Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        “Yeni organ bulundu” rüzgârı medyada bir haftada geçti ama bilim âleminde henüz dinmedi... Anatomi kitapları yeniden yazılacak, kanserin şifreleri çözülebilecek diye lanse edildi ama keşfin arkasındaki kadroda Zen Budizmi’nin alternatif tıpçı bir müridi var. “Akupuntur mucizesinin sırrını çözer” önermesini de iliştiriyor “interstisyum”un marifetlerine

        Yeni Milenyum’un eşiğinde piyasaya çıkan Hint asıllı New Age gurusu Deepak Chopra’nın adını duymayalı nice zaman olmuştu. Kişisel gelişim kitapları ve Hollywood şöhretleriyle sıkı fıkı halleriyle büyük sükse yaptığı günler geride kalmıştı sanki. Alternatif tıbbın en önde gelen ve en zengin figürlerinden biri olsa da ve kitapları halen satsa da, kimilerinin ‘şarlatan’ sıfatını yakıştırdığı Chopra’nın en azından Amerikan medyasındaki görünürlüğü eski kıvamında değildi... Derken şu yeni organ bahsinde adı yeniden dikkatimi çekti. Geçen haftalarda dünya medyasında büyük heyecan uyandıran, yeni organımızın keşfiyle ilgiliydi olay. 80’inci organımız olarak bünyeye eklendiği iddia edilen ‘interstisyum’un (interstitium) kâşiflerinden, New York Üniversitesi patoloji uzmanı Neil Theise, konuyu Twitter’dan duyururken Deepak Chopra’yı mention’lamıştı. Ne alakası var diye araştırınca, ‘interstisyum’un altından geleneksel tıbba kafa tutan alternatif bir damar çıktı.

        Vücudun en büyük organı olduğu halde, nedense daha önce fark edilmemiş bu organı uzun uzun tarif edecek değilim. Derinin altında birbirine bağlı dokular olarak kabul edilen yapı aslında bir dizi sıvı bölmeden oluşan müstakil bir organmış. Bu bölmeler, aynı zamanda bağırsak, akciğer, damarlar ve kasların dışındaki zarlarda da bulunuyormuş, güçlü ve esnek proteinler aracılığıyla da ağ oluşturuyorlarmış. Peki ne işe yarıyormuş bu ağ? Araştırma ekibine göre bu bölmeler muhtemelen, dokuları hasar almaktan koruyan darbe emici görevi üstleniyormuş. Kötü huyları da var; interstisyum kanser hücrelerinin vücuda yayılmasında bir nevi otoyol da olabilirmiş. Dolayısıyla bu yeni organ yeni kanser testleri bulunmasını sağlayabilirmiş.

        İTİRAZLAR VAR

        Kansere çare yolunda her buluş çok değerli ama iki önemli sorun var. Birincisi Mount Sinai Beth Israil Tıp Merkezi’nden David Corr-Loce ve Petros Benias’ın Dr. Neil Theise’den danışma yardımı alarak yaptığı bu çalışma tam 8 bilimsel yayın tarafından reddedilmiş. Araştırmaların geri çevrilmesi normal de, 8 yayın organı birden biraz fazla. Sonunda bulunan yayın mecrası ise ünlü Nature dergisinin internet portalı Scientific Reports. Ancak, organ tanımlamasına bilim dünyasından itirazlar yükseldi. Mesela Teksas Üniversitesi’nden patoloji uzmanı Anirban Maitra, The Scientist dergisine gönderdiği e-mail’de şöyle diyordu: “Deri altındaki sıvı bölmeler zaten biliniyordu. Bu yapıyı bugüne kadar hiç keşfedilmemiş bir organ olarak tanımlamak abartılı. Biyologların çoğu mikroskop altında sıvı içeren doku gördükleri zaman bu yapıyı isimlendirmekte çekimser davranırlar. Bu çalışmadaki bakış açısıyla karın boşluğu da organdır.”

        ALTERNATİF DAMAR

        Diğer sorun ise Dr. Neil Theise’nin varlığı. Theise ilginç bir kişilik. Kendisi Yahudi ama Budizm inancına mensup. İnancı kendine de, maneviyatı aynı zamanda bilimsel rotasını da belirlediği için önemli. Karaciğer ve kök hücre araştırmalarında uzman Dr. Theise uzun zamandır alternatif tıp uygulamalarının yasallaşması için mücadele veriyor. Bir makalesinde, “Meditasyon sayesinde ‘dharma’ ile bilimsel araştırma arasındaki sinerjinin sırrına erdim” diye yazıyor. Bildiğim kadarıyla ‘dharma’ kabaca, Hindu öğretisinde hakikate götüren yol.

        Tıp öğrenimi görüp transandantal meditasyona geçiş yapan ve ardından kendi ekolünü (ve imparatorluğunu) kuran Deepak Chopra ile de yakın işbirliği içinde Theise. Ortak makaleleri, Youtube yayınları mevcut.

        Ve şimdi ‘interstisyum’la ilgili medyaya açıklamalar yaparken, bu yeni keşif sayesinde “akupunktur mucizesinin sırlarının da çözüleceğini” iddia ediyor. Modern tıbbın, tıp bilimince görmezden gelinen esrarlarına ışık tutacağını söylüyor; “Akupunkturun iyileştirici etkisi interstisyum’da saklı olabilir” diyor.

        Oysa Scientific Reports’ta yayınlanan çalışmada alternatif ve tamamlayıcı tıpla ilgili tek kelime yer almıyor. Ve tıp, akupunkturu bilimsel bir tedavi yöntemi olarak görmüyor. Çünkü yapılan bütün deneyler şunu gösteriyor: O iğneleri nereye batırırsanız batırın fark etmiyor. Deriyi ister kürdanla, ister elektrikle dürtün aynı sonucu veriyor. Bütün mesele hastanın akupunktura ne kadar inandığına bağlanıyor.

        Diğer Yazılar