Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Tam dört yıl önceydi. Dönemin Başkanı Obama, İran ile nükleer anlaşma görüşmelerini yürütürken Cumhuriyetçiler tarafından konuşma yapmak üzere Kongre birleşik oturumuna davet edilen İsrail Başbakanı Netanyahu, yerin dibine batırmıştı Amerikan yönetiminin Tahran yaklaşımını; “Çok kötü bir anlaşma” demişti Kongre’ye hitabında. Bibi’ye göre İran’ın nükleer silah geliştirmesini engellemekten uzaktı Obama’nın pazarlığı.

        İsrail söz konusu olunca Kongre’nin başkanı bile takmadığının göstergesiydi bu sahne. Medyadan, “Cumhuriyetçiler Amerikan çıkarlarına mı, yoksa İsrail çıkarlarına mı daha yakın… Obama’yı reddetmekle kalmayıp, kendilerine lider olarak Netanyahu’yu seçtiler” eleştirileri yükselmişti. Fakat o konuşma şöyle bir etki de yaptı; Demokratlar büyük bir çoğunlukla, Beyaz Saray ve Obama’nın arkasında tek vücut oldu, sonunda anlaşma Kongre’den geçti. Ne var ki, Obama’nın halefi Trump anlaşmayı tarihin çöp sepetine attı ve İran’a yaptırımlar devreye girdi.

        Somali göçmeni Ilhan Omar, Amerikan Kongresi'ne seçilen ilk iki Müslüman kadından biri oldu.

        Temsilciler Meclisi üyesi Ilhan Omar çevresinde son bir aydır dönen tartışma, ister istemez bu sahneyi ve Kongre’nin İsrail’e sadakat pratiğini akla getiriyor. Geçen kasım seçimlerinde Filistin kökenli Rashida Tlaib ile birlikte Kongre’ye seçilen ilk Müslüman kadın olan Somali asıllı Ilhan Omar’ın bütün suçu, İsrail çıkarlarına bağlılık geleneğini eleştirmek. Bu eleştiri, anti-semitizm boyutuna çekiliyor ve hücuma uğruyor. Omar ise diyor ki; “Silah, petrol ya da ilaç lobisinin siyasetteki nüfuzu rahatça tartışılıyor. Ama AIPAC söz konusu olunca, anti-semitizm damgası yapıştırılıyor. Tartışmayı önlemek için kötü niyetli bir yaklaşım bu…” AIPAC (American Israel Public Affairs Committee), ABD Kongresi ile icra organlarında İsrail yanlısı politikaların tesisi için faaliyet gösteren büyük bir lobi grubu.

        Yani, anti-semitizm argümanı bir nevi susturucu haline geliyor.

        Omar’ın eleştirisinin muhatapları sadece Cumhuriyetçiler değil Demokratlar da aynı zamanda. Çünkü bu gelenek, Netanyahu gibi otoriter bir popülisti bile attığı her adımda tescillemek; Filistinlilere yönelik insani yardım çalışmalarının engellenmesinden yasadışı yeni yerleşim birimleri kurulmasına kadar insan haklarına aykırı her uygulamaya onay vermek anlamına geliyor. Körü körüne bağlılık, yeri geldiğinde İsrail’in politikalarına yönelik eleştiri kurumunu da ortadan kaldırıyor. Oysa Demokratların insan hakları konusunda daha duyarlı olması bekleniyor.

        Aslına bakılırsa Ilhan Omar, Filistin sorununda iki devletli çözümü savunurken İsrail’in politikalarını eleştiren İsrailli muhaliflerden farklı birşey söylemiyor. Ilhan Omar, daha önce de Filistin davasını savunduğu için anti-semitizm suçlamalarının hedefi olmuştu. 2012’deki Gazze olayları sırasında, “İsrail dünyayı hipnotize etti, Allah insanların gözünü açsın da İsrail’in ettiği kötülükleri görsünler” diye attığı tweet, infiale yol açmıştı. Son seçim kampanyasında da o tweet karşısına getirilince, sözlerinin arkasında durdu: “İsrail’in apartheid rejimine dikkat çekmek, Yahudilerden nefret etmek anlamına gelmez” diyerek. Ama şimdi Kongre üyesi olduğu için tartışma çok daha katmanlı. Omar’a anti-semitist damgası yapıştırılırken, kendinin maruz kaldığı İslamofobik saldırılara aynı ölçüde tepki gösterilmemesi gibi bir çifte standart da söz konusu.

