Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        “Banka soyguncuları da modaya uydu, artık maskeleri çene altına takıyorlar…” Bu bir Alman esprisi ama lütfen hor görmeyin, yine de bir çaba, bir mizah pırıltısı var. Sağlık Bakanı Fahrettin Koca da Twitter’daki “maske çenede” kapak fotoğrafını değiştirip “Kötü örneğe son bi kez bakın, çıkarım yapın:)diyerek gülücüklü bir mesaj verdi.

        Mizah bir yana, maskeyle ilişkimizin evrensel doğasına dair ipucu veriyor Alman esprisi, o bakımdan değerli. Uzakdoğu insanı özellikle de Çin, Tayvan ahalisi kuş gribi ve SARS gibi salgınların yanı sıra hava kirliliğine karşı da kullanageldiği için maskeli hayata daha aşina. Ancak şu koronadan denetimli serbestlik günlerinde birçok ülkenin zorunlu kıldığı maskeler hep çene altında ya da burun açıkta. Almanya ve Çekya’dan Kolombiya’ya, Küba, Arjantin ve Venezüela’dan Fas ve Pakistan’a yaklaşık 50 ülkede maske mecburi. Çoğunda da çene altı problemi var.

        Özellikle izolasyon faslı bitip sokağa salınan 18 yaş altında maskeyi adabıyla takan o kadar az ki. Sokaklarda tam kapasite maskeyle dolaşmak neden bu kadar zor, anlamak mümkün değil. Geçen gün evden Rumeli Hisarı’na yürüdüm döndüm, 8.7 kilometre maskeyle. Hiç de çıkarma ihtiyacı hissetmedim. Zaten artık çıkarılamayacak. Epeydir sorgulanıyordu, dün gece itibariyle 45 ilin ardından İstanbul, Ankara ve Bursa'ya da maske zorunluluğu geldi.

        REKLAM

        Bakan Koca “Vaka artışlarıyla dikkat çeken şehirlerde maske, yaptırımı olan bir sosyal sorumluluk, virüsle maskesiz mücadele edemeyiz” diyor. Son bir ay içinde yayınlanan çok sayıda araştırma da aynı sonucu veriyor; tabii su-sabunla el yıkayıp sosyal mesafeye dikkat etmek eşliğinde.

        MASKENİN SİYASİ YÜZÜ

        Pandemi başlangıcında tartışmalı bir nesneydi. Dünya Sağlık Örgütü ve çoğu uzman “Sağlıklı kişilerin maske takmasına gerek yok, enfekte olanlar etrafa bulaştırmamak için takmalı” diyordu. Fakat yine aynı günlerde Türkiye dahil, global maske krizi de yaşandı. Sanayi devi ülkeler birbirini maske hırsızlığıyla suçladı, bir savaşmadıkları kaldı. Almanya, polis teşkilatı için sipariş verdiği 200 bin FFP2 tipi maskeye sevkiyat sırasında Bangkok’ta el konulup ABD’ye yönlendirildiği şikayetinde bulundu. İspanya da Türkiye’ye yönelik benzer bir iddiayı dile getirdi.

        Maske meselesi ABD’de siyasi yarılma malzemesi de oldu. Aynı Trump gibi maske dahil korona önlemlerine itibar etmeyen Cumhuriyetçi Parti’nin bazı liderlerine göre maske “Demokrat kıyı şeridi elitlerinin kostümü”ydü. Örneğin New York’un Demokrat Partili Valisi Andrew Cuomo, nisan ayında maske zorunluluğu getirmişti.

        Bu tartışma ortamında bilim insanları, maskenin koronavirüs bulaşını önlemede ne kadar etkili olduğunu ölçme işine giriştiler. Bulaşı azalttığına işaret eden çok sayıda araştırma var. Mesela Lancet’te - evet hidroksiklorokin yüzünden itibar kaybetti – yayınlanan rapor. Dünya Sağlık Örgütü’nce fonlanan bu çalışma, pandemi ortamında zor olduğu için randomize bir araştırma değil, maskenin enfeksiyon riskini azalttığına dair gözlemleri içeren 172 ayrı araştırmanın verilerine dayanıyor. Makalenin yazarlarından epidemiyolog Holger Schünemann, “Başlangıçta maskenin koruyucu olduğundan çok da emin değildik” diyor. Ancak neticede; pandeminin başından itibaren yüksek oranda maske kullanan Güney Kore, Tayvan, Vietnam gibi Asya ülkelerinin virüsü izole ederken ekonomiyi de yürütmekte gösterdikleri başarı.

