Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        25 Ağustos 1944 gecesi Paris’in Alman işgalinden kurtuluşunu kutlayan Fransız direnişçilere Notre Dame’ın çanları eşlik ediyordu; savaştan yara almadan çıkmayı başarmıştı “Paris’in kalbi”… Almanlar Normandiya’da yenilince direnişçiler ayaklanma örgütlemiş, Hitler “Paris’i yakın” emrini vermiş; Alman komutan General von Choltitz’in tereddütü ve Charles de Gaulle’ün felaketi önlemek üzere tez davranmasıyla ABD piyade tümeni desteğindeki Fransız birlikleri şehre girmiş, böylece Paris Alman postalları, toplama kampları ve savaş makinesi altında yeni bir Varşova olmaktan kurtulmuştu. Hemen ertesi gün, Fransa’nın ulusal birlik ve bağımsızlığı Champs-Elysees’de bir zafer geçidiyle kutlanacaktı.

        Fransız Devrimi'nden Birinci Dünya Savaşı’na nice badireler atlatan Notre Dame, İkinci Dünya Savaşı’ndan da selametle çıkmıştı. Ta ki dünyayı şoka uğratan yangına kadar…

        Notre Dame, Paris’le birlikte yanmaktan kurtulmuştu, ancak savaşa direnemeyen kutsal yapılar da olacaktı. İşte Berlin’in göbeğinde, Ku’damm’da savaş ve acıların, kan ve yıkımın sembolü olarak yükselen Kaiser Wilhelm Anıt Kilisesi’nden arta kalan o tek çan kulesi. II. Wilhelm’in büyükbabası I.Wilhelm’in hatırasına yaptırdığı Neo-Roma tarzındaki henüz 50 yıllık Protestan kilisesi 23 Kasım 1943 gecesi müttefiklerin hava saldırısında çok ağır hasar görmüştü. Savaş sonrası on yıllarını müttefik işgali altında geçiren Batı Berlin, savaşın yıkımını daima hatırlamak ve şehrin küllerinden yeniden doğuşunu simgelemek üzere hiç dokunmadan öylece bıraktı kuleyi bir anıt olarak.

        Berlin'deki Kaiser Wilhelm Anıt Kilisesi'nin sadece bir çan kulesi kurtulabildi savaştan.

        Uzun tartışmaların ardından yeni bir kilise inşa edilmesine karar verildi ve anıtın yanı başında vitray cepheleriyle iki ayrı yapıdan oluşan modern kilise 1961’de açıldı. Almanlar anıtın iki yanındaki yapılara isim de taktılar: Dudak boyası ve pudra kutusu. Savaştan kalan harabenin ise zamana direnmesi kolay değildi. Açık çatıdan giren yağmur suyu korozyona yol açıyordu, mecburen kısmen restore edildi.

        İtalya da kutsal yapılarını savaşa kurban verdi. En ağırı da Roma yakınlarındaki Monte Cassino manastırının müttefik bombardımanına maruz kalmasıydı. Bin yıldır ayakta duran manastır ve bitişik kilise enkaza dönmüş, bütün freskler yok olmuş, paha biçilmez sanat koleksiyonları ve el yazmaları ise önceden Vatikan’a nakledildiği için kurtulmuştu. Yıllarca harabe olarak kalan manastır, yeniden inşa edilerek 1964’de küllerinden doğmuştu.

        Londra’nın simgesel silüetinde Westminster Katedrali ve Parlamento’nun yerini alamasa da o silüetin görkemli bir parçası olan St. Paul katedrali de 1666’daki büyük Londra yangınında kül olmuş, 1710 yılında yeni bir tasarımla yeniden yapılmıştı.

        İKİ MERYEM KİLİSESİNİN KADERİ

        Adı üstünde aynı “Notre Dame” gibi bir “Frauenkirche” olarak Hz. Meryem’e adanmış Dresden Katedrali de Demokratik Almanya yıllarında bir harabe anıt olarak varlığını korudu. Müttefiklerin hava saldırısında taş üstünde taş kalmayan şehirle birlikte yerle bir olmuştu. Alman barok mimarisinin şaheserlerinden olan 200 yıllık kilisenin enkaza dönüşmesi tam üç gün sürmüştü. Amerikan ve İngiliz hava kuvvetlerinin 13 ve 14 Şubat 1945’deki saldırılarında yanmaya başlayan kilise, 15 Şubat günü daha fazla dayanamayarak teslim olmuştu savaşın şiddetine. Yangın bombaları sonucu bin dereceyi bulan ısıyla kilisenin sütunları kızıla kesmiş ve sonunda patlamıştı. Geriye sadece iki duvarla kilisenin önündeki Martin Luther heykeli kalmıştı.

        Bombardıman sonrası Dresden Katedrali'nin enkazı.

        Şehirle birlikte mücevheri de bir harabeydi artık. Savaş sonrası Demokratik Alman yönetimi öylece kalmasına karar verdi; şehrin yeniden imarında kilise enkazının taşları da kullanıldı. 1990’da iki Almanya’nın birleşmesinden sonra artık yeni bir dönem açılmıştı, Frauenkirche kurtarılacaktı. Bir vakıf kuruldu ve dünyanın dört bir yanından bağış toplamak üzere harekete geçildi. Kilisenin binlerce fotoğrafı tek tek analiz edilerek 1994’da başlayan inşaat 2005’de tamamlandı.

        Dresden Katedrali'nin bugünkü hali; binanın yüzde 46'sı enkazdan ayrıştırılan orijinal malzemeden yapıldı.

        İnanılmaz zahmetli bir süreçti; enkazın her parçası elden geçirildi; heykellerin parçaları, altarın 2 bin parçası temizlenip bir araya getirildi, altarın yüzde 80’i orijinal materyalden oluşuyordu. Yüzde 46’sı orijinal taşlardan yapılan binanın maliyeti 183 milyon Euro’yu bulmuş, Dresden’in mücevheri tüm ışıltısıyla küllerinden yeniden doğmuştu. O gün bugündür, İsveç Kraliçesi Sylvia’dan Putin’e önemli konuklar dahil milyonların ziyaret ettiği kilise sadece bir ibadethane değil, konserler ve çeşitli etkinliklerle şehrin çekim merkezini oluşturuyor.

        Şimdi kilisenin papazı Sebastian Feydt’in de Notre Dame felaketine ilişkin bir çift sözü var; “Bu trajediye rağmen küllerinden yeniden doğacaktır.” Dresden Filarmoni de dünkü konserinin gelirini Notre Dame’ın yeniden inşası için bağışlayacağını duyurdu.

        ŞİŞKİN BAĞIŞ TARTIŞMASI

        Ancak Notre Dame şimdiden bağışa doymuş görünüyor. Fransa’nın en zengin üç iş hanedanından, Arnault, Pinault ve Bettencourt Meyers ailelerinden bir çırpıda 700 milyon Euro bağış kopuverdi. Cumhurbaşkanı Macron da yeniden inşa için rahatlıkla 5 yıllık menzili koydu. Ancak bağışlardaki aşırı cömertliğe itirazlar da geldi. “Dünyada bu kadar aç insan varken…” diye başlayan çoğu mesajın fazlasıyla tepki gördüğünü söylemeye gerek yok.

        Diğer Yazılar