Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        G20 dönem başkanlığı sırasında Türkiye’nin önerisiyle hayata geçmiş önemli bir kazanımdı W20. “Women 20” alt çalışma grubunun amacı, küresel kalkınma hedefleri doğrultusunda kadının ekonomi ve iş dünyasındaki rolünün güçlendirilmesiydi. 2025 yılına kadar kadın istihdamının yüzde 25 artırılarak 100 milyon kadının daha iş gücüne katılması hedefinin gerçekleşmesini sağlayacak politikalar oluşturmak üzere Türkiye öncülüğünde kurulan W20, ilk toplantısını 2015 Antalya G20 Zirvesi’nde yapmıştı.

        Pandeminin de etkisiyle W20 hedeflerinin çok uzağında olduğumuz kesin. Ancak G20 dönem başkanlığının Suudi Arabistan’da olması, bırakın istihdam şansını, kadının birey olarak temel hak ve özgürlüklerinden yoksunluğunu gündeme taşıyor. Eşit hak ve özgürlük mücadelesi veren Suudi kadın aktivistlerin hapse atıldığı gerçeğini dayatıyor.

        21-22 Kasım’daki G20 Riyad Liderler Zirvesi’nin programında da var W20. Suudi dönem başkanlığının açıklamasına göre, “Farklı disiplinlerden uzmanlar, temsilci ve liderler, kadınları daha eşit bir geleceğe taşımak üzere yaratıcı fikir ve çözüm önerilerini paylaşacaklar.” 1995 tarihli BM Pekin Deklarasyonu ve Eylem Planı’nın 25’inci yıldönümüne denk gelmesi nedeniyle bu yılki toplantının, cinsiyet eşitliği ve kadının güçlendirilmesini teşvik bakımından ayrı bir önem taşıdığını söylüyorlar. “Kadın ve kız çocuklarının” haklarının küresel olarak geliştirilmesi için atılmış en ileri adım olarak tanımlamış Suudiler, Pekin bildirgesini.

        REKLAM

        TBMM’nin de onayladığı Pekin Deklarasyonu “Kadın hakkı, insan hakkıdır” diyerek “Kadının eşitliğinin kalkınma ve barışın temel koşulu olduğunu” teslim ediyor ve hükümetler şu sözü veriyor: “Kendimizi koşulsuz olarak sınırlama ve engelleri kaldırmaya ve böylece bütün dünyadaki kadınların ilerlemesini ve güçlendirilmesini artırmaya adadık. Bunun bizi gelecek yüzyıla taşıması için, kararlılık, ümit, işbirliği ve dayanışma ruhuyla acil eylem gerektirdiğini kabul ediyoruz.”

        O yüzyıla geldik, geçiyoruz ama küresel çapta kadının statüsü ne kadar gelişti ve güçlendi, tartışılır. Hele Suudi dönem başkanlığının cinsiyet eşitliği vurgusuyla W20 tanıtımı yapması, abes kaçıyor. Çünkü hak ve özgürlük mücadelesi veren 28 Suudi kadın aktivist ağır cezada yargılanıyor. Yargılama derken, bilindiği kadarıyla son duruşma geçen yıl yapıldı; pandemi de çıkınca iyice sekteye uğradı, süresiz ertelendi. 15 Mayıs 2018’de eşgüdümlü bir gece yarısı operasyonuyla evleri basılarak tutuklanan kadınların bir kısmı, örneğin “erkek refakati olmadan seyahat özgürlüğü” için mücadele eden akademisyen Azize el Yusuf ve Dr. Hatun el Fassi denetimli serbestlikle bırakıldı, ancak Suudi insan hakları savunucularının iddiasına göre eğitim hayatına ya da işlerine dönmelerine izin verilmiyor. Kadın haklarını savunan erkekler de var hapse düşen. Azize el Yusuf’un oğlu Salah el Haydar ve aktivist kadınların aile yakınları dahil 14 erkek geçen yıl tutuklandı.

        KADINLARIN SUÇU, DIŞ MİHRAKLARLA İŞBİRLİĞİ

        Suudi Kralı Selman zirveye hazırlık bağlamında eylül ayı içinde Almanya, Fransa, Rusya, Çin, Hindistan ve İngiltere liderleriyle telefon görüşmeleri yaptı. Koronavirüsün de ele alındığı bu görüşmelerde, kadın tutuklular gündeme geldi mi, bilmiyoruz. Zaten kadın aktivistlerin yargılandığı siyasi davanın, ülkenin fiili yöneticisi Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın (MBS) güdümünde olduğu da biliniyor.

