolculuk etmesini konu alan film; sonrasında olayların beklenildiği gibi gelişmediğine parmak basıp, çocuğun hezeyanlarına yer veriyor. Trene binme şartını baştan koyan filmin, çocuğun inancını sorguluyor oluşu ise, mantık dışı ya da efsane olduğuna inanılan Noel Baba’ya bir gönderme! Çocuğun gözünden izlediğimiz film, canlı renkleri ve müzikleriyle ayrı bir devran. O devranın dönmesini sağlayan halkada yer alan karakterlerin, izleyiciye büyülü ortamın anahtarını vermelerinden tutun da, onların trendeki inanılmaz maceralarına kadar, her şey akıl almaz derecede ütopik… ‘Motion capture’ metodu ile çekilen filmin, dijital teknolojiyi dibine kadar kullanıyor oluşu, görsel zevkimize ekstra bir zevk katıyor. Bazı anlamsızlıkları görmezden gelirsek, filmi mutlulukla tamamlayabiliriz, aksi takdirde filmin yönetmeni Zemeckis neden anlamsızlıkları montajlamamış diye düşünebiliriz. Gelin hep birlikte uzak bir yolculuğa çıkalım.

        6- A Christmas Carol (Yeni Yıl Şarkısı) (2009):

        Yine bir Robert Zemeckis filmiyle karşı karşıyayız. Charles Dickens'ın “Bir Noel Şarkısı” adlı hikâyesinden uyarlanan ve EbenezerScrooge’ingençliğini yetişkinliğinive yaşlılığını, bunun yanı sıra Scrooge'a musallat olan üç hayaleti canlandıran Jim Carrey’i baş koltuğa oturtan film, karlı görselleriyle güzel bir deneyim yaşamamız için iyi bir seçim… Canlı renkleri bir araya getirerek, hikâyeye yapıştıran yönetmen Zemeckis, aslında sorunlu bir burjuvanın hayatını, çizgi-sinema yapmayı düşünerek yola çıkmış. Geçmiş, bugün ve geleceği birleştirerek kurgulayan Zemeckis’in, hayaletlerle dolu filmin ‘performancecapture’ ile çekmiş oluşu, hikâyeye ayrı bir zenginlik katıyor. Huysuz bir karakterin başına gelenlerden dolayı, bedel ödemesi gerektiğini ortaya koyan Zemeckis, onu hiç bilmediği bir yere gönderiyor ki, pişman olsun yaptıklarından diye… “Forest Gump” filmiyle Oscar ödülü kazanan yönetmen Robert Zemeckis’in, tüm bunları bir araya getirerek ortaya güzel bir iş çıkarması, filme karşı olumlu yaklaşmamıza imkân tanıyor. Söz konusu Zemeckis olunca akan sular durur zaten…

        7- Home Alone (Evde Tek Başına) (1990):

        Panik halinde Noel seyahatine çıkacağı uçağa yetişmeye çalışan kalabalık aile, ardında bir şey unutur: ufak çocukları Kevin… Çocuklarının yanlarında olmadığını fark eden, anne ve baba dönüş uçağına yer bulmaya çalışırlar, ama nafile! Evin altını üstüne getiren Kevin özgürlüğünün tadını çıkararak tüm muzipliklerini yapar, eve giren hırsızlara eziyet çektiren Kevin, hayatlarını kâbusa çevirmek için, şeytani planlar düşünür, ta ki onlar Kevin’in avı olana değin… Şu an ortalarda görünmeyen MacaulayCulkin’i ünlü eden film, yeniden aynı tadı almanız adına izlenebilecek bir lunapark gibidir, yani o kadar eğlencelidir. Hem filmi seyrederek MacaulayCulkin’e karşı olan özleminizi de dindirmiş olursunuz. Umarız MacaulayCulkin çok kısa bir süre sonra aramıza döner. Bu temennimiz gerçekleşmese bile olumlu düşünmekte fayda var.

        8- WhileYou Were Sleeping (Sen Uyurken) (1995): Metro’da bilet satmanın yanında, yapayalnız ve sıkıcı yaşamını hayal kurarak süslemeye çalışan Lucy (SandraBullock), Noel’de bile yalnızdır. Nöbetçi olarak çalışmayı kabul eden Lucy, Noel’den sonra çok ilginç bir olaya tanık olur: hoşlandığı adam metrodasaldıraya uğrar. Onu kurtarmaya çalışan Lucy, çok enteresan bir durumun içinde bulur kendini… Kurtardığı adamla beraber güzel bir Noel ertesi geçiren Lucy, adama iyice âşık olur, ama Lucy’nin yaşayacağı güzel deneyim, onu çıkmaz sona doğru götürecektir, çünkü âşık olduğu adamla ilgili çok büyük bir problem vardır. Kader alnımızda yazılı mı değil mi sorusunu sordurtan ve sorgulatan film, kaderin her zaman kötü olmadığını, hatta bazen kaderin farklı şekillerde ortaya çıktığını ve bu yüzden de insanın kadere teslim olması gerektiğini öne sürüyor. Filmi izleyerek, kendinize göre bir yorum çıkartmanız mümkün…

        9- Deck The Halls (Yeni Yıl Işıkları) (2006): Noel’in çılgın süslemesine hazır mısınız? Noel’i en iyi kim kutlayacak sorusunun altında yatan cevabı seyirciye ileten film, iki komşu ve iki aile arasında geçen, ezeli savaşı perdeye yansıtıyor. Bu savaşta; havai fişeklerden, elektrikli aletlere, benzin kullanmaktantutun da komşunun ağaçlarını yok etmeye kadar, hiçbir hakları yoktur. Yani küçük hesaplar yapmaları tamamıyla yasaktır!

        Gövde gösterisi yapmaktan hoşlanan bu insanlar, bakalım nasıl bir Noel ışıklandırması yapacaklar?

        Söylemedi demeyin, büyük komedi devlerinden biri olan Danny De Vito yine ortalığı kızıştırıyor ve seyirciyi güldürmeyi başarıyor. Beklentiyi karşılayan bir Noel filmi olduğunu dile getirelim.

        10- Noel (Yeni Yıl) (2004):

        Susan Sarandon,Paul Walker vePenélope Cruz gibi başarılı oyuncuları aynı noktaya toplayan “Noel”; hayatlarından bezmiş beş karakterin,mucize arayışlarını hikayelendirerek, onların orta noktada kesişmesini konu alıyor. Tam bir yaşam filmi! Sevgi, bağışlama, umut ve mucizelerin harmanlanmasından oluşan film, Noel’in gerçek anlamını sorgulatıyor izleyiciye… Tüm tezatlıkları ve farklılıkları epizotik hikâyelere bölerek sahneleyen film, karakterlerin derin sularda boğulmalarının yanı sıra, coşkularını ve mutluluklarını da ele alıyor. Haliyle iniş ve çıkışlar filme yön veriyor. Hem Noel’i, hem de karakterlerin iç dünyalarını keşfediyoruz. Tam bir seyr-ü sefa hikâyesi… Beş karakterin hikâyesinde kendinizden bir parça bulabilmeniz mümkün…

        Diğer Yazılar