Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Senegal asıllı Fransız yönetmen Maïmouna Doucouré’un filmi yüzünden iptal hücumu altında Netflix. Sundance Festivali ve Berlinale’nin dar çevresinde, geniş kitlelerin ruhu duymadan gösterilip ödül alan orijinal adıyla “Mignonnes”, “Cuties” olup Netflix bünyesine girince kıyamet koptu. RTÜK’ün “çocuk istismarı“ alarmı üzerine film, yeni yasa uyarınca Türkiye kataloğundan çıkarıldı; “Minnoşlar“ diye ilan edilmişti, aynı adlı çizgi dizi nedeniyle “Şirinler“ tercih edilmemişti anlaşılan.

        Türkiye’de mesele kapandı ama “Cuties“ ABD’de yayında ve özellikle muhafazakar cenah isyanda. Cumhuriyetçi Partili Kongre üyeleri, çocukları müstehcenliğe alet ettiği gerekçesiyle Netflix’e dava açılması için Adalet Bakanlığı’na çağrıda bulunuyor. Sadece muhafazakarlar da değil, Demokrat Parti’de kısa süre başkan adaylığına heveslenen Kongre üyesi Tulsi Gabbard, Netflix hesabını iptal ettiğini duyuruyor; “Bu film pedofillerin iştahını kabartmaktan başka işe yaramaz, herkes iptal etsin“ diyor. Sosyal medyada “CancelNetflix“ hareketi çığ gibi büyüyor.

        Kopan kıyametin haklı sebepleri var, çünkü filmin posteriyle patlak veren “çocuk istismarı“ iddiası kuruntu değil, düpedüz gözle görülüyor. Yönetmenin “aktivist mesajı olan derinlikli feminist bir film“ diye tarif ettiği yapım izlemeden tabii eleştirilemez ama fragmanı ve 11 yaşındaki kız çocuklarının bütün jest ve mimikleriyle alabildiğine twerk’li dans sahnesini görmek yetiyor. Filmden alıntı dans parçası sosyal medyada paylaşılıyor, gören çıldırıyor. Siyah feminizmin özgürlük manifestosu twerking, City Girls ve Cardi B gibi rapçilerin yetişkin popolarında bile kimilerince aşırı cinsel ve uygunsuz bulunup “Bu nasıl feminizm“ diye yadırganırken, çocuklar işin içine girince istiap haddi aşılıyor.

        REKLAM

        Netflix afişte kullandığı tartışmalı pozla yangını besliyor; provokasyon kokuları geliyor, ancak tepki üzerine posteri geri çekip özür diliyor. 2019 Sundance Film Festivali’nde dünya sineması kategorisinde en iyi yönetmen ödülünü alan “Mignonnes“un orijinal afişi ise işte bu…

        ABD’de bazı sosyal medya kullanıcıları “En azından Türkiye, çocuk istismarını gördüğü zaman anlıyor“ diyerek, haberi paylaşıyor. ABD’de Netflix içeriğine müdahalede bulunulmadığı için sorumluların hapse atılmasını isteyenler çıkıyor. Liberallere göre ise filmin çocuk istismarıyla alakası yok, tersine çocukların cinselleştirilmesini eleştiriyor ve Türkiye’de platformdan çıkarılması sansüre giriyor. Filmle ilgili olumlu eleştiri yapan yazarlara sosyal medyadan ölüm tehditleri yağıyor. Sağ kesimden Obama çiftine de saldırılar oluyor. Netflix’le sözleşmeleri var ama filmle uzak yakın ilgileri yok oysa. ABD’nin eski BM temsilcisi ve halen Netflix yönetim kurulu üyesi olan Susan Rice da sağ kanat saldırılardan payını alıyor.

        SOSYAL MEDYA ÇAĞINDA ÇOCUKLUK AÇMAZI

        ABD’de yerleşen algıyla filmin, “Sanat adı altında pedofiliyi teşvik edip normalleştirecek ölçüde çocuk pornosu içerdiği“ iddiası aşırıya kaçıyor. Cumhuriyetçi Temsilciler Meclisi üyelerinden Jim Banks film için, “Pedofillere hitap eden çocuk pornosundan ibaret olmakla kalmayıp, kız çocuklarını ailelerine başkaldırarak pornografik görüntülerini yabancılarla paylaşmaya teşvik ediyor. Kız babası olarak iğrenç buluyorum“ diyor.

        Aslında yönetmene kulak verirseniz hikayesinde anlatmak istediği tam da bu. Sosyal medya çağında çocukların gördükleri her türlü cinsel dışavuruma öykündüğünü, bunun tehlikeli bir alan olduğunu anlatıyor Netflix röportajında yönetmen Doucouré. “Sosyal medyada cinsellik vurgusu arttıkça kadınların daha başarılı olduklarını görüyor ve aynı sonuca ulaşmak için anlamını kavrayamadan taklit ediyorlar” diyor.

        Filmin ana karakteri Amy, Senegal kökenli Müslüman bir ailenin çocuğu. Cinsiyeti üzerindeki baskıları algılamaya başladığı erken ergenlik çağına adım atarken üç ayrı kültürün etkisi altında kimliğini bulmaya çalışıyor. Bir yanda geleneksel aile yapısı ve kuma getirmek isteyen babanın baskısı altındaki annesi, diğer yanda kadının cinselliğini sömüren Batı kültürü ve her yaşta çocuğun kolayca erişebildiği sosyal medyada pompalanan cinsellik. Amy bu üçlü kültür sarmalı içinde okul arkadaşlarıyla “Cuties“ dans grubuna dahil oluyor.

        Annesinin çektiği acıları ve eylemsizliğini gören Amy’nin içinde bir başkaldırı uyanıyor, cinsel dozu yüksek dans aracılığıyla özgürlüğe kavuşacağına inanıyor ama gerçek özgürlük bu mu, özellikle de bir çocuk için? “Tabii ki değil“ diyor yönetmen, “Amy sonunda, kendi yolunu kendi iradesiyle çizebileceğini anlıyor. Cuties esas olarak şunu sorguluyor; biz kadınlar, toplumun biçtiği cinsiyet rolü dışında nasıl biri olmak istediğimize gerçekten kendimiz karar verebiliyor muyuz…“

        Maïmouna Doucouré, geleneksel Senegal ve Batılı Fransız kültürü arasında bocaladığı kendi çocukluğunu bu filmde yeniden yarattığını, bugünün çocukları kadın olmayı nasıl algılıyor, onu irdelediğini söylüyor. Çocukluk çağında, her iki kültürde kadınlara yönelik adaletsizliği gördüğü için “Ben nasıl bir kadın olacağım” sorusu takıntı haline gelmiş, “Bütün öfkeyi içimde biriktirdim, çocuk olarak güçsüzdüm, bugün ise kadınlığa ilişkin görüşümü sanatım aracılığıyla paylaşabiliyorum. Kadının toplumsal özgürlüğü için mücadele ediyorum ve bu benim hikayem. Bizim dinimizde kadının hakları vardır. İslam'ın unutulan fakat hakiki yüzünü göstermek benim için çok önemliydi” diyor.

        Muhafazakarların asabını bozan toplumsal cinsiyet meselesini ele alışıyla içerik feminist ama çocukların ‘eleştirel‘ bakış açısıyla da olsa gerçekten cinsel objeye dönüştüğü görsellik cımbızlanınca, o mesaj filmi görmeyenlere katiyen ulaşmıyor. Sosyal medyada 20 milyonu aşkın görüntülenen dans halleriyle nefret ve tiksinti uyandıran bir “parçadan“ ibaret kalıyor filmin hikayesi. Netflix’in “11 yaşındaki Amy, aile geleneklerine karşı çıkarak twerk yapan dans grubuna katılıyor ve cinselliğini keşfetmeye başlıyor“ içerikli tanıtımı da yönetmenin anlatmak istediği hikayenin yanında çok sığ kalıyor ve infiale katkıda bulunuyor.

        Filmi izleyince, çocukların twerk hareketlerinin mizansen gereği seyirci tarafından da yuhalanıp ayıplandığı sahne anlatım bütünlüğü içinde doğru mesajıyla yerli yerine oturur mu, bilmiyorum. Fakat ilk uzun metrajlı filmini heyecan ve içtenlikle anlatan Doucouré’a porno yönetmeni muamelesi yapmak haksızlık.

        Diğer Yazılar