Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Daha önce de sosyal demokratlarla federal koalisyonda (1988-2005) ortaklığı bulunan Yeşiller şu an Almanya’nın yükselen tek partisi olarak yine iktidar ufkunda geziniyor ama küçük bir problemleri var; üst gelir grubundan “elitlerin” de oy verdiği bir “Volkspartei” gibi görülmekle birlikte öyle olmadıklarını ısrarla belirtiyorlar.

        Alman siyasetinde “Volkspartei” bütün halk kesimlerinin çıkarlarını temsil eden, moda deyişle her kesimi kucaklayan partiyi tanımlar. Halen iktidardaki Büyük Koalisyon’un bileşenleri CDU ve SPD de birer Volkspartei. Yeşillere göre ise halkın partisi olmak pek cazip değil. Yeşiller Eşbaşkanı Robert Habeck, “Halk partisi bir başarı modeli değil. Çünkü halk partileri bireyselleşen toplumlarda en küçük ortak payda arayışındadır. Öncelikleri yoktur. Biz kendimizi daha çok bir ittifak partisi olarak görüyoruz. Bireysel talepler arasındaki farkları gözeterek ortak hedeflerde uzlaşıp siyasi ittifaklar oluşturduktan sonra dijitalleşme ve iklim krizi gibi devasa meseleleri ele alabiliriz” diyor.

        Yeşiller Partisi eşbaşkanları Robert Habeck ve Annalena Baerbock.

        Habeck öyle diyor ama yine de kapitalizmin hayaleti Yeşiller üzerinde dolaşmaya devam ediyor. “İyi kazananların partisi” söylemi yayılıyor; “Yeşillere oy veren megapol elitleri alışverişini organik tezgahlardan yapıp ‘fair trade’ kahvesini yudumlar, yazları güneşli memleketlere göçer. Yoksulların ise Yeşil performans gösterecek hali yoktur” tarzı muhabbet hayli revaçta. Yeşillere göre ise bu şekilde damgalanmak hayli tehlikeli, çünkü ekolojinin bir “lüks” meselesi olduğu algısına yol açıyor.

        Ne var ki, sandık sonuçları “Yoksuldan Yeşil çıkmaz” geyiklerini perçinliyor. Mesela Yeşiller’in yüzde 17.5’lik oy patlamasıyla ikinci parti çıktığı son Bavyera seçimi. Kişi başına 35 bin Euro net gelirle sadece Bavyera’nın değil bütün Almanya’nın en zengin çevresi olan Starnberg kasabasında Yeşillerin elde ettiği oy oranı yüzde 26.5, yani eyaletteki oyun 9 puan fazlası.

        Yeşiller’in 1970’lerin sonu, 1980’lerin başında bir çevre hareketi olarak öğrenci ve genç akademisyen taraftarlarla başlayan yolculuğu bu noktaya gelmiş bulunuyor. “Marjinal” seçmenlere hizmet sektörü ve beyaz yakalılar da eklemleniyor. Bir araştırmaya göre iktidardaki CDU ile Yeşillere oy verenlerin aylık ortalama geliri eşit: 3 bin Euro.

        YEŞİLLER UÇUŞTA

        Yeşiller, Bavyera seçimi sonrası zafer kutlamasında.

        Almanya’da en yakın seçim, önümüzdeki pazar günü Hessen eyaletinde. Yeşiller, “ittifak” derken, sandıktan hangi partinin potansiyel ortak olarak çıkacağı konusunu ucu açık bırakıyor. Hessen’de halen CDU-Yeşiller koalisyonu var. Anketlere göre federal koalisyonun ortakları CDU ve SPD’nin son Bavyera seçiminde de görülen oy kaybı Hessen’de de sürüyor. Bavyera’da uçuşa geçen Yeşiller ise Hessen’de de aynı kıvamda irtifa kazanıyor.

        CDU’nun Hessen’deki oy oranı, 2013 seçimine göre 12 puanlık kayıpla yüzde 27; SPD ve Yeşiller’in oyu ise yüzde 21’le eşit. SPD kayıpta, Yeşiller ise 2013’e göre 10 puanlık artışta. Yeşiller’in eyalet başbakan adayı ve halen görevdeki Ekonomi Bakanı Tarek Al-Wazir bütün anketlerde Hessen’de en sevilen politikacı olarak görünüyor. Seçmen eğilimine bakılırsa Yeşiller, SPD ve Sol Parti arasında bir koalisyon teorik olarak mümkün. Bu üçlü koalisyon halinde Yemenli baba ile Alman annenin oğlu Al-Wazir de eyalet başbakanı olacak.

        Yeşil aday Tarek Al-Wazir, Hessen eyaletinde en çok beğenilen politikacı ve potansiyel başbakan.

