Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ergenlik günlerimizin idolüydü Prenses Caroline. Aristokrat ve fakat haylazdı, güzeldi, stil sahibiydi ve dünya magazini onun etrafında dönüyordu. İmrenmemek mümkün değildi. Ama ne zaman ki, Philippe Junot denilen playboy ile evlendi, boşandı, annesi Grace Kelly’yi otomobil kazasında kaybetti, ikinci kocası ve üç çocuğunun babası İtalyan Stefano Casiraghi’nin de sürat teknesi yarışında geçirdiği feci kazada ölümünden sonra Caroline’in pek imrenilecek tarafı kalmadı. Prenses Caroline Türk medyasında en son, üçüncü koca Alman Hannover Prensi Ernst August’un, Hannover’deki Expo 2000 fuarında Türk pavyonunun arka kısmına işerken görüntülenmesiyle manşetlik konu oldu sanırım. Caroline halen Hannover Prensesi ünvanını taşıyor ama kocasıyla yıllardır ayrı yaşadıkları söyleniyor.

        Bu girizgahın nedeni, bir zamanlar Grace Kelly’nin Prens Rainier’le rüya evliliğinden kızları Caroline ve Stephanie’nin yaramazlıklarına, Monaco sarayında yaprak kıpırdasa haber olduğunu anlatmak için. Prens Albert’in gayrı meşru çocukları ve evliliğiyle ilgili dedikodular bir yana, Grimaldi ailesi magazin tahtından ineli hayli zaman oldu. Ailenin genç kuşağı daha uslu durduğundan belki de. Prenses Stephanie’nin önce Portekizli bir akrobat, sonra korumasıyla evlenip ondan olan iki çocuğundan birini fil terbiyecisiyle ilişkisi sırasında sirklerde büyüttüğünü düşünürsek, daha denk evlilikler yapan genç kuşağa da uslu demek gerekir.

        İşte o genç kuşağın temsilcilerinden biri de Caroline’in 32 yaşındaki küçük oğlu Pierre Casiraghi. Prens Albert başkanlığındaki Monaco Yat Kulübü’nün başkan yardımcısı ve üç yıl önce kurduğu Malizia yelken takımının da patronu.

        Yelken takımı adını, Monaco’yu fetheden Cenovalı Francesco Grimaldi’den alıyor. Grimaldi’lerin atası “Il Malizia” (Kurnaz) diye anılırmış. Pierre Casiraghi’nin şu an gündem olmasının nedeni iseBM'nin İklim için Sporda Eylem inisiyatifine katılmış olması. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi kapsamındaki bu inisiyatifle spor camiası, daha temiz bir çevre ve düşük karbonlu bir gelecek için sorumluluk üstlenmeye davet ediliyor. Hepsi de küresel ısınmayı 1.5 derece sınırında tutmak uğruna.

        Casiraghi’nin 2016/2017’teki Vendee Globe yarışı için imal edilen IMOCA 60 model yelkenli teknesi bu sorumluluk için biçilmiş kaftan. Alman skipper’ı Boris Herrmann’la sadece yarışlara katılmıyor, aynı zamanda laboratuvar işlevi de görüyor; özel CO2 sensörleriyle okyanuslarda karbondioksit ölçümü yaparak suların PH değeri, tuzluluk oranı ve sıcaklık değişimleri gibi verileri Hamburg’daki Max-Planck Enstitüsü ile Kiel’deki Oşinografik Araştırmalar Merkezi GEOMAR’a iletiyor. Böylece okyanuslarda biriken karbondioksit hacminin iklim değişikliğine olan etkisi etüd edilebiliyor. Bu veriler önemli, çünkü insan eliyle oluşan karbondioksitin yüzde 30’dan fazlası okyanuslarda tutunuyor.

