Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Pitbull bir, bozayı iki… 35 yıllık gazetecilik hayatımda edindiğim tecrübe, hayatta bu ikisinden daha fazla korktuğumuz bir hayvan olmadığını gösteriyor. Sapkın ve kötü ruhlu birinin elinde saldırganlaştırılmadığı takdirde o köpekler, “Pitbull dehşeti” başlıklarını asla hak edecek varlıklar değildir. Erzurum’daki ayı saldırılarını, terör eylemiyle bir tutmuşluğumuz bile vardır. Ayrıca ayılar, hödüklerin arkasından savurduğumuz o lafı da hak etmez.

        Ayıların, onları saldırgan yapan bir “sahibi” yoktur ama evet saldırıp öldürücü olabilirler; yaşadıkları çevreyi ve yavrularını koruma içgüdüsüyle. İnsanları av olarak gördükleri için değil.

        Şimdi yine bir ayı tartışmasının orta yerindeyiz. Geçen temmuzda Bolu’da ormana mantar toplamaya giden Ayşe Yardımcı’ya saldırıp, 78 yaşındaki kadıncağızın ölümüne neden olan ayı aranıyor; hakkında itlaf kararı var. Avcı derneklerine yetki verildi. Ancak Çevre Mühendisleri Odası itiraz ediyor, ormanlık alanlardaki yapılaşma nedeniyle ekolojik dengenin bozulduğunu, hayvanların yaşam alanlarının işgal edildiğini, bu gibi örneklerin kaçınılmaz olduğunu söylüyor.

        Sosyal medyadan yükselen tepki daha şiddetli. “Ayıların habitatını işgal et, sonra da ayıdan insanlık bekle” argümanının yanı sıra “Taammüden insan öldürenlerin bile idam edilmediği bir ülkede, öldürdüğünden bihaber bir ayıya nasıl idam fermanı çıkarılır?” sorusu ön plana çıkıyor. Bir veteriner soruyor: “Öldürenin ayı olduğuna nasıl karar verilmiştir? İtlaf edilecek ayının, “o ayı” olduğu nasıl anlaşılacaktır? Ve nihayet ayıların ormanda gezmesi yasak mıdır?”

        Biri de Bolu Mengen’deki cinayette yaşanan sehven “ayı teşhisini” hatırlatıyor. Geçen yıl, 71 yaşındaki Zeki Öztürk’ün yüzü parçalanmış haldeki cesedi bulununca “ayı dehşeti” haberleri medyada yayılmış, ancak maktulün ensesinde saçma bulunmuş ve arkadaşı tarafından öldürüldüğü ortaya çıkmıştı; "Domuz zannettim vurdum" demişti arkadaşı. Otopside Zeki Öztürk’ün cesedinin yabani hayvanlar tarafından parçalandığı tespit edilmişti.

        Ayının öldürülmesi gerektiğini savunan birkaç kişi de “Ayılar köylere bile iniyor, devlet insanların can güvenliğini sağlamalı, nüfusları ve yaşadıkları yer kontrol altına alınmalı” diyor. Devletin tabii ki böyle bir görevi var da, canım ormanı bırakıp neden köylere iniyorlar acaba? Çok mu maceraperest bu ayılar?

        Kar yağışı, hava sıcaklığı ve beslenme kaynaklarına bağlı olarak ayılar genelde kasım sonuna doğru kış uykusuna yatarlar. Ancak geçen gün Kato Dağı üs bölgesinde yaşanan olay, daha yatamadıklarını gösteriyor, çünkü açlar. Yiyecek ararken üs bölgesinin dikenli tellerini aşan bir ayı askerlerin verdiği konserve ve ekmeği yedikten sonra çekip gitmişti. Yürek ısıtan bu olay o hayvanın dramıydı…

        BİRİNE DEĞİL, HEPSİNE İTLAF!

        Bırakın insan canına kıymayı, saldırmaya yeltenmesi bile bir vahşi hayvan için itlaf nedeni olabilir mi? Bu çok evrensel bir soru. Örneğin ABD’nin ünlü Yellowstone Ulusal Parkı’ndaki New Mexico Maratonu’nda yaşanan vaka büyük tartışmaya neden olmuştu. Bir koşucu, yanında yavruları olan bir dişi ayının saldırısına uğramış, ölü taklidi yaparak yaralı kurtulmuştu. Ancak doğal yaşam yetkilileri yine de hayvanı yakalayıp öldürmüş, tepkilere karşılık, “Eyalet yasalarına göre uyutup kuduz testi yapmak zorundaydık. Saldırgan ayı olduğundan da eminiz” demişlerdi.