        Cumhurbaşkanı Erdoğan ve diğer liderler şahsen ya da video konferansla Riyad’daki zirveye katılırken, o kadınlar başkente 40 kilometre mesafedeki El Hair cezaevinde yatmaya devam ediyor olacak. Hem de işkence altında! Dayak, su tahtası, soyarak elektroşok yanı sıra psikolojik işkence iddiası da var. Kadınların ölüm ve tecavüzle tehdit edildiği, aile yakınlarının öldüğüne dair yanlış bilgiler verilerek hırpalandığı ileri sürülüyor. İşkencelerin MBS’nin yakın adamı Suud el Kahtani’nin nezareti ve hatta katılımıyla yapıldığına dair bilgiler de var.

        REKLAM

        Bu iddiaları dile getiren Suudi Arabistan İnsan Hakları Savunucuları grubu rehin alınan kadınların yaşadıklarını isim isim aktarıyor. İman en Nehcan Emel el Harbi, Maya el Zehrani, Rukiye el Muharib ve daha niceleri.

        Kadın aktivistler arasında uluslararası planda öne çıkan isim Luceyn el Hezlul. Erkek vesayetine bayrak açarak cinsiyet eşitliği için savaşan 31 yaşındaki Luceyn’in Birleşik Arap Emirlikleri’nde direksiyona geçip Suudi sınırına kadar araç sürdüğü videoyu paylaşmasıyla başlamıştı her şey. 2018’in mart ayında BAE’de yakalanıp teslim edildi Suudilere. Tutuklanıp sonra serbest bırakıldı, toplu operasyonda yeniden içeri alındı. Aynı yılın haziran ayında Suudi kadınlarına araç kullanma hakkı ve erkek vesayetini hafifleten bazı özgürlükler tanındı. Ancak MBS’ye alkış tutulmasına neden olan bu haklar, Luceyn ve diğer aktivistlere özgürlük yolunu açmadı. Çünkü onlar, uluslararası medya ve insan hakları örgütleri gibi dış mihraklara bilgi verip malzeme olmak suretiyle ülkeyi karalamakla suçlanıyorlar. Yabancı istihbarat örgütleriyle bağlantılı vatan hainleri oldukları iddiası da var, ancak ortada kanıt yok.

        Luceyn el Hezlul uluslararası ününe paralel farklı muamele görüyor. Ailesinin verdiği bilgiye göre, “işkence görmediğini açıkladığı bir video” karşılığı serbest bırakılması teklif edilmiş, ancak Luceyn reddetmişti. Hücre hapsindeki Luceyn, diğer tutuklulara görüş izni verildiği halde, ailesiyle görüştürülmediği için geçen yaz aylarında açlık grevine başladı. 31 Ağustos’ta nihayet görüş izni çıktığında aile bitkin ve dermansız buldu genç kadını.

        BELEDİYE BAŞKANLARINA BOYKOT ÇAĞRISI

        2018’in ekim ayında gazeteci Cemal Kaşıkçı, Suudi Arabistan’ın İstanbul Konsolosluğu’nda vahşi bir cinayete kurban gitmese, belki de aktivist kadınların gördüğü zulüm gündemde daha fazla yer tutacaktı. Ancak o korkunç suçun gölgesinde kaldılar. Cinayet MBS’nin şöhretine gölge düşürse de uluslararası pozisyonunda değişen bir şey yok. Kaşıkçı’nın El Kahtani gözetiminde katledildiği iddiasına karşın o da aklandı; 15 kişilik infaz timinin üyeleri geçenlerde yedi yıldan 20 yıla değişen cezalara çarptırıldılar.

        Fakat mesele kapanmadı. Önümüzdeki 2 Ekim Kaşıkçı’nın ölüm yıldönümü. Ve G20 kapsamında, metropol belediye başkanlarının katılacağı Urban 20 (U20) toplantısı yapılacak 30 Eylül – 2 Ekim arasında. İnsan hakları örgütleri Kaşıkçı cinayetine tepki olarak toplantıyı boykot çağrısı yaptılar. İlk kulak veren New York Belediye Başkanı Bill de Blasio oldu, U20’den çekildiğini açıkladı. İstanbul ve İzmir de toplantı kapsamında görünüyor ama İBB’den aldığım bilgi Ekrem İmamoğlu’nun böyle bir programı olmadığı şeklinde.

        Diğer Yazılar