Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Daha 2020 Nobel ödülleri bile açıklanmadı ama 2021 Nobel Barış Ödülü’nü Trump alamadığı takdirde büyük skandal kopacak, hır çıkacak gibi bir hava hakim. Beyaz Saray ile muhafazakar yorumculara göre kotardığı “iki büyük barış anlaşması” neticesinde ödül artık Trump’ın hakkı. “Bir hafta içinde iki Nobel adaylığı” diye müjdeli tonda aktardılar haberleri. Fox News sunucusu Laura Ingraham, “Başkana her gün yeni bir adaylık geliyor. Artık çok aşikar, Nobel Ödülü’nü onun kazanması lazım” dedi. Hatta Trump da şimdiden ödülde hak iddia ediyor.

        Biz daha çok Körfez emirlikleriyle İsrail’in imzaladığı anlaşmalara odaklandık, ancak ondan önce malum Sırbistan ile Kosova arasında da dolaylı bir anlaşma yapılmıştı. Trump, Oval Ofis’teki masasına iki küçük masa bitiştirerek tören düzenlemiş, taraflarla ABD arasında ekonomi ağırlıklı ayrı ayrı anlaşmalara imza konulmuştu. Geçen gün miting konuşmasında Sırbistan ile Kosova barışına arabuluculuğu sayesinde bölgede kitle katliamlarının duracağını söyledi Trump, “Bu tarihi hamle eminim Nobel Barış Ödülü getirecektir. Bunlar yıllardır birbirini öldürüyor. Artık durduracaklar” dedi.

        Mitingde hitap ettiği Kuzey Carolina’nın Fayetteville ahalisi ne bilsin ama Trump'ın bu iddiası Balkanlarda büyük hayret uyandırdı. Şiddetin devam ettiğinden onların da haberi yoktu çünkü! Bildiğimiz kadarıyla bölgede tansiyon devam etse de, 1999 haziranında sona ermişti savaş.

        REKLAM

        Kaldı ki, Belgrad ile Kosova’nın karşılıklı anlaşma imzalamadan masaya oturması pek de hayırlara vesile olmadı; her iki ülkede de iç siyaseti karıştırdı. Trump’ın damadı Jared Kushner’in “ekonomik ilişkileri normalleştiren tarihi anlaşma” diye pazarladığı belgeler Kosova ve Sırbistan’ın İsrail’i tanıyarak Kudüs’te büyükelçilik açmalarını; buna karşılık İsrail’in de, 2008’de Sırbistan’dan bağımsızlığını ilan eden Kosova’yı tanımasını içeriyor. Fakat Kosova’yı tanımayan Sırbistan Beyaz Saray’daki imza sonrası “İsrail Kosova’yı tanırsa, Kudüs’te elçilik açmam” diyor.

        Neticede Avrupa Birliği inisiyatifiyle iki ülke arasında ilişkilerin normalleştirilmesi amacıyla yıllardır yürütülen görüşmeler, ABD’nin devreye girmesiyle bir adım ileriye gitmiş değil.

        KAVGACI ÜSLUPTAN BARIŞSEVERLİĞE

        Kasım seçimi öncesi göründüğü kadarıyla Trump dünyaya karşı kavgacı üslubunu bırakıp seçmene dış politika başarıları üzerine mesajlar vermek istiyor. Irak ve Afganistan'dan asker çekmek de dahil. Ancak Irak’taki birliklerin yarısı çekilip 3 bin asker bırakılınca, sadece 2015 mevcuduna dönülmüş olacak. ABD’nin girişimiyle Afgan hükümeti ile Taliban arasında barış görüşmeleri Katar’da başladı. Ancak Taliban’a yönelik hava operasyonları da sürüyor bir yandan. İran’a yönelik yaptırımları yeniden yürürlüğe koymasına karşın, Çin’e yönelik tehdit retoriğini bıraktı Trump.