        O dönem “Savunma içgüdüsüyle hareket eden hayvana idam cezası adil değildir” sesleri yükselmiş ve ABD’de çok nadir de görülse, her vahşi hayvan saldırısından sonra “yaşın yanında kuruların da yandığı” gündeme gelmişti. Örneğin Colorado’da bir dağ aslanı çocuğa saldırınca, çevrede görülen iki aslan birden öldürülmüştü. Orlando’daki Disney World’de de bir timsah 2 yaşındaki çocuğu suya çekip öldürünce, çevrede güvenliği sağlamak için altı timsah birden itlaf edilmişti. Yani sen git doğanın orta yerine eğlence parkı kur, sonra da hayvanlar turistlere dokunmasın diye onları canından et! ABD’li bir biyologun sözleri aklımda, diyordu ki; “Vahşi hayvanlar, anneleri büyükanneleri neleri yediyse, onu yerler. Bunların arasında da 2 yaşındaki çocuklar, ya da insan artığı çöpler yoktur. Ancak çevre koşulları değişince, onlar da yeni şartlara uyum sağlarlar…”

        ABD’deki araştırmalarda ayıların neden saldırdığı sorusuna bulunan bir yanıt da gıda maddesi odaklı. Yellowstone’a referansla Jellystone Parkı’nda piknik sepeti kovalayan ayı Yogi ve Bobo parodisi aslında bir gerçeğe ışık tutuyor; çevre koşulları değiştiği için ayılar insan yiyecekleri ve çöplerine dadanıyor, bu da tehlikeli karşılaşmaları beraberinde getiriyor. Ayılar insan korkusundan kurtuluyor, fakat içgüdülerinden kurtulamıyorlar. Kuzey Amerika’daki istatistiklere göre insan-ayı karşılaşmalarının yüzde 70’i, insanların gıdası ve çöplerden kaynaklanıyor.

        DOĞANIN ACI CİLVESİ

        Ayı vakasında komplo teorileri de üretiyoruz her meselede olduğu gibi. Mesela Twitter’da bir kullanıcı; son günlerde medyada ayılar ile ilgili kasıtlı haberler yapılarak katliam için zemin hazırlandığını ileri sürüp, bir gazeteden Kanada’daki olayla ilgili kupürü paylaşmış: “Anne ve kızını ayı parçaladı…” Haber trajik; Yaban hayatının geniş alanlara yayıldığı Yukon bölgesinde bir ayı, anne ve 10 aylık bebeğini öldürmüş.

        Valerie Theoret ve bebeği Adele, Kanada'nın Yukon bölgesinde ayı saldırında can verdi.

        Komplo teorisine katılmıyorum ama Kanada’da gündeme oturan haberin bizim medyaya yansımayan eksik tarafı çok şey anlatıyor. Fransızca öğretmeni olan Valerie Theoret doğum iznine ayrılıyor, partneri Gjermund Roesholt ve bebeği Adele ile birlikte Yukon’un o engin ıssızlığında bir kulübede yaşamaya başlıyor. Norveç asıllı olan Roesholt, ruhsatlı “kürk tuzakçısı”… Hani Revenant filminde gerçek hayat hikayesi anlatılan Hugh Grass gibi. Avcı ve tuzakçılara kılavuzluk hizmeti veren Wild Tracks adlı bir de şirketi var.

        Bu sezon için bir tuzak hattını kiralayan çift, av mahsullerini Yukon’daki kürk pazarında ya da web sitesinden online pazarlıyor; kunduz kürkünden eldivenler, vaşak kürkünden yaka ve etoller vs. Adam avlanıyor, kadın da ürünlerin tasarımını yapıyor. Kısacası mantar toplamıyorlar!

        Geçen 28 Kasım’da da Einarson Gölü çevresindeki kürk tuzaklarını teftişten dönüşünde karşısına bir ayı çıkıyor Roesholt’un. Hayvanın saldırıya geçeceğini anlayınca, silahını çekip öldürüyor. Kulübeye döndüğünde de eşi Valerie ve 10 aylık bebeğinin, ayı tarafından parçalanmış cansız bedenlerini buluyor. Adamın öldürdüğü hayvanın, kadınla çocuğu öldüren ayı olduğu tahmin ediliyor; kesin rapor için hayvana otopsi yapılıyor.

        Kasım ayının sonuna gelindiği halde, anne ve bebeğini öldüren ayının neden kış uykusuna yatmadığı sorusunu da uzmanlar, “global ısınma ve iklim değişikliği” diye açıklıyor. O da insan eliyle!

        ÖLÜ TAKLİDİ YAPMALI MI?

        Yukon’da tuzak sezonu her yıl kasımda başlıyormuş. 350 ruhsatlı tuzak hattında 200 kadar avcı sansar, kunduz, tilki kürkü peşine düşüyor. Son 20 yılda o bölgede üç kişi ayı saldırısında can vermiş. Kurbanlardan biri doğa yürüyüşüne çıkmış bir kadın; çok yaygın bir tavsiyeye uyup ölü taklidi yapıyor ama hayvanı kandıramıyor. Bu nedenle New York Times’ta okuduğuma göre bazı uzmanlar “Ayıyla göz göze gelince sakın ölü taklidi yapmayın, mücadele edin” diyor.

        Sonunun buraya geleceğini bilse, insan okumaz bu öğütleri. Biber gazıyla dolaşmadığımıza göre… Ayı spreyi yoksa, son çare ölü taklidi yapmakmış ama o da tartışmalı işte.

        Diğer Yazılar