Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Pop yıldızı Hayley Kiyoko tweet’inde diyordu ki; “Friends’i sakın kaldırmayın. Netflix hesabımın tek nedeni o…”

        Netflix Türkiye’de F.R.I.E.N.D.S olmadığı için, benim hesabım ise nedensiz. Çünkü Netflix’le ilişkim şöyle seyrediyor: Haftada bir neler varmış diyerek açıp yarım saat gezindikten sonra grotesk yerli komedilerle Hint ve Kore filmlerine gelince kapatmak şeklinde. Uzun soluklu dizilere katlanacak kıvamdaysam, şu sıra House of Cards. Dark, Stranger Things, Black Mirror artık çok gerilerde kaldı. Netflix, Türkiye’de içeriğe yatırım yapmadığı için mesela Friends’i o platformda – yayıncı kuruluştaki öncekilerle birlikte dördüncü tur - seyretme imkanım yok.

        İşte Netflix’in Amerika’da 1 Ocak 2019 itibariyle Friends’e son vereceği haberi, böyle bilmemkaçıncı tur seyreden müptelalar ve ilginçtir genç kuşaklar arasında infiale neden oldu. Dizinin başladığı 1994’te daha ana rahmine düşmemişlerden gelen tepki ilginç, çünkü Friends bugünün teknoloji yüklü evreninden tamamen kopuk. Modern zamanların akıllı cihazları, dijital müzik platformları, sosyal medya yok ama çağrı cihazı var mesela Friends’te. Çağrı cihazını son kez ne zaman gördüm hatırlamıyorum bile.

        “2019’U ZEHİR ETTİNİZ!”

        Amerika’daki sosyal medya kullanıcılarının düş kırıklığıyla öfke seli arasında gidip gelen tepkilerinden birkaç bölümlük dizi çıkar. “2019’umu şimdiden zehir ettiniz” diyenler kadar, Friends’in unutulmaz sahnelerinden gif’ler ve alıntılarla esprili tepki koyanlar da var. “Friends’in kaldırılacağını öğrenince ben…” şeklinde Ross’tan sahnelerle.

        Bütün o şiddetli tepkilerden sonra rahat bir nefes alındı, çünkü Netflix parası neyse vererek diziyi 2019 sonuna kadar bir yıl daha serviste tutmaya karar verdi; önümüzdeki yıl WarnerMedia’ya dizi için 100 milyon dolar ödeyecek. 2015’ten beri yayınladığı diziye yılda 30 milyon dolar ödeyen Netflix, toplam meblağın üç katından fazlasını kasadan çıkaracak. 2020’de ise muhtemelen başka platformda olacak Friends. Time Warner’la birleşen AT&T’nin planları var. Şirket CEO’su Randall Stephenson geçenlerde yatırımcılarla toplantıda açıkladı: “O içeriği platformumuzda kesinlikle istiyoruz…”

        HEPİMİZ O KANEPEDEYİZ

        Gelmiş geçmiş sitcom’lar içinde Friends’i tüm dünyada başarılı kılan, imdb notunu 8.9 yapan şey – Seinfeld de aynı puanda - zaman, mekan ve kuşaklar ötesinde tüm demografik yapılarda seyredilebilir olması. Kötü tip yok, tüm karakterler özünde tek tek arkadaşımız olmasını isteyeceğimiz insanlar. Altı kişi olmalarına rağmen küçük kıskançlık, kızgınlık, alınganlıklar dışında kimse kimseye düşman değil. New York’ta geçtiği halde, Sex and the City gibi ulaşılmaz ve aşırı lokalize değil. Hepimiz o Friends hayatını yaşayabilecek gibi hissediyoruz kendimizi, Central Perk’te onlarla aynı kanepede oturabiliriz pekala. Ve çok eğleniriz.

        Ortama beyaz Amerikalı olarak gelip sınıf değiştiren Rachel’ın (Jennifer Aniston) yine de alışverişkolik halleri, Monica’nın (Courteney Cox) temizlik obsesyonu, Phoebe’nin (Lisa Kudrow) çatlaklığı, yemeğini asla paylaşmayan Joey’nin (Matt LeBlanc) naif salaklığı; Joey’nin, dinozor işiyle uğraştığını sandığı Ross’un (David Schwimmer) paleontoloji mesleğine sürekli alkış beklemesi ve bir keresinde seks esnasında terkedildiğini itiraf etmesi, babası drag queen – şahane bir Kathleen Turner – olan Chandler’ın (Matthew Perry) ilişkilerdeki güvensizliği, istatistiki analiz ve veri konfigürasyonu uzmanı olarak, ne iş yaptığının arkadaşları tarafından tam anlaşılamaması, aslında hiç de önemsenmemesi… Hepsi çok eğlenceliydi.

        BUGÜN ÇEKİLSEYDİ…

        Aslında Amerika’nın zaman zaman aşırıya kaçan güncel duyarlılıkları bakımından Friends’te siyaseten doğru olmayan yığınla öğe var. New York gibi bir metropolün sadece beyazlardan oluşması, güçlü siyah karakter olarak Ross’un sevgilisi pozisyonunda kadın paleontologun ancak dokuzuncu sezonda diziye girmesi ABD medyasında not edilmiş bir durum.

        Ama 1990’lar için zamanın çok ötesinde olan şeyler de var. Ross’un eski karısı Carol’ın Susan ile evliliği mesela. Lezbiyen evliliği kabul edilebilir bir kategoriye yerleştiriliyor, buna karşılık erkek eşcinselliğine homofobik yaklaşım var. Dizinin erkeklerindeki “gay sanılırım” korkusu baskın bir öğe. Bugün çekilmiş olsa, geçer not almaz. Ross ile Joey’nin birlikte uyuyakaldığı bölüm kahkahadan kırar geçirir ama homofobiktir.

        Ross’un öğrencisiyle ilişkisi bugün olsa, çocuk istismarı olarak lanetlenebilir. Sonra Monica’nın şişmanlık günleriyle dalga geçilmesi, yiyecekleri tıkındığı flashback’ler, şu obezite çağında katiyen hoşgörülmez. Chandler’ın sırtlan gülüşlü eski sevgilisi Janice’e duyulan antipati cinsiyetçi damgası yiyebilir. Joey’nin aklı sıra çapkınca bir "How you doin"le, ama aslında son derece sırnaşıkça her kadına sarkması bugün düpedüz cinsel taciz olur, MeToo protestosu yer.

        Ama komik işte, siyaseten doğruyu yaşamıyoruz ki her an. Hepimiz küçük etik kaçamakları yapıyoruz.

        Diğer Yazılar