Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çinlilere karşı herhangi bir husumet ya da ırkçı niyetler beslemediğimiz malum. Batı Türkistan’daki Müslümanlara baskıya tepki olarak, İstanbul Sultanahmet’te Koreli turist kafilesinin Çinli diye saldırıya uğraması gibi münferit olaylar hariç. Zaten Çinlilere yönelik ırkçılığı tetikleyecek bir demografik pay da söz konusu değil.

        Fakat Çinli nüfusun yoğun yaşadığı ABD gibi ülkeler için söz konusu. Wuhan kaynaklı yeni tip koronavirüs ortaya çıkalı beri panikle birlikte ırkçılık da aldı yürüdü. Sadece ABD değil, dünyanın dört bir yanından Çinlilere yönelik korona tipi ırkçılık haberleri geliyor. Güney Kore’nin başkenti Seul’de lokanta ve dükkanların kapısına “Çinliler giremez” diye levhalar asılıyormuş.

        Londra’da sadece Çinlilere değil, Doğu Asya’nın bütün çekik gözlü halklarına bulaşıcı virüs gözüyle bakıldığına dair şikayetler yükseliyor. Medya da halk arasındaki etnik önyargı ve ırkçı kıpırtılara eşlik ediyor. İngiltere’nin nefret adamı gazeteci ve TV şahsiyeti Piers Morgan, yayında “çing çang çong” şeklinde Çince taklidiyle aklı sıra Çinlilerle alay ediyor ve çığ gibi tepki yağıyor. Evening Standard’ın yayın yönetmeni George Osborne gazetesindeki “koruma maskesi takmış fare” karikatürünü “Fare Yılı kutlu olsun” notuyla Twitter’dan gururla paylaşıyor.

        Fareden yarasa çorbasına tuhaf gıdalar tükettikleri için insanlığa virüs saçmakla suçlanıyor Çinlilerin tamamı. Avustralya’da da etnik Çinlilerin kamusal alanda görüldükleri an “mikrop saçmayın, evinize gidin” diye sözlü saldırılara uğradığı belirtiliyor. Kanada’da rkçı söylemler nedeniyle Toronto Belediye Başkanı John Tory, Çinli hemşerilere ayrımcılık yapılmaması için halka uyarıda bulunmak zorunda kalıyor.

        Yeni tip koronavirüsün Wuhan’daki balık ve et pazarından insanlara bulaştığı yazılıp çiziliyor dünya medyasında. Balık ve et dediysek, sığır, domuz ve tavuktan canlı kerevit, yılan, porsuk, susamuru ve kirpiye herşey satılıyor. Hipoteze göre virüsün kaynağı Wuhan’daki Huanan toptancı pazarı. Fakat ilk klinik tespitler sonrası ünlü tıp dergisi The Lancet’ta yayınlanan çalışmaya göre bu hipotez doğru olmayabilir. ABD’deki çeşitli tıp kurumlarından Çinli araştırmacıların ilk 41 hastaya ilişkin elde ettiği bilgiler şunu gösteriyor: İlk vaka 1 Aralık 2019’da tespit edilmiş ve bu şahsın Huanan pazarıyla hiçbir teması olmamış. Bu vakayla sonrakiler arasında da epidemik bir bağ bulunamamış; 41 hastadan 13’ünün pazarla bağlantısı bulunmuyor ki, George Washington Üniversitesi’nden bir uzmana göre 13 sayısı, hipotezden şüphelenmeyi gerektiren kabarık bir rakam.

        Eğer bu veriler doğruysa kuluçka süresi de dikkate alınarak virüsün insanlara ilk kez kasım 2019’da bulaşmış olması gerekiyor. Bu durumda pazarın muhtemel kaynak olarak teşhisinden çok önce virüsün Wuhan ya da başka bir yerde insanlar arasında gizlice yayılmış olması mümkün. Oysa daha önce Çinli yetkililerle Dünya Sağlık Örgütü’nün açıklamalarında ilk vakaya 8 Aralık 2019’da rastlandığı, kaynağının Huanan pazarı olduğu belirtilmiş, 1 Ocak 2020 itibariyle de pazar mühürlenmişti.

        Çinlilerin bize mide bulandırıcı gelen beslenme alışkanlıkları ile koronavirüs arasındaki bağlantı önemli. Çünkü bütün ırkçı espri ve suçlamalar bu bağlamda yürüyor. Sosyal medyaya bakarsanız, ABD’deki üniversite kampüslerinde, Çinli öğrencilere “köpek yiyiciler” diye çemkirilip uzak duruluyor. Arizona Üniversitesi’nde bütün Asya kökenli öğrencilerin zan altında olduğu ve adeta bir histerinin hüküm sürdüğü söyleniyor. Daha da beteri, Berkeley’deki California Üniversitesi’nin sağlık merkezinin sosyal medya paylaşımında “Koronavirüs karşısında anksiyete ve yabancı korkusu normaldir, bu yüzden utanç duymanıza gerek yoktur” denildi. Irkçılığı normalleştiren bu mesaj tepkiler üzerine silindi, özür dilendi. Çinlilerin koronavirüsü biyolojik silah olarak laboratuvarda ürettiği komplo teorileri de cabası.

        BİR HAFTADA 14 ÇOCUK GRİPTEN ÖLDÜ

        ABD’den gelen son haberlere göre koronavirüs bulaşmış hasta sayısı 11’di. Artmış da olabilir. Fakat ırkçılığın virüsten daha hızlı yayıldığı kesin. Oysa ABD’de başka bir realite var; domuz gribi ve mevsimsel grip salgınında yükselen kayıplar. ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’ne (CDC) göre 2019-2020 grip mevsiminde 10 bin kişi öldü, 180 bin kişi tedavi edildi. CDC uzmanlarının “Bu sezon daha saldırgan” diye tanımladığı A tipi influenza virüsü H1N1, yani domuz gribi daha çok yetişkinlerde görülürken, B tipi virüs sadece son bir haftada 14 çocuğun ölümüne neden oldu. Bu grip mevsiminde ölen çocukların sayısı 68’e yükseldi.

        Durum böyleyken hayatında Çin’e gitmemiş olanlar dahil Çin kökenliler hedefte. O Çinliler de boş durmuyor, karşı kampanyalar yürütüyor. Örneğin Fransa’da “JeNeSuisPasUnVirus” (Ben virüs değilim) etiketiyle sosyal medyada kampanya başlatıldı. TikTok’un genç kullanıcıları ise dünyadaki koronavirüs panik ve ırkçılığını alaya alan videolarıyla olayı mizahi boyuta taşıyor.

        Sınıfa Çinli öğrenci gelince ne oluyor bahsininböyle sayısız örneği var TikTok'ta. Çin’de halkı virüs bulaşmasına karşı uyarmak için drone’lara başvurulması da “Orwell’in 1984’ü” eleştirilerine neden oluyor. Polisin komutasındaki kamera ve hoparlör donanımlı drone’lar sokaklarda maskesiz dolaşanları tepeden uyarıyor.

        Uygulama otokratik görünüyor ama madalyonun diğer yüzü de var. Twitter’da biri şöyle yazmış: “ABD dünyanın her yerinde insanları öldürmek için drone kullanıyor. Çin ise insanlara virüs bulaşmasını önlemek için…”

        Diğer Yazılar