        “BÜTÜN MESELE BENJAMIN, BEBEĞİM”

        Ilhan Omar’ın yeniden hedef tahtasına oturtulması geçen ay, “Bütün mesele Benjamin, bebeğim” tweet’iyle başladı. Benjamin derken kastettiği, üzerinde Benjamin Franklin’in portresi olan 100 dolarlar ve Kongre üyelerinin İsrail desteği karşılığı AIPAC’tan para aldığı imasıydı. Başta Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi olmak üzere Demokratlardan da gelen yoğun tepki üzerine Omar özür dileyip tweet’i sildi.

        Ilhan Omar ve Rashida Tlaib, İslamofobik saldırılara hedef...

        Bu arada Rashida Tlaib de paralel olarak hedefteydi. Senato’nun, İsrail devletine boykot uygulayan şirket ve kuruluşlara yaptırım öngören yasa tasarısını kabul etmesi üzerine “Hangi ülkeyi temsil ettiklerini unuttular” diye tweet atmıştı. Omar ve Tlaib’in itirazı, “Amerikan siyasetinde yabancı bir ülkenin çıkarlarına bağlılık” bağlamındaydı. Ancak bu karşı çıkış anti-semitizm sahasına, Amerikalı Yahudilere yönelik “çifte tabiyet” iddiaları ve komplo teorileriyle aynı dalga boyuna çekildi. Bu durum Demokrat Parti’yi fena halde karıştırdı. Anti-semitizmi kınayan bir karar çıkarmak üzere tartışma başladı. Ancak partinin Alexandria Ocasio-Cortez öncülüğündeki ilerici kanadı, Latinler ve diğer topluluklara yönelik olumsuz söylemleri de içeren daha geniş kapsamlı bir karar önererek Omar’ı savununca süreç çatallandı.

        Tabii Trump da koroya katılmaktan geri kalmadı; “Ilhan Omar yine ateş altında… Yahudi grupları Omar’ın Dış İlişkiler Komitesi’nden çıkarılması için Pelosi’ye dilekçe verdi. İsrail için kara gün” diye tweet attı.

        “NEFRET DEĞİL, SEVGİ MESELESİ”

        Cumhuriyetçiler de iki Müslüman kadını nefret söylemiyle suçlayadursun, Tlaib sözü Batı Şeria’da yaşayan büyükannesine olan sevgisine getirerek “Mesele nefret değil, sevgi meselesi. Herkesin insan haklarından yararlanma meselesi” diyordu. Omar’a göre de bu hoşgörüsüzlük iklimi, Amerikan dış politikasına yönelik kapsamlı bir tartışmanın yolunu tıkıyordu; “Bu ortamda, Filistin’de olup bitenler asla konuşulamaz” diyordu. Ayrıca sırf Müslüman oldukları için anti-semitizmle suçlandıklarını da söylüyordu Omar.

        Aslında bu tartışma olmasa da sağ kesimde İslamofobik eğilim yeterince mevcut. Omar’ın 11 Eylül saldırılarıyla ilişkilendirilmesi mesela. Batı Virginia Eyalet Meclisi’nde Cumhuriyetçilerin bir etkinliği sırasında asılan posterde Dünya Ticaret Merkezi yanarken görünüyor, “Asla unutma” notuyla. Altta ise Ilhan Omar’ın fotoğrafı ve “Unuttuğunuzun kanıtıyım” yazısı.

        Sonra “Ilhan Omar’ı öldürün” graffitileri ortaya çıkıyor. Omar’ı savunanlar bu suikast çağrısını terör eylemi olarak değerlendirirken, Omar federal düzeyde bir görevli olduğu için tehdit yazıları FBI tarafından soruşturuluyor. Fakat Demokrat Parti’den kurumsal bir kınama gelmiyor. Partinin ilerici kanat üyeleri ve Naomi Klein gibi feministler “Ilhan’ın yanındayız” etiketiyle destek çıkarken, Ilhan Omar partisinin İslamofobik saldırılar karşısında sessiz kalmasını sosyal medyada eleştiriyor. Artık ilk seferki gibi özür dileme modunda da değil; “Kongre’de ülkeme hizmet etmek için yabancı bir ülkeye de bağlılık ve destek göstermek zorunda değilim. Halk beni onların çıkarlarına hizmet etmem için seçti” diyor.

        Rashida Tlaib de taviz vermiyor; 12 yaşında ailesiyle Somali’den ABD’ye göç eden Omar’ın geçmişinden bir hatırlatmayla şöyle yazıyor Twitter mesajında: “Ilhan gibi cesur bir kadınla birlikte hizmet vermekten onur duyuyorum. Bu çirkin saldırılar nedeniyle onun için her endişe duyduğunda bana iki ay önce söylediği sözü hatırlıyorum: Ben savaşı atlattım, bunu da atlatırım.”

        Diğer Yazılar