        Evet Uzakdoğu maskeyi çok başarılı kullanıyor ama madalyonun bir de öbür yüzü var: Çevreye eziyeti. İşte Hong Kong manzaraları...

        TÜKETİM KÜLTÜRÜNÜN MASKELİ YÜZÜ

        Artık maskeli bir dünyada yaşayacağız, bu kesin. Peki ama “dünyanın hali” ne olacak? Geçen gün Antalya'da dalgıçların deniz dibinden çıkardığı maske ve plastik eldiven görüntülerine tanık olduk. Çevre örgütlerinin Akdeniz’de yaptığı dalışlar, tüm havzanın Kovid atıklarına bulandığını gösteriyor. Fransız temiz deniz kuruluşu "Operation Mer Propre" aylardır maske, eldiven, plastik dezenfektan şişeleri çıkarıyor kıyılardan ve sadece Fransa’nın 2 milyar maske siparişi verdiğini, bu yeni tip kirlilik nedeniyle yakında Akdeniz’de maske sayısının denizanası nüfusunu geçeceğini söylüyor.

        Üstelik maske tamam da, lüzumsuz kullandığımız eldivenler denizleri tehdit eden tek kullanımlık plastik faciasına katkıda bulunuyor.

        Bir zamanlar maskeler de tek kullanımlık değildi. Geçen yüzyıl ortalarında modernite olarak hayatımıza giren kullan-at tüketim kültürü, cerrahi maskelere de uzandı. Amerikan yaşam tarzının icadı kullan-at kültürü ilk kez 1955 yılında Life dergisine kapak olmuştu. Başrolde plastik vardı. Ev hayatını kolaylaştırıyordu. Sonraları dünya ve bizler de tanıştık.

        Avrupa’nın su ve sabundan uzak durduğu zamanlarda ağır parfümün de karıştığı pis kokulara karşı kullanılırdı maskeler. Fakat 18’inci Yüzyıl’da bunların modası geçti. Halk sağlığı ve cerrahide bulaşıcı mikroplara karşı maskenin bugünkü işleviyle devreye girmesi ise 19’uncu Yüzyıl’ın ikinci yarısına rastlıyor. 1867 yılında İngiliz cerrah Joseph Lister, açık yaralardaki hastalıklara, Louis Pasteur’un teşhis ettiği mikroorganizmaların neden olduğunu keşfetti ve mikroplara karşı antiseptik kullanımı fikrini ortaya attı. 1880’lerde antiseptiğin yeterli olmadığı, cerrahların elleri, kullandığı aletler ve hatta nefeslerinin bile bakteri bulaştırabildiği keşfedildi. İlk kez 1897’de Polonyalı cerrah Johann Mikulicz mikropları kimyasallarda öldürmek yerine ağız, burun ve sakalı kapatan gazlı bezden maske kullandı. ABD’li ve Avrupalı başka cerrahlar da onu izledi.

        1919 Boston - İspanyol Gribi salgınında Kızılhaç çalışanları yeniden kullanılabilir maskeleri katlıyor.

        1910’da patlak veren Mançurya Vebası sırasında maskeler ameliyathane sınırlarını aşarak, bütün sağlık çalışanları ve halkı enfeksiyondan korumak için kullanıldı. 1918-1919 yıllarındaki İspanyol Gribi salgınında ABD’de emniyet teşkilatıyla sağlık çalışanlarının maske takması zorunlu kılındı. Hatta bazı şehirlerin tamamında. Örneğin San Francisco’da ölümlerin daha düşük seyretmesi maske mecburiyetine bağlandı.

        Yıkanıp yeniden kullanılabilir katmanlı koton maskeler, 1930’larda cerrahideki yerini tek kullanımlık kağıt maskelere bırakmaya başladı; 1960’larda ise sentetik malzemeler devreye girdi. Rahat ve kullanışlı olması göklere çıkarılıyor, yüzü daha sıkı örttüğü için damlacıklara karşı daha yüksek performans sağladığı söyleniyordu. Modernite maskeyle sınırlı kalmadı; 1960’lar itibariyle sağlık sektörü tamamen kullan-at kültürüne geçiş yaptı. Şırıngalar, iğneler, tepsiler, cerrahi aletler. Şimdi onları da denizlerden topluyoruz.

        Diğer Yazılar