        2021-2022’deki Vendee Globe yarışında da dünya çevresinde durmaksızın aylar süren o amansız hız serüvenine katılıp aynı zamanda veri aktarmaya devam edecek olan tekne, güneş panelleri ve su altı türbinleri sayesinde sıfır emisyonla seyrediyor. Bu özelliği nedeniyle önümüzdeki günlerde başka bir maceraya daha atılacak Malizia II. İklim için cuma eylemleriyle ünlenen 16 yaşındaki İsveçli iklim aktivisti Greta Thunberg’i okyanus ötesine taşıyacak. İklim değişikliğiyle mücadele için cuma günleri okul boykotuna başlayıp Avrupa’da binlerce genci peşinden sürükleyen ve Davos’tan Katowice’deki iklim zirvesine bütün küresel platformlarda boy gösteren Greta bu sayede Amerika kıtasına da ayak basabilecek.

        SIFIR EMİSYONLA AMERİKA’YA

        “Bu sayede” çünkü, misyonu gereği ABD’ye uçakla gitmeyi reddediyordu. Kruvaziyerle okyanusu aşmaya kalksa, uçaklar kadar olmasa bile gemiler de karbondioksit salımında pay sahibiydi. Derken Malizia’dan teklif geldi; takım “Greta Thunberg’i sıfır emisyonla Atlantik’ten geçirmekten onur duyarız” diye Facebook’tan ilan etti. Plana göre ağustos ortasında İngiltere’den yelken açılıp 15 günde New York’a varılacak ve Greta 23 Eylül’de BM İklim Zirvesi’ne katılacak, ardından nispeten düşük karbonlu tren ve otobüs yolculuğuyla Şili’nin başkenti Santiago’ya geçerek aralık ayındaki iklim konferansında da sahneye çıkacak.

        Ağustosun kasırga sezonu olması nedeniyle yelkencilerin pek tercih etmediği iklim koşullarında hayli zorlu bir yolculuk olacağı söyleniyor. 18 Metrelik teknede skipper Herrmann ve Casiraghi’nin yanı sıra Greta’nın babası ile İsveçli bir film yapımcısı da olacak. Okula bir yıl ara veren Greta Amerika’da dokuz ay kalacak ve Avrupa’ya nasıl geri dönecek, belli değil. Takım yolculuk masraflarını da henüz hesaplamış değil.

        Bu arada Greta'nın hatırı sayılır düzeyde bir düşman kitlesi olduğunu da belirtmek gerek. Kimi iklim değişikliğine inanmadığından kimi büyümüş de küçülmüş bulduğundan kıza diş biliyor. Fransa örneğinde olduğu gibi siyasiler de dahil. Sosyal medyada "Neden herkes bu otistik (doğrusu otizmli) çocuğun emrinde" tarzı nefret mesajları dikkat çekiyor.

        İÇ HAT UÇUŞLARA ZAMLI TARİFE

        Fakat kızın nefretten çok hayranlık uyandırdığı kesin. Greta etkisiyle"uçuş utancı" denilen yeni sendromun Avrupa’da yayılıyor olması bunun dışavurumu. Tren yolculukları artık statü sembolü haline gelirken, örneğin Almanya’da Yeşiller daha az uçuş için iç hat bilet fiyatlarının artırılmasını istiyor. Ve anketlere göre halkın yüzde 23’ü iklimi koruma adına buna rıza gösteriyor. Oran düşük gibi gelebilir, ancak Yeşiller’in önerisi karşısında infial oluşmaması önemli. Çünkü “Sebze Günü” teklifleri bile protestolarla karşılanmış, “Nazi günlerine mi dönmek istiyorsunuz” suçlamalarına hedef olmuşlardı.

        Aslında uçuş tartışmasını boşa çıkaran veriler de var. Hesaplara göre Almanya’daki iç hat seferleri karbondioksit emisyon hacminin sadece yüzde 0.3’ünde pay sahibi. Karayollarındaki araç trafiğinin katkısı ise yüzde 20.8 düzeyinde. Bu nedenle Yeşiller’in bir kesimi, şehir trafiğini özel otolardan arındırıp araç paylaşım sistemini geliştirmeyi savunuyor. Bu fantezinin sert kayalara çarptığını söylemeye gerek yok.

        Diğer Yazılar