Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Kadın düşmanlığı kadınlar arasında da var. İşte Gupse Özay’ı Barış Arduç’a yakıştıramayan hemcinsleri. Çift Çeşme‘de evleniyor, nikah sonrası fotoğrafları gayet hoş, neşeli, kıyafetlerle birlikte estetik şahane. Mutluluk bulaştıran fotoğraflar.

        Fakat sosyal medyada bir takım habis varlıklar, gelinin tipine ve (kendilerince) gelinliksizliğine takıp Barış Arduç’un peşini bırakması gerektiğine kadar vardırıyorlar saldırıyı. Daha nazik davrananlar Barış’ı bulduğu için çok şanslı olduğunu söylemekle yetiniyor ama aynı kapıya çıkıyor. Eril dil de eksik değil, kendi bilinçaltı güdülerini ele vererek Barış Arduç‘un daha genç ve güzel birini bulacağına dair kötücül kehanetlerde bulunuyorlar.

        Gupse Özay’a hakaret edenlerin çoğunun yine kadınlar olmasını üzücü bulanlar çıkıyor tabii. Bir nevi kadının kadına psikolojik şiddeti. Dayatılmış ve kadınların da esir düştüğü tek tip güzellik algısı yine sahnede. Gupse Özay’ı çirkin bulanlara karşı “Barış Arduç belki de kalbini sevmiştir… Herşeyin fizik olmadığını gösterdi“ yorumları mı? Onlar da yine kadından yana görünüp erkeği üstünleyen şoven dilin tezahürleri. Bu güruh karşısında geniş bir topluluk “Gupse Özay zeki, çekici, başarılı ve komik bir kadındır. Esas Barış Arduç çok şanslı“ diyerek noktayı koyuyor.

        Ve kadın düşmanlığı erkekler arasında da çokça var. İşte Abdurrahman Dilipak’ın İstanbul Sözleşmesi’ni savunan kadınlara fahişe yakıştırması. Kadına şiddetin acısı iliklerimize kadar işlemişken, kadının insan hakkını belgeleyen İstanbul Sözleşmesi’ne karşı karanlık dili artık şahikasına vardırıyor Dilipak. Kadınlara sadece birer anne, kardeş ve eş olarak atanmış toplumsal rollerini layık gördüğü için sözleşmenin hükümlerini savunanlar başka bir “tür“ oluyor. Kadını ve çocukları koruyan her türlü sözleşme, yasa, yönetmelik ve genelgenin değiştirilmesini buyuruyor. Önce “Avrupa Konseyi Çocukların Cinsel Sömürü ve İstismara Karşı Korunması” sözleşmesi (Lanzarote) ve ona bağlı 6084 sayılı yasa; sonra “Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW), son olarak da İstanbul Sözleşmesi. Hepsi sırasıyla.

        Fahişe yakıştırmasına Ayşe Böhürler’den “Edep yahu“ tepkisi gelince özür dileyip “Yazımdaki fahişe suçlaması fuhşa destek verenler içindi“ diyor Dilipak. “İstanbul Sözleşmesi’ni savunanların fuhşu savunduğu“ şeklindeki bir önerme, mantık biliminde okutulacak kadar sıkı bir safsata.

        "AMELİYATIMI DA YAPARIM, BİKİNİMİ DE GİYERİM"

        Kadın düşmanlığı bilimde de var; daha doğrusu erkek egemen bilim dünyasında. İşte Amerika’da yaşanan skandal kıvamında olay.

        Türkiye’de ve ABD ağırlıklı ünlüler dünyasında birbirinden bağımsız gelişen ama kadın dayanışması ekseninde birleşen siyah-beyaz fotoğraf paylaşımlı “ChallengeAccepted” akımı var ya, bilim alemindeki kadın düşmanlığına tepki olarak da Amerikalı kadın hekimlerden renkli-bikinili #MedBikini akımı yaşanıyor sosyal medyada. “Ameliyatımı da yaparım, bikinimi de giyerim” içerikli yüzlerce post yayılıyor.

        Siyah-beyaz hareket Pınar Gültekin’in katli sonrası kadına şiddete tepki olarak başlayıp dünyaya mı yayıldı; yoksa ABD Temsilciler Meclisi üyesi Alexandria Ocasio-Cortez’e bir erkek meslektaşının savurduğu cinsiyetçi küfür üzerine Brezilyalı gazeteci Ana Paula Padrao marifetiyle Türkiye’deki içerikten bağımsız olarak mı başlatıldı, orası tartışmalı ve mesele Amerika’ya kadar da uzandı. Elle dergisinin haberinde ayrıntıları var. Ancak 4 milyonu aşkın paylaşımla bir kadın dayanışmasının sergilendiği kesin. Ne kadar işe yarıyor, orası da ayrı bir tartışma konusu.

        #MedBikini dalgası ise sözde bilimsel bir araştırmayla başlıyor. Yedi bilim insanı, aralarında bir kadın da var, kalp damar cerrahisi pratisyen hekimlerinin sosyal medya paylaşımlarında meslek etiğiyle uyuşmayan içeriği araştırıyor, sonra da “Journal of Vascular Surgery” dergisinde yayınlıyorlar. Araştırma aslında geçen yıl aralık ayında internete girmiş, ancak derginin bu ağustos sayısında yayına alınması yüzünden fırtına kopuyor. Çünkü araştırmacılara göre bu pratisyen hekimler iç çamaşırları, provokatif Halloween kostümleri, bikinili/mayolu ve ellerinde içki kadehleriyle “uygunsuz” fotoğraflarını paylaştıkları gibi argo konuşmaları, bireysel silahlanma ve kürtaj gibi sosyal-siyasal tartışmalı konulardaki fikir beyanlarıyla gayrı profesyonel davranıyorlar. Araştırmacılardan üç erkek, fake hesaplarla 480 hekimi takibe alıp, yarısının etik dışı faaliyette bulunduğuna karar veriyor.

        REKLAM

        Bunlar özel hayata girmesine karşın eleştiri konusu olabilir, ancak bilimsel araştırma konusu olmadığı kesin. Genç cerrahların “etik dışı davranışlarının” mesleğin kıdemli büyükleriyle hastaları ve mevcut/müstakbel işverenleri tarafından görülebileceği uyarısında bulunup ayar vermek, bilimsel bir eserin sınırlarını aşıyor. Bu “eserin” hekimlerin zor günler geçirdiği ve stres atmaya ihtiyaç duyduğu pandemi günlerine denk gelmesi de tuzu biberi oluyor. “Doktorlar evde, tatilde ameliyat önlüğü ve neşterle mi dolaşmalı” şeklinde alaya alanlar da çıkıyor.

        Hepsinden önemlisi araştırmadan cinsiyetçilik kokuları geliyor. Erkek cerrahlar bikini engelli olduğu için mi nedir, çifte standarda sapıp onlara pek bulaşmamışlar. Sosyal medyada kadın doktorların daha fazla etik dışı hareket sergilediği analizine varmış; mayolu erkek hekimleri değil, bikinili kadınları gayrı profesyonel olarak değerlendirmişler. Dolayısıyla pek çok kadın hekim fotoğraflarıyla birlikte araştırmaya tepkisini gösterirken “bilimde cinsiyetçilik ve kadın düşmanlığı” olarak da adını koyuyor. Bir acil servis doktoru kadın “Tatilde istediğimi giyer, yine de hayatınızı kurtarabilirim” diyerek, tekne kazası geçiren bir erkeğe sahilde ilk müdahale fotoğrafını paylaşmış mesela. Bikinili müdahale!

        https://www.instagram.com/p/CDGMzfvF4s-/

        Araştırmanın yayından çekilmesi için çağrılar yapılırken, çalışmanın yazarlarından biri Twitter’dan özrünü iletiyor; “Niyetimiz genç cerrahları daha güçlü ve yetkin kılmaktı. Ancak anlaşılıyor ki, tıp alanında meslek ilkelerinin tanımı hızla değişikliğe uğramış, onları yargılamadan anlamalıyız” diyor özetle.

        Bu araştırmaya tıp dışı tepkiler de yağıyor. “Bir kadının hem güzel hem de zeki olabileceğini aklınız almıyorsa, o sizin probleminiz” diye yazmış biri #MedBikini etiketiyle. Aynı Gupse Özay vakasındaki gibi.

        Diğer Yazılar