        Der Spiegel’de yayınlanan ankete göre seçmenlerin yüzde 47’si gelecek genel seçimde Yeşiller’e oy verebileceğini söylüyor. Buna karşılık gelecek seçimden bir Yeşil şansölye çıkabilir diyenler yüzde 22’de kalıyor. Yeşillerin eş başkanlarından hangisi şansölye olur, kadın mı erkek mi, o konuda bir soru ve cevabı yok. Halkın yüzde 55’ine göre Yeşiller “Merkez parti”, yüzde 36’sına göre ise sol eğilimli bir parti. Giderek sağa kayan Almanya’nın doğudaki eyaletlerinde ise pozisyonlar farklı; Yeşiller, SPD’nin gerisinde.

        SPD ÇÖKÜYOR MU?

        Sosyal Demokrat Parti SPD’nin Kaiser zamanından bu yana bu kadar dramatik düşüş yaşamadığı yazılıp çiziliyor; “SPD çöküyor mu?” yorumları yapılıyor Alman basınında. Parti 1887 seçimlerindeki yüzde 10’luk psikolojik çizgiye indi inecek gibi.

        Bugün federal seçim olsa CDU ve SPD geçen 2017 seçiminde düşen oyların da gerisinde kalacaklar. CDU/CSU yüzde 27, SPD ise yüzde 14 bandında. Yeşiller yüzde 20 ile ikinci parti, aşırı sağdaki Almanya için Alternatif AfD ise yüzde 16 ile dördüncü parti konumunda.

        Manzaraya bakılırsa SPD’deki kan kaybının nedeni Yeşil cepheye kayan oylar. Bavyera ve Baden Württemberg’de Yeşiller’in gerisinde kalan SPD siyaset ve söylemde kararlı bir tavır sergileyememekle eleştiriliyor. Yeşiller’in yenilenebilir enerji kaynakları, gıda endüstrisinde hayvan haklarına saygı, çevrenin plastik ve diğer zararlı bileşenlerden arındırılması ve 2030 yılı itibariyle egzoz gazından tamamen arındırılmış araçlara geçiş gibi somut bir programla SPD’ye göre çok daha kararlı bir siyaset güttüğü ve federal düzeyde bir sol parti olarak SPD’nin yerini alacağı öngörülüyor. Üstelik asır devirmiş bir parti olarak sandık felaketlerinden ders çıkarması gereken sosyal demokratların pek o havada olmadığı belirtiliyor.

        SPD Lideri Andrea Nahles'in başbakan adayı olarak anketlerdeki destek düzeyi sadece yüzde 10.

        SPD’nin gerilemesinde en büyük pay sahibi parti lideri Andrea Nahles gibi görünüyor. Nahles’in icraatını beğendiğini söyleyenlerin oranı yüzde 19’da kalıyor; “Şansölye olmasını ister miydiniz?” sorusuna evet yanıtı verenler ise yüzde 10’da. Son 25 yılda tek bir potansiyel şansölye adayı bile bu kadar düşük onay almış değil.

        MERKEL GİDİCİ Mİ?

        Başbakan Merkel’in Hıristiyan Demokrat Partisi de (CDU) birincilik kürsüsündeki yerini korumakla birlikte 2017 seçiminden beri devam eden oy kaybı “Merkel dönemi bitiyor mu?” sorusunu da beraberinde getiriyor. Welt am Sonntag’ın haberine göre Merkel’in kaderi Hessen’deki seçime kilitlenmiş durumda. Bu görüş bizzat CDU içinde kök salmış. Hessen’de CDU’lu eyalet Başbakanı Volker Bouffier koltuğunu koruyamadığı takdirde Merkel’in de şansölye koltuğunda bu kışı çıkaramayacağını söylüyor aralarında vekillerin de bulunduğu parti kaynakları.

        CDU’daki senaryoya göre Hessen seçimi hezimetle sonuçlanırsa Merkel aralık ayındaki parti kurultayında genel başkanlığa yeniden aday olmaz. Parti liderliği ile başbakanlık görevini ayrılmaz bütün olarak gören de kendisi olduğu için şansölyeliği bırakabilir ve parti 2021 seçimi için yeni başbakan adayı aramaya başlar. Bu arada Hessen Başbakanı Bouffier’in anketlerdeki oy kaybından Merkel’i sorumlu tuttuğu ve parti yönetiminde değişim istediği de ifade ediliyor.

        Merkel geçen hafta yaptığı konuşmada özellikle göçmen krizi konusunda özeleştiride bulundu, ancak parti içinde bu meseleye dair tartışmanın da bitmesi gerektiğini söyledi; “Göç politikasında elbette sorunlarımız var ama önemli gelişmeler de kaydettik. 2015’te öyle mi oldu, böyle mi oldu diye tartışmaya devam edersek bir halk partisi olarak mevzi kaybedeceğiz” dedi.

        Der Spiegel’in haberine göre Hessen seçimleri sonrası Büyük Koalisyon dağıldığı ve Merkel de aralık ayında görevden çekildiği takdirde, renkleri itibariyle “Jamaika Koalisyonu” diye anılan CDU-FDP-Yeşiller koalisyonu yeniden gündeme gelebilir.

        Diğer Yazılar