Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çocukluğumuzun sinemalarında “Baba” dahil, baba filmlerin “ikinci zafer haftası” olurdu, bir de frigo olurdu. As, Konak, Site, Kent ve diğerlerinde. Sonra hangi zaman diliminde hatırlamıyorum, patlamış mısır dahil oldu mönüye, kolayla birlikte. 1990’ların ortalarıydı, perdeyle mısır gürültüsü arasındaki ilişkinin absürdlüğünü ilk Il Postino’da farkettim. O sakin İtalyan adasında Pablo Neruda ile Beatrice’ye aşık İtalyan postacının şiirli hikayesine hiç gitmiyordu patlamış mısır sesi. Aksiyon gürültüsünden uzak o dinginlikte kulağı tırmalıyor, hani her filmde de yenmez ki dedirtiyordu.

        1994 yapımı "Il Postino'da, Neruda rolünde Philippe Noiret ve postacı olarak Massimo Troisi...

        Gerçi istisnasız her filmde yeniyor ama “popcorn movie” diye bir kavram da var. Mesela bu yılın en iyi “patlamış mısır filmleri” arasında “Mission Impossible – Fallout”, “Spider-Man: Into the Spider-Verse”, “Avengers: Infinity War” ilk sıraları alıyor. Bir süper kahraman filmi olduğu halde 2019 Oscar’larının iddialı adaylarından olması beklenen “Black Panther”, mısır yemelik kaçış filmlerinden sayılmıyor örneğin.

        “BÜYÜK RESİM…”

        Harvard’lı siyaset bilimci ve sonraları araştırmacı gazeteci Edward Jay Epstein 2000’lerin başlarında kaleme aldığı kitapta Amerikan sinema salonu ekonomisinin perde arkasını, patlamış mısır-kola bağlamında anlatıyordu. "The Big Picture: The New Logic of Money and Power in Hollywood" kitabında, gişenin artık filmle değil patlamış mısır ve kola satışıyla döndüğünü ortaya koyuyordu.

        Sinema işletmecilerine göre koltuklara eklenen "kola koyma uzantısı" sesin icadından bu yana en büyük teknolojik buluşlardan biri olmuştu. Böylelikle seyirci kolasını koltuğunda bırakıp yeniden mısır almaya gidebiliyordu. Kola dürtüsünü kamçılamak için de mısıra ekstra tuz eklemek dahiyane bir fikir olarak devreye girmişti. Mısır ve kolayı piyasadaki fiyattan kat kat pahalıya satarak fast-food işi de yapan sinemalar bütün kârı cebe indirirken, yapımcılara tek cent koklatmıyordu. Satılan her 1 dolarlık patlamış mısırdan 90 cent kazanıyor, mısır susattığı için yine yüksek kâr marjı olan kola sahneye çıkıyordu.

        Şimdi benzer bir kriz bizim salon ekonomisinde yaşanıyor. İlk Habertürk’ten Mehmet Çalışkan’ın özel haberiyle öğrendiğimize göre, mısır ve içeçek mönüsüyle birlikte promosyon bilet uygulaması yapan Mars Cinema Group ile yapımcılar arasındaki muhasebe anlaşmazlığı nedeniyle vizyona çıkışlar aksadı. İlk tepkiyi gösteren BKM, “Organize İşler – Sazan Sarmalı”nı 1 Ocak’tan ileri bir tarihe erteledi. Cem Yılmaz’ın “Karakomik Filmler”inin vizyon tarihi de meçhul. Yapımcılar diyor ki; “5 yıldır izleyici başına 5 Tl kazanıyoruz. Bilet ücretleri arttı, mısır ve içeceğe yansıyan pay da artıyor ama bize düşen pay hiç artmıyor. Seyirci sinemaya film izlemeye gider, patlamış mısır ve içecek için değil.”

        Mars markası Cinemaximum’un toplu bilet satışı, kredi kartıyla erken matine indirimleri, iki kişilik büyük boy mısır ve kola mönüsüyle 75 TL yerine 40 TL’lik promosyonlu bilet gibi uygulamaları nedeniyle yapımcılar mağdur. Yapımcıların söylediğine göre 10 TL’ye bilet, 10 TL’ye de mısır ve kola sattığında, muhasebe faslında indirimin tamamını bilet üzerinden gösteriyorlar.

        YENİ AMERİKAN İCADI: TEMALI PROMOSYON

        Yıllar boyunca Amerikan sinema salonlarının ayrılmaz ikilisi olan patlamış mısır – kola çağı kapanmadı ama, son yıllarda yeni bir çağ açıldı. Promosyonlu bilet uygulamasında yeme – içme çeşitliliğini artıran sinemacıların kârı, bilet satışlarındaki düşüşe rağmen artmaya başladı. Ortalama 8.85 dolar olan bilet fiyatlarının 9.16 dolara çıkması ve evde dijital seyir nedeniyle satışlar düştüğü halde, örneğin AMC sinemalarının 2016 yılında promosyonlu satışlardan kârı, bir yılda yüzde 12’lik artışla 1 milyar dolar eşiğini aştı. 2017’de bilet satışları son 25 yılın en düşük düzeyine indi ama kâr azalmadı. AMC’nin promosyonlu satışlarına sadece mısır ve kola değil, hot dog, filmine göre alkollü içecekler, yaz filmlerine uygun ananaslı – kirazlı süslü kokteyller de dahil.

        Ülke çapında promosyonlar yerel zevk ve alışkanlıklara göre değişiyor. Alamo Drafthouse sinema zincirinde daha rafine, kafe tarzı promosyonlar mevcut. Hatta bazı salonlarda garsonlar tarafından servis ediliyor salatalar, vegan menü ve pizzalar. Regal sinemalarında burger ve tavuk kanat, bağımsız salonlarda çörek tarzı fırın mamülleri, brownie ve dondurmalar var. Filmine göre temalı menüler de cabası; Meksika yemeği çimiçangadan, “The Big Sick” filminde olduğu gibi Pakistan mutfağına örnekler çıkabiliyor. Bir filmde iki karakter tavuk nugget yiyorsa, promosyonlu bilette o da oluyor. İndie filmler için de geçerli. Örneğin geçen yaz sonu New York’ta vizyona giren “Skate Kitchen”da içilen burbonlu kokteyl ve Latin mutfağından somon füme ve krem peynirli arepa var ikramda.

        2016 yapımı "Deadpool"un tanıtımı... Başroldeki Ryan Reynolds, IMAX farkını küçük ve büyük çimiçangayla gösteriyor.

        İmtiyazlı biletle yiyecek içeceğe hücumdan sebeplenen Amerikalı sinema zincirleri “Esas olan filmdir, gerisi sinema keyfini pekiştiren ayrıntılardır, seyircinin gözünde filmi gölgede bırakamazlar” diyor. Ama mısır ve kolayı aşan ikramlara bakınca, insan daha da çok şüpheye düşüyor.

        Diğer Yazılar