Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü, yarın Berlin’de toplanacak Libya konferansı öncesi Avrupa Birliği’ne insaniyet namına çağrıda bulundu, Akdeniz’de teknelerde yakalanan kaçak göçmenlerin yasa dışı bir şekilde Libya’ya geri götürülmesi siyasetine son verilmesini istedi.

        Örgüt özellikle Almanya Başbakanı Merkel’e seslenerek, “Savunmasız insanların kötü muamele, tecavüz ve bombardıman tehlikesi altındaki çatışma bölgesine geri çevrilmesi yasa dışıdır. Alman Hükümeti’nin bu skandala bir son verip, Libya sahil güvenliğe desteği keserek insanlık adına üzerine düşen görevi yerine getirmesini, Libya toplama kamplarındaki tutsakları Almanya’ya getirerek güvenliğe kavuşturmasını bekliyoruz” dedi.

        Sınır Tanımayan Doktorlar Örgütü yaklaşık üç yıldır Trablus ve Zintan dahil sığınmacı kamplarında sağlık hizmeti veriyor, insanlık dışı şartları dünyaya duyuruyor ancak kamplara giriş olanağı sınırlı. Nijerya, Kamerun, Senegal ve diğer Batı Afrika ülkelerinden binlerce mültecinin bulunduğu kamplar, Trablus’taki Ulusal Mutabakat Hükümeti’nin (UMH) kontrolünde. Son dönemde Hafter güçlerinin Trablus çevresindeki kıskacı daraltması ve çatışmaların şiddetlenmesi üzerine göç akınında hareketlenme oldu.

        Uluslararası Göç Örgütü’ne göre sadece bu yılın, 2020’nin ilk iki haftasında AB destekli Libya sahil güvenlik güçleri 900 kaçak göçmeni Avrupa yolunda yakalayıp geri götürdü; 60 kadarı da ticari bir gemiye alınıp aynı akıbete uğradı. “Sea Watch” ve “Open Arms” gibi yardım örgütlerinin gemileri de 200’den fazla göçmeni kurtardı. Malum İtalya bu gemilerin umut yolcularını karaya çıkarmasına izin vermiyor. Hatta bazı gemi kaptanları korsan muamelesi görüyor. Geçen yıl Sea Watch örgütüne ait geminin Alman kaptanı Carola Rackete’nin İtalya’da ev hapsine alındığı hala akıllarda. Şu sıra sadece Sınır Tanımayan Doktorlar ile SOS Mediterranee’ye ait “Ocean Viking” kurtarma gemisi Akdeniz sularında aktif durumda. Hava yoluyla tahliyeler ise neredeyse durdu.

        Geçen yıl Trablus’un doğusundaki Tajura kampında 60 göçmen hava bombardımanında can verdi. Havadan ve karadan saldırılar yüzünden kamp tutsaklarına denizden başka kaçacak yer kalmadı. O kamplarda kaldıkları sürece bombardıman tehlikesi altındalar. Kaçak insan tacirlerinin Ben Velid kentindeki hapishanelerinden kaçmayı başaranlar ise tüyler ürpertici şiddet sahnelerini anlatıyor.

        GÖÇMEN SAYISI AZALDI AMA NE PAHASINA

        Avrupa Birliği sivil toplumun göçmenleri kurtarma çabalarını da başarıyla geri püskürttüğü için, Avrupa’ya ulaşabilenlerin sayısı her geçen yıl azalıyor. 2016’da İtalya’ya ayak basan göçmenlerin sayısı 181 bini bulmuştu. 2017’de dönemin İtalya İçişleri Bakanı Marco Minniti’nin girişimiyle Trablus’la anlaşma yapıldı; kaçaklara geçit verilmemesi karşılığında Libya sahil güvenlik gücüne fon sağlandı. Böylece o yıl sayı 119 bine; 2018’de 23 bine ve geçen yıl da 11 bin 500’e geriledi. 2017’den bu yana 8 bin 600 kişi denizde yakalanıp Libya’ya geri götürüldü; 743 kişi alabora olan teknelerde can verdi.

        Minniti’den sonra görevi devralan sağ popülist Lig partisinden Matteo Salvini de kaçak göçmen sayısındaki düşüşü övünerek kendi başarı hanesine yazdı. Salvini’nin limanları kapatarak göç sorununu denizde çözme taktiği nedeniyle Libya’da şiddetlenen silahlı ihtilafa çözüm girişimleri savsaklandı. Eski Başbakan Berlusconi’nin Kaddafi’nin çadırının müdavimi olup, eski sömürge gücü olarak İtalya’nın ekonomik çıkarlarını koruduğu konforlu günler gerilerde kalmıştı.

        İTALYA’NIN TALİHSİZ PROTOKOL KAZASI

        Coğrafi yakınlığın yanı sıra petrol şirketi Eni’nin varlığı İtalya ile Libya arasında bağ oluşturuyor. İki yıldan bu yana Sarrac yönetimini destekleyen ve ülkede 250 askerle kara, deniz ve hava gücü bulunduran İtalya aylardır diplomatik çözüm için uğraşıyor, Dışişleri Bakanı Luigi Di Maio Roma-Trablus arasında mekik dokuyor. Libya’nın petrol ihracatında İtalya ile rekabet içinde olan Fransa ise Hafter güçlerini destekliyor; Hafter’in elinde BAE pilotlarının kullandığı Fransız jetleri bulunuyor. Zıt taraflarda yürütülen bu vekalet savaşı AB’de ortak politik zemini engelliyor

        İtalya’nın çözüm çabaları sonuç vermeyince Başbakan Conte, ateşkes görüşmeleri için Sarrac ile Hafter’e Roma’da buluşma öneriyor. Ancak 8 Ocak günü bir protokol hatası nedeniyle önce Hafter kabul ediliyor, bunu öğrenen Sarrac uçağını yarı yoldan geri çevirip Libya’ya dönüyor. İtalya’nın arabuluculuk girişimi duvara tosluyor ve Türkiye ile Rusya’nın da dahil olduğu diplomatik trafik devreye giriyor. Roma’da protokol kazasının meydana geldiği gün Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Rusya Lideri Putin, 12 Ocak gece yarısı itibariyle ateşkes çağrısı yapıyor. Ardından 13 Ocak’ta Moskova’daki ateşkes müzakerelerinde varılan anlaşmayı Sarrac imzalıyor, Hafter ise malum imzalamadan ayrılıyor. Aynı gün Conte, Ankara'ya geliyor ve Erdoğan'la görüşüyor.

        Bütün bu süreç Brüksel’de İtalya’nın Avrupa Birliği adına arabuluculuk rolünü heba ettiği ve meydanı Türkiye ile Rusya’ya bıraktığı şeklinde yorumlanıyor. AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Josep Borrell, ortak bir siyasi yaklaşım sergileyemedikleri için Türkiye ve Rusya’nın bölgede liderliği aldığını söylüyor; “Altı ay öncesine kadar bu iki aktör orta Akdeniz’de yoktu. Bu Akdeniz havzasının jeopolitik yapısında büyük bir değişiklik” diyor.

        Geçen eylülden beri İtalya’da koalisyonda yer almayan Salvini ise hükümeti Libya’daki müzakere ortaklarını doğru hizaya sokmaktan aciz olmakla suçlayıp, “Böyle bir hatayı anaokulu çocukları bile yapmaz” diyerek alaya alıyor.

        SON DAKİKA YUNAN PÜRÜZÜ

        Şimdi AB bu dağınık pozisyondayken, Almanya Başbakanı Merkel’in BM ile koordinasyon halinde yürüttüğü diplomasi neticesinde Berlin uluslararası barış konferansı yarın toplanıyor. Almanya’nın Libya’da askeri bir angajmanı ve çatışan iki tarafla da işbirliği bulunmuyor ve BM Genel Sekreteri’nin Libya Özel Temsilcisi Selame’nin üç aşamalı barış planını destekliyor. Ancak AB içindeki Sarrac ve Hafter taraftarlarını bile henüz ortak zeminde birleştirebilmiş değil. Konferansa Türkiye’nin yanı sıra Libya’daki taraflarla Rusya, ABD, Çin, Fransa, İtalya, İngiltere, Cezayir, Mısır, BAE, Kongo Cumhuriyeti ile AB, BM, Afrika Birliği ve Arap Ligi davetli. Almanya, Hafter’den konferansa katılıp mevcut ateşkese uyacağı taahhüdü aldı.

        Fakat aynı Hafter önceki gün program dışı bir ziyaret için özel uçakla Atina’ya gitti, lüks bir otelde ağırlandı, dün de Başbakan Miçotakis ile görüştü. Yunanistan, Türkiye ve UMH’nin Doğu Akdeniz'le ilgili imzaladığı münhasır bölge ve güvenlik mutabakatlarına sert tepki göstermiş, Libya’da daha aktif rol üstlenmeye soyunmuştu. Fakat Berlin’e davet edilmedi. Pas geçilmesine içerleyen Miçotakis konferansa çeyrek kala tehdit savurdu: “Türkiye ile UMH arasında imzalanan anlaşma iptal edilmediği sürece AB gündemine gelecek her türlü barış anlaşmasını veto ederiz” diyerek.

        Almanya göçmen krizine çözüm için Libya’da istikrar peşinde, ancak AB içinde Libya politikasına ilişkin istikrar şimdilik zor görünüyor.

        Diğer Yazılar