        Trump cephesi, dış politika ataklarının Nobel getireceği fikrini işliyor, ancak New York Times’a konuşan analistlere göre Trump’ın Barış Nobel’i alarak Mandela, Gorbaçov ve Dalay Lama gibi isimler arasına katılması olası olmadığı gibi, önümüzdeki başkanlık seçiminin ana gündemi de dış siyaset ve ulusal güvenlik değil. Demokrat Partili bir anket uzmanı, “Trump, barış havarisi kesilerek kararsızlarla Bernie Sanders’i destekleyen savaş karşıtı aktivistlerin oyunu kazanacak değil herhalde” diyor.

        ABD girişimiyle İsrail’in Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’le imzaladığı anlaşmaların Ortadoğu barışına nasıl bir katkıda bulunacağı konusunda görünen hiçbir perspektif yok. İsrail ile BAE ve Bahreyn arasında direkt ihtilaf olmadığı gibi ilişkiler perde gerisinden zaten yürüyordu yıllardır. Anlaşmalar barış perspektifinden çok risk barındırıyor. Öncelikle Filistin sorununu iki devletli çözüm menzilinden uzaklaştırıyor ve Filistin’de ihanete uğramışlık duygusu içinde radikalleşme tehlikesini de beraberinde getiriyor.

        REKLAM

        2002 Arap Barış İnisiyatifi’nin elini zayıflatıyor, hatta belki de artık kadük kılıyor. Çünkü o inisiyatif, İsrail’in işgal ettiği topraklardan 1967 öncesi sınırlara çekilmesi karşılığında Arap devletlerince tanınmasını ve o sınırlar içinde bir Filistin devletini öngörüyordu. Oysa görünen o ki, Mısır ve Ürdün’ün ardından BAE ve Bahreyn’in de tanımasıyla İsrail şartları yerine getirmeden de normalleşme kotarabiliyor. Bu hamlenin Suudi icazeti olmadan gerçekleşemeyeceğini söylemeye bile gerek yok. Böylece İran’a karşı el altından yürüyen Körfez-İsrail ittifakı daha gözle görülür bir hal alıyor. Washington Post’ta David Ignatius’un yazdığına göre Trump Yönetimi’nin baskısı altındaki Sudan, Umman, Kuveyt ve Fas da kafileye katılma yolunda.

        BİNLERCE KİŞİ NOBEL’E ADAY GÖSTEREBİLİR

        Manzara böyleyken Trump’ı aday gösterenler biri İsveç, diğeri Norveç’ten iki milletvekili. Nobel Komitesi’nin kurallarına bakarsanız yeryüzünde herhangi birini aday gösterme yetkisine sahip binlerce kişi var; her ülkeden hükümet üyeleri, milletvekilleri, akademisyenler, Nobel sahipleri, sivil toplum kuruluşları…

        Bu yılki Nobel ödüllerine aday gösterme süreci sona erdiği için Trump’ın hevesi gelecek yıla ertelendi. Daha fol yok yumurta yok, Beyaz Saray Sözcüsü Kayleigh McEnany, “Başkan adına çok zorlu bir çaba sonucu hak edilmiş büyük onur” diye bahsediyor adaylıktan; Trump’ın dünyada bir barış iklimi oluşturduğunu söylüyor. Cumhuriyetçi Parti Ulusal Komitesi’nin Başkanı Ronna McDaniel, “Trump’ın son bir ay içinde barışa yaptığı katkı, Obama’nın sekiz yılda yapabildiğinden çok daha fazla. Adaylığı gerçekten hak etti” diye yazıyor sosyal medyada. Malum Obama daha başkanlığının ilk yılında Nobel Barış Ödülü almış ve hak etmediğini de ifade etmişti.

        Ve tarih şunu da gösterdi; Ortadoğu’da barışa imza koymak, daha büyük siyasi riski göze alacak cesaret ve kahramanlık gerektiriyor, aktörlerin hayatları pahasına. Camp David’de İsrail’le anlaşmaya imza koyan Mısır Devlet Başkanı Enver Sedat ve Oslo’da Yaser Arafat’la barışa tokalaşan İsrail Başbakanı Yitzak Rabin gibi. Sedat ve Rabin ayrı zamanlarda Nobel Barış Ödülü’nü kazandılar ama her ikisi de suikaste kurban gitti.

        Diğer Yazılar