Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Aslında çivisi çıkalı çok oldu da, uyanış yeni. Cinsiyet ve ırk ayrımcılığı deseniz onda. En fenası da buluşlara emek verenlerin görmezden gelinmesi. Güncel öneri şu: Bilim ödülleri ekip başına değil de, bütün takıma verilsin. 1 milyon doları bulan para ödülü de ilgili alanda araştırmaların geliştirilmesi için fona aktarılsın

        Çifte sarmalın hafiften sıyrık ve medyatik babası James Watson’ı bilen bilir de, Rosalind Franklin’i tanıyan azdır. James Watson, Francis Crick ve Maurice Wilkins, DNA’nın çifte sarmal yapısını keşifle 1962 Nobel Tıp Ödülü’nü alır; genetik özelliklerin kalıtım yoluyla nasıl geçtiğini çözen buluşta büyük payı olan İngiliz kimyager Rosalind Franklin ise havayı... Çünkü ödül sadece yaşayan kişilere verilir, Franklin ise 37 yaşında yumurtalık kanserinden hayata veda etmiştir. Yaşasa da Nobel’e layık görülmeyeceği bellidir, çünkü ödül 3 kişiyle sınırlıdır. Erkekler dururken adı, sanı geçmez. Gerçi Watson “Çifte Sarmal” kitabında ondan bahseder; “Rosy, kılık kıyafetine dikkat etse daha alımlı olabilirdi” şeklinde!

        Oysa “Rosy”, X-Ray’le DNA’nın fotoğrafını çekmeyi başaran kişidir. DNA’nın yapısına ilişkin ilk kanıt olan ve “Fotoğraf 51” olarak ünlenen o kare, Watson ve Crick’in DNA modelini oluştururken kullandıkları temel kaynaktır. İki bilim adamının namı yürür. Yıllar sonra Rosalind Franklin’in arkadaşı gazeteci Anne Sayre, çifte sarmalın ardındaki kadının biyografisini yazar. Ve 2 yıl önce de “Photograph 51” adlı oyun Londra’da sahnelenir. Nicole Kidman, Rosalind rolündedir.

        Rosalind Franklin, X ışınıyla DNA’nın fotoğrafını çeken ilk bilim insanıydı

        Franklin, Nobel atmosferinde görmezden gelinen bilim kadınlarından sadece biri... Amerikalı Esther-Joshua Lederberg çifti mikyobiyologdur. Esther, antibiyotik bağışıklığı alanında bugün de kullanılan laboratuvar tekniğini geliştirir. Karı-koca bakteri genetiğinde çığır açan buluşlar yapar, onlarca makale yazarlar birlikte. Ancak Esther’in adı hep ikinci sıradadır ve 1958 Tıp Nobel’ini kocası kazanır. Diğer iki bilim adamıyla paylaşır. Esther kocasıyla birlikte Stockholm’e ödül törenine gider ama Joshua Lederberg konuşmasında karısının adını bile anmaz.

        Bitmedi! İrlandalı astrofizikçi Jocelyn Bell Burnell, uzayda radyo dalgaları yayan yıldız artığı pulsarları keşfeder. Bu buluş 1974 Nobel Fizik Ödülü’nü getirir. Ama Bell Burnell’e değil, Cambridge Üniversitesi’ndeki hocası Anthony Hewish ile Martin Ryle’ye.

        Devamı var. Çin asıllı bilim kadını Chien-Shiung Wu, ABD’de Manhattan Projesi’nde görev alır, radyasyon tespiti ve uranyum zenginleştirilmesi alanında araştırmaları yönetir. Kobalt 60 atomundaki keşfiyle fizik yasasındaki parite simetrisinin ihlal edildiğini bulur. Ancak 1957 Fizik Nobel Ödülü’nü Wu değil, problemi onun yardımıyla çözen iki bilim adamı alır. Kimilerine göre Wu’nun etnik kimliği de görmezden gelinmesinde rol oynamıştır.

        Avusturya kökenli Lise Meitner’in nükleer fizik çalışmaları nükleer füzyonun keşfiyle sonuçlanır. Ancak 1944’te Nobel Ödülü alan kişi, Meitner’in birlikte çalıştığı Alman kimyager Otto Hahn olur. Çünkü Meitner, kadın olması yetmezmiş gibi bir de Yahudi’dir.

        AK SAÇLILAR

        Cinsiyet ve ırk ayrımcılığına dair Nobel listesinde başka figürler de var ama rakamları da konuşturmak gerekirse tablo şu: Fizik ödülü kazanan 204 kişinin sadece 2’si kadın. Kimyada 175 kişinin 4’ü, tıpta 214 kişinin 12’si kadın. Ayrıca ödüle layık görülenlerin çoğu Avrupa kökenli. Çoğunlukla yaşını başını almış beyaz saçlı erkekler. Öğrenciden asistana, çalışmaya katkıda bulunan onlarca bilim insanının emeğiyle ödüle uzanan erkekler. Nobel’i tek başına alan tek erkek Einstein ki, Max Planck ve James Maxwell gibi isimlerin öncü çalışmaları olmasa keşifleri yapamayacağı bir gerçek.

        2017 Nobel’lerinde de değişen bir şey yok. Fizik ödülü yerçekimsel dalgaları gözlemleme alanında 3 bilim adamına gitti. Çalışma ortakları hiçe sayıldı. Tıp ödülü biyolojik saati çalışan 3 erkeğe verildi. Oysa ödüle gerekçe olan yayınlarda 25 kişinin daha adı vardı. Bir başka çarpıklık da biyoloji alanında ödül olmaması ama son yıllarda kimya ve tıp ödüllerini çoğunlukla biyologların alması.

        Genç bilim insanlarına para ödülüyle de teşvik olabilecekken, kırgınlık yaratan Nobel ödüllerinde artık reform gerektiği çokça yazılıp çiziliyor bilim medyasında. Özellikle de Amerikan medyasında. Birkaç yıldır dile getirilen öneri şu: Nobel artık birkaç şanslı adama değil, takımlara verilsin. Parlak bir fikir daha var; Nobel, araştırmacı odaklı değil, direkt keşif odaklı olsun. 1.1 milyon dolarlık para ödülü de, söz konusu alandaki araştırmaların geliştirilmesi için uluslararası bir fona aktarılsın. Bugünün kuşaklarına verilen teşvik bilimsel çalışmada itici güç olsun.

        Diğer